BAŞIN SAĞOLSUN KIBRIS’IM - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

BAŞIN SAĞOLSUN KIBRIS’IM

Bedia Balses

“Gitti vadesiz, gencecikken

Yiğitken, güzelken, incecikken


Ölüm, adın kalleş olsun!”

Enver GÖKÇE

Biz yorulduk. Kelimeler bitti, cümleler devrildi, insanlar kahroldu, ölüm doymadı. Kıbrıs’ımın dağlarında sellerde yitip gitti gençler, yollarında, o çok sevdiğimiz Akdeniz akşamlarında geldi acı siren sesleri. Gecelere çocuk sesleri karıştı, ağladı analar, ağladı babalar, neneler , dedeler, insan olan herkes ağladı. Şimdi o masmavi denize geldi sıra. Sevgisizliğimizden, uğursuzluğumuzdan, doymak bilmek egolarımıdan mıdır nedir, anayurdumuz bizi öldürmeye devam ediyor. Şimdi de denizin mavisine kan karıştı, ölüm karıştı, çocuk cesetleri karıştı dalgalarına. İnsan ne der, nasıl yaşar, nasıl cümle kurar. Biz yorulduk, ölüm yorulmadı… Başın sağolsun demek, bu son olsun demek, Allah sabırlar versin dileklerini iletmek kalıyor bize Bir de devlet olduğumuzu, birey olduğumuzu ve artık çok daha dikkatli ve bilinçli yaşamamız gerektiği dersi. Bu son olsun, artık kelimeler bitti.  Ne desek, boş ve anlamsız kalıyor.

Ölüm

Titrerken yüzlerce nefes

Alazın soğuk yalnızlığından

Demedi hiç

“Ey kara gözlü çocuk düşleri

Ne işiniz var bu soğukta?“

 

Umutlar paramparça düşerken

Metaller arasında

Ağır bir yaşam kokusuydu sinen

Dağların korkusuna

Aşkla, özlemle, sevgiyle yoğrulmuş

Yüzlerce öyküydü kömürleşen

İnsan etinden önce

Sormadı

“Ey yanık tenli çocuklar

Ne işiniz var bu karanlıkta?“

Bedia Balses

 

 

Ölü Mü Denir

Ölü mü denir şimdi onlara

Durmuş kalpleri çoktan

Ölü mü denir şimdi onlara

Kımıldamıyor gözbebekleri

Ölü mü denir peki

En büyük limanlara demirlemiş

En büyük gemiler gibi

Kımıldamıyor gözbebekleri

Ölü mü denir şimdi onlara.

Suratları gergin

Suratları kararlı

Belli ki çok beklemişler

Kabuğundan çıkan bir portakal gibi gelen sabahı

Suratları gergin

Bir savaş alanına benziyor suratları

Dudakları nemli

Son defa kendi etini öpüp

Yani son defa gerçek bir insan etini

Hazla kapanmışlar öyle

Geçirmiyor gövdeleri soğuğu

Geçirmiyor sıcağı da

Ve ikiye ayrılmış bir nehir gibi bacakları

Akıyorlar sonsuza

Ölü mü denir şimdi onlara.

Kimse hüzünlü olmasın

Sırası değil hüznün daha

Bir gün bir şehrin alanında

Bir mermer yığınının gözlerine

Omuzlarına düşerse bir çınar yaprağı

Hüzünlensin yaşayanlar o zaman

Sırası değil hüznün daha.

Öylesine sıkılmış ki yumrukları

İyice sıkılsın yumruklar

Saklansın diye bir armağan gibi bu katılık

Öylesine sıkılmış ki yumrukları

Kimse hüzünlü olmasın

Kimse hüzünlü olmasın diye

Sırası değil hüznün daha.

Unutulsun bir gövdeye duyulan hasret

Unutulsun bu alışılmış duyarlık

O kadar sade, o kadar kalabalık ki

Unutulmaya değer onların insan gövdeleri

Ve unutulmalı mutlaka

Dolsunlar diye yüreklere

Dolsunlar damarlara.

Ölü mü denir

Ölü mü denir şimdi onlara.

Edip Cansever

 

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar