RUSYA ile Ukrayna’yı İstanbul’da müzakere masasına oturtabilecek… İstediği anda küskün olduğu ülkelerle yeniden dostluk kurabilecek… Artık NATO’nun tartışmasız en güçlü ülkelerden olan… Doğu Akdeniz’in lider ülkesi konumundaki Türkiye’nin yarım asırdır Kıbrıs siyasi sorununu “çözümsüzlük askısında” tutmaya devam etmesini anlamak mümkün mü?
HATTA Kıbrıs ekseni etrafında zaman zaman mesela Maraş’ı açarak mevcut sorunlara yeni sorunlar ekleyerek hem adadaki Türk Rum ilişkilerini hem de TC Atina arasındaki ilişkileri germenin hikmetinin ne olduğunu anlayabiliyor muyuz?
YARIM asırdır çözümsüzlük nedeniyle dünyadan kopuk, Ankara’nın parasal katkıları ile ayakta durmaya çalışır ve ambargolar altında adına bakkalcılıkla bohçacılık bile denemeyecek alışverişlerle oyalanmamıza “sosyoekonomik” lafını yapıştırmak mümkün mü? *** TÜM bu zafiyetler siyasi çözümsüzlüğün sonucu ve eseriyse “büyük Türkiye” nerede! Ki Çanakkale’de dünyanın en büyük köprüsünü yaptı, KKTC’e deniz altından borular döşeyerek su akıttı…
Şimdi de dünya barışı için Rusya ile Ukrayna’yı İstanbul’da bir müzakere masasına oturtmayı başardı..
Tutun ki bu “büyük Türkiye..” En azından Kıbrıs sorununu siyasi yönden çözmeye muktedir ülkedir diyeceğiz ama…
Eee hani çözüm? ***
BİR YIL, on yıl falan değil! 48 yıldır dediğimizce devlet kurduğumuz Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin “garantörlüğüyle” yaşıyoruz ama ne özgür ve egemeniz dolayısıyla ne de bir dünya ülkesiyiz! BUNLARI yazarken tabi ki üzülüyorum. Çünkü ne dünyasallığa ulaşmış siyasi misyonu ile Türkiye layıktır bu “çözümsüzlüğe” ne asırlardır adada özgürlük ve egemenlik mücadelesi veren Kıbrıs Türk halkı..
Kİ dönüp Güney’e baktığımda “anavatanımız ve garantörümüz olan Türkiye’ye karşın, aşiret esamesindeki yapısallığımızdan utanırım! TUTUN ki Türkiye’nin adadaki “eseri” bu olmamalıydı! Tutun ki Kuzey’e bakarken Rum’u hasetinden çatlatacak bir devlet, pırıl pırıl bir ülke olmalıydık.. ***
KISACA Türkiye’nin ne istediğini, neyi beklediğini, Rusya ile Ukrayna’yı bile İstanbul’da görüştürecek kadar kudret sahibi oluşuna karşılık neden kalıcı bir çözümü sağlayamadığını; yarım asır oldu anlamak mümkün olmadı!
***
KISACA TAKILDIĞIM. Yukarıdaki yazımda “sorunların sorumlusu çözümsüzlüktür” dedikten sonra gelip giden Yönetimleri dolayısıyla şimdilerin baştan kara etmiş Sucuoğlu koalisyon Hükümetini töhmet altında tutmak yerine aklamam gerekmiyor mu?
Ki 48 yıldır sağlanamayan çözümün yarattığı “çözümsüzlüğe” karşılık bu ülkede hemen her yıl bir hükümet gitti bir öteki geldi!
YANİ NE? Hükümetlerin başarıları ile başarısızlıklarını teraziye koyup tartacak ne bir zaman süresi oldu yıllarla ifade edilsin ne de siyasi istikrar!
Ki Kasım 2021 de KKTC’nin iç ve dış borçları 47 milyar TL.’yi aştıydı. Ki o tarihe gelene dek son üç yılda dört kez de Hükümet değişikliği olduydu! İç borçlar 12 milyarı aşarken Dış borçlar da 34 milyarı aşıyordu…
***
KISACA bu ülkede “çözümsüzlük” nedeniyle “seferberlik toplumu” olmamız gerekirken “sahiden devletmişiz” gibi davranıyoruz! Üstelik yönetim sistemini de kendi siyasi gerçeklerimize göre değil, dünyasallığı ispatlı kurallarına uygunluğunca allayıp pulluyoruz!
VE bu aldatmaca yutturmacayla da her yıl gelip giden yeni koalisyon hükümetleriyle vur patlasın çal oynasın havalarında göbek atarken, işte geldiğimiz yer! “DAYANILMAZ pahalılık, olmayan hazineye karşın asla ödenemeyecek borç harç, toplumsal yıkım!”
Kİ yandan da “üretim” diye feryat ediyoruz! Olsa ne yazacak? Eğer alım gücüne yetmeyecek, ihracat kapılarından geçmeyecekse!
PEKİ ÇARE? Bunun şarkısı vardır, “Çaresiz Dertlere düştüm” diye başlar! Bir teselli de Tarkan’ın “Bunlar da Geççek” şarkısıdır.. Hangisini beğenirseniz onu söyleyip çağırın, bari “tesellisi” olsun harçsız zamsız bedavaya gelir!