Sizler, iyi eğitim görmüş, toplumca umut olarak görülüp meclise gönderilmiş gençler. Özellikle hükümetin büyük ortağı kanadında olanlar, eminim, bilincinizdedir ki hükümetlerin tek bir görevi vardır. O da halkına, o topraklarda yaşayana, iyi bir yaşam kalitesi sunmakta ilerleme göstermektir. Hatta diğer ülkeleri bu yarışta geçebilmek becerisini yakalamaktır. Hani derler ya “devenin neresi doğru”; Bu durumda sesinizin ayyuka, mecliste baskınızın doruğa çıkacağı öncelikler çok önem kazanır. Alo! Siz nerdesiniz ama? Sesiniz, soluğunuz niye kesildi? Sizin üstünüze de mi ölü toprağı serildi? Yoksa eskiler sizi de mi kendilerine benzetiyorlar? Eski yüzleri bu toplum çok denedi. Onlara inanılmaz tolerans, taviz tanıdı. Ama pek tabii bilirsiniz ki, genelde eskilerin hedefi halkın yaşam kalitesi değil, kendilerinin yaşam kalitesi idi ve buna odaklandılar. Bunlar değişik ağırlıkta iki cinsten oluşur. Birinci cins ağırlıkla parlamenterliği meslek görüp, hayatta alternatifleri içinde mebusluğu kolay elde edilebilinen, iyi ödeyen, az emek ve mesai isteyen bir meslek. Diğer cins ağırlıkla dünyalığını öyle veya şöyle sağlamış, şimdilerde en büyük eksiği ego tatmini. Özellikle çok müşteri sayısına, aile büyüklüğüne, halk dalkavukluğuna dayanarak, beceri kısıtı içinde, ancak bu tatmini politika arenasında sağlayabilenler.
Alo! Yeni yüzler. En temel önceliğiniz bize uygun olmayan bu politik sistemi süratle değiştirme; Bunun gereğini Meclis’e ve halka devamlı taşımak, eskileri nefes aldırmamacasına devamlı baskı altında tutmak. Bilirim çoğunuz Başkanlık sistemine karşısınız. Peki seçim sistemimizin zafiyetlerinin belki de yarısını çözecek parlamenter sistemde çarşaf seçim bölgesi işi ve aciliyeti ne durumda? Yasa yapma işi kolay, eskiler de devamlı yasa çıkarırdı. Yasa yazma tekniği gereği meclisin bir/iki iyi hukukçu katip tutması ile çözülebilinirdi. Alo! Sizlerin en önemli öncelikli görevlerinizden biri yasamanın yaptığı yasaların tavizsiz, ayrıcalıksız uygulanmasını denetlemek; yani hukukun üstünlüğünün firesiz uygulanmasını sağlamak, yapanın yanına asla kar bırakmamak. Alo! Nerdesiniz? Siz tahsili yüksek gençler! Dünya görmüş gençler! Liyakatsiz, gereksiz işe almaların ileride daha da işsizlik yaratacağını herhalde bilirsiniz. Öyle ise! Alo!, Alo! 3’lü kararnamelerin hala daha pervasızca uygulanmasına, daha da “Otur-ye” müşavirlerin oluşmasına neden sesiniz hiç çıkmaz? Dünyada eşi enderi olmayan rezaletle kurultay dönemi kamuya alınan geçiciler konusunda neredesiniz de bu konu gereksiz uzayıp gider? Yoksa siz de mi popülizme yattınız? Sakın tahsilinize ihanet etmeyin. Son ümidimiz de heba olup gider. Bazılarınız hukuktan, hukuk sistem ve öneminden çok iyi anlar da bu gün mahkemelerimizdeki davaların bu denli gecikmesine, iflas, icra işlemlerinin süratle uygulanmamasına neden çare gösterip bu yönde her gün sistemi ve meclisi baskı altında tutmazsınız? Siz de mi gün geçsin, canını yeme mantalitesi rahatlığını tatlı buldunuz?
Genç ve aydın gördüğüm belediyelerden sorumlu bakanımıza sesleniyorum. Batmış, batırılmış veya batma yolunda olan bir şirketi kime emanet ederler? Popülist bir politikacıya mı yoksa kendini ispatlamış adil bir kayyuma, veya kayyum heyetine mi? Batmış belediyelerde ve özellikle Lefkoşa belediyesinde böyle bir yöntemi önermedik mi? İngiltere’de belediyelerden sorumlu bakanlık öyle yapmaz mı? Belediye rayına oturtulduktan sonra yeniden seçime açılmaz mı? Siz ne yaptınız? Belediye başkanlığına iyi bir parlamenterimizi aday göstererek harcamadınız mı? Değerleri böyle harcama yazık ve günah değil mi?
Alo, yeni yüzler! Kıbrıs meselesinde inanılmaz pozitif bir konjonktür yakalandı. Rum tarafında yürütmenin başı sıfatı olan, ayrıca geçmiş Annan planına evet deme vasfı bulunan bir müzakereci var. Bizde ise partisi yürütmeyi kaybetmiş “hayır”cı bir müzakereci ve Rum’un şahsen gazabına uğramış hissiyatından sıyrılabilmiş diyemeyeceğim bir yardımcı. Bu durumlarda sizlerin ve özellikle Dış İşleri bakanımızın Rum yetkililerle ve dış dünya yetkilileri ile temas kurup, güvenliğimizin, iki bölgeliliğin, eşitliğimizin bize önemini anlatmak; Şahsi mülk ve toprak konusunda Rumların haklarının teslim edilmesi gereğine işaret edebilmeniz, bu yönde etkileme ve eğitim sağlamamız gerekmez mi? Statükodan faydalananlar, anlaşma istemeyenler, kırmızı bez görmüş boğa gibi size saldıracaklar; Aldırmayın, Ole! Deyin geçsin. Size başta canın kutsallığı ile şahsi mülk hakkının insan hakları temelinin en önemli iki unsuru olduğunu tahsiliniz aşılamadı mı? Aşılamış ise niye bu konuda da suskunsunuz? Eğitiminiz ve titılınıza ne zaman hak kazanacaksınız? Susmak, suskunluk da onay vermektir. Cılız itiraz da yanlışa yarı evettir.
Allah aşkına yapmayın. Bizi statükocuların, mal ve mevki ganimetçilerinin, şahsi menfaatçilerin ve kısacası Şark kurnazlarının eline ve insafına bırakmayın. Lütfen geniş anlamda Adalete dört elle sarılın; Bu yönde her gün gür çıkacak sesiniz ve korkusuz çabanıza şahit olayım.
Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber > Köşe Yazarları > Alo!!! Meclis’teki yeni yüzler mi?
Tepki göster
0
Bayıldım
0
Huzurlu
0
Hahaha
0
Üzüldüm
0
Hayran Kaldım
0
Facia