Toplum olarak rahat olmadığımız bir gerçek. Koronavirüs salgını tüm olağan süreçleri ters yüz etti. Konuştuğum insanlar “nereye gidiyoruz” diyorlar. Kimse bilmiyor!
Kapıların açılması, yavaştan uçak seferlerinin başlaması, TC’den deniz yoluyla gelip gidenlerin olması belki normale dönüşün ilk adımları ama öte yandan TC’den gelenlerde yapılan testlerden pozitif vakalar çıkmakta.. Dolayısıyla “tedbiri elden bırakmadan” denetimlerin çok daha ciddiyetle yapılması gerekmekte…
…BİZ bu kuşkularla yaşarken bir yandan da her gün “pozitif vaka” görülen Rum tarafını gözlüyoruz.. Ki onlar için koronavirüsün de üzerinde asıl “düşman” hâlâ ezeli ve ebedi nefret duygularında yaşattıkları Kıbrıs’ın Kuzey’indeki Türk toplumu ve Türkiye’dir! Cehennem ateşlerinde yanarken bile yine sürdürüp götürecekleri düşmanlık!
BU nasıl bir “kadaradır?” Nerde Hz. İsa’nın insanlık barışı adına “bir yanağınıza vursalar öteki tarafını da çevirin” diyecek kadar barışçı tutumu, nerde asırlardır komşularımız olan “bu” Rumların” tutumu! Ki koronavirüs nedeniyle “işbirliği, güç birliği yapmayı beklerdik..”
OYSA ne yapıyorlar? Bir yandan Rum ordusunu güçlendirmek için ABD’nin “Askeri Eğitim ve Öğretim Fonu”ndan yararlanmaya çalışıyorlar bir yandan da sınır kapılarının yanlarına betondan mevziler yapıp ağır silahlarla teçhiz ediyorlar!
İnsanın ne oluyor yahu diyesi geliyor! Yoksa gene mi savaşacağız?
Oysa Yarım milyon nüfuslu küçük bir Rum toplumu. 1963’ler öncesinin “kilise odaklı kışkırtma ve Enosis hayallerini” geçtik çünkü Türkiye o ideayı 1974’de bir daha hortlatılmasının mümkün olamayacağı Barış Harekâtıyla harekâtıyla yok etti..
ÖYLE de yoksa şimdi hedef, Doğu Akdeniz’i de içine alan bir “ittifaklar manzumesinde “Kıbrıs Cumhuriyetinin tanınmış Devleti olarak adadaki Türkiye’yi kovup, Kuzey’in de içinde olacağı tüm Kıbrıs’ın egemenlik hakkını zimmetine mi geçirmek midir?
NİTEKİM Avrupa Rum-Yunan ikilisinin dürtüleriyle ayağa kalktı Türkiye’ye dersini verecekmiş! Türkiye’ye ambargo uygulansın mış! Akdeniz’de ise daha ilginç gelişmeler oluyor. Uğruna İsrail’le bütün ilişkileri kestiğimiz o “nankör” Filistin bile Güney Rum’unun kâğıttan kale kadar bile önemi olmayan “ittifakının” içinde yer aldı.. Fransa sırf Türkiye’ye daha iyi tos atmak için Rumdan yana politikalarını öne çıkardı. Yetmedi şimdilerde hepsi de “Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den kovmak için bir araya geldi!
Breh brehh!… Bir süre önce topa tuttuğumuz AB’nin Dış ilişki ve siyasetlerinden sorumlu Borrell bile dayanamadı ve bu zıvanadan çıkmış hayalperest AB ülkelerine adeta tokat atar gibi, “oturun oturduğunuz yerde, şimdi Haçlı seferlerinin zamanı değil” dedi! Daha ne desindi?
…OYSA daha geçen gün Yunan Dışişleri Bakanı Miçotakis’in Erdoğan’la yaptığı konuşmadan söz etmiş ve yıllardır yazıp temennilerde bulunduğumuzca “inşallah bu titrek konuşmalar iki ülke arasında barışçı ve dostça ilişkilerin önünü açar” demiştik. Çünkü Kıbrıs siyasi sorununun çözümü öncelikle Yunanistan’la Türkiye’nin anlaşmasını gerektirir..
Gel de şimdi, o telefon konuşmasının yarattığı barış umuduna tükürür gibi şu yukarıda sıraladığımız gelişmelere bakın! Aldırmamak mümkün mü? Neredeyse Türkiye’ye “kullu makka” savaş açacaklar!
…VİRÜS’ümüz yetmedi! Sayesinde batıp gittik yetmedi! Şimdi bir de Rum’un AB’nin aptalca hezeyanlarını çekiyoruz!
Ben tüm bu gelişmelerden dolayı Kuzey Kıbrıs’lı bir Türk olarak hiç rahat değilim. Virüs defolup gitse de Güney’deki virüsten kurtulmak mümkün olmayacak, Allah çektirmesin ama bu Rum hem çekecek hem çektirecek! Akılsız insanlar!