2006’lardan 2014’lere (Zaman çok acımasız geçmiyor mu?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

2006’lardan 2014’lere (Zaman çok acımasız geçmiyor mu?)

Eski notlarımı karıştırırken gördüm. Meğer 2006 yılı çok civcivliydi! Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Soyer’di. Ve malum Kıbrıs’ın semalarında Annan Planı bozgununun yaşandığı 2004’ün umutsuzlukla şaşkınlığı vardı. Tam da BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Gambari’nin müzakereleri yeniden başlattığı dönemdi. Henüz Papadopulos ölmediydi ve Güney’in Cumhurbaşkanı idi!

Ha, unutmadan yazayım: 2004’lerde Annan Planı’nın kabul edilmesi için başlatılan propagandalar nedeniyle sadece Amerika’nın ilgili çalışmalar için 60 milyon dolar harcadığı haberleri havalarda uçuyordu! Kimler sebeplendi, kimler cepledi, kimler “ham” yaptı sorularına bircik bircik verilen cevaplarda “adlar” dönemin reyting rekorlarını kırıyordu! Buna karşın o mübarek Annan planı Rum tarafından iltifat görmediydi!
FİNLANDİYA ÖNERİLERİ: Yukarıda yazdıklarımı şimdi yazacaklarımın aparatifi olarak kabul edin. Esas söylemek istediğim Ekim 2006 yılında Finlandiya’nın Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştıracağına inandığı bir takım “Güven Yaratıcı Önlemler” önermesiydi… Ki bu öneriler gündeme geldiğinde heyecan yarattılardı! Fin önerileri kısaca şöyleydi:
Kapalı Maraş bölgesi 2 yıllık süre için BM denetimine verilsin.
Mağusa Limanı BM denetiminde dış ticarete açılsın.
Türkiye limanlarını Rum gemilerine açsın…
YANİ: Bugün de gündemde olan şu Maraş’ın iadesi olayı… Ancak “dün”le “bugün” arasında büyük fark vardı: Mesela 2006’da konu gündeme geldiğinde Başbakan Soyer, Cumhurbaşkanı Talat, Akıncı, doğal olarak UBP çevreleri kısaca tüm “siyasilerimiz” “Kıbrıs sorunu ancak bütünlüklü müzakerelerle çözülür, parça parça çözüme karşıyız” diyerek Fin önerilerine olumsuz tepki koydulardı…
PEKALA NE OLDU DA GEÇEN SÜRE İÇİNDE TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ OLDU? Neden “kapsamlı çözüm” tezinin yerini “güven yaratıcı önlemler” aldı? Neden Maraş’ı iade edelim propagandaları öne çıktı?
2006’yı bu sorulara cevap vermek için hatırlattıydım. Çünkü soracaktım: “Allah’ınızı severseniz söyleyiniz. 2004’lerden 2014’e kadar ne yaptık biz? Plana “evet” dediğimiz için “kazançlı” çıkmamız gerekirken neden şimdilerde hem de çözümsüzlük içinde “Rum tarafına büyük ödünler vermekle” karşı karşıya kaldık? Hatta Fin önerilerinin benzeri tutumlarında Maraş’ın iadesine karşılık Mağusa limanının uluslar arası ulaşıma açılmasını istedik? Nedir sıkıntımız? Kısaca desek ki: Türkiye sorunu çekip kopartamadı bir! AB Rum tarafını AB’ye üye yapmakla canımıza okudu iki! Türk halkı kötü yönetilmek ve istikrarsızlıklardan bıkıp usanırken “ille de çözüm” diyeceği kerteye geldi üç! 
Tabii bu devrede de Türkiye’nin AB üyeliğinden uzaklaşması olumsuz etkenlerden biri oldu dört!
SONUÇ: Rum tarafının bu adada asla istediklerini elde edemeyeceği iddiasındayım da çözümsüzlükle geçen zamanlar artık çok acımasız olmuyorlar mı?


**********    

Hükümet ayar yaptıkça: (Bazen ayarları kaçırtıyor!)         
MAAŞ AYARLAMALARI: Başından beridir Yorgancıoğlu’lu koalisyon hükümeti “cağız”, “ceğiz” ekleri ile konuşuyor! Yapacağız edeceğiz! Tabii ki “vur abalıya” demeden önce insafla itiraf ediyorum: Bu hükümet de ötekiler gibi ömrünü “maaş ayarlamakla” geçiriyor tutun ki görev alanı ancak bu kadar!  
Ne var ki kantarın topuzu da kaçıyor çünkü “ayarlayacağız” derken Ali’nin külahını Veli’ye Veli’ninkini de Ali’ye giydiriyor! Ucuna bir de “sosyal adalet” lafı ekledi miydi maaş ayarlamaları ayni zamanda “demokratik ve insan haklarına uygun oluyor zannediyor!
PETROL FİYATLARI: Öte yandan petrol fiyatları düşüyor ama “ayarladık” dedikleri elektrik fiyatlarının ayarını kaçırıyorlar! Ne adaleti kalıyor ne de demokrasisi! Tam aksine tepetaklak olabiliyor! Yani davulun tokmağı her zaman göbeğe vurmuyor!
SÜTTE KAOS SÜRÜYOR! Bazı ödemeler yapıldı ama gelecek karanlık görünüyor! Öte yandan hellimin Rum tarafınca tescili büyük olay haline geliyor çünkü tek başına bu tescili gerçekleştirirse “marka patent” sahipliğine konup dünyanın parasını cebine atacak talihe konuyor!
YENİ YASA TASARILARI: Öte yandan Yorgancıoğlu müjde veriyor: “Seçim ve Halk Oylaması Yasası, Siyasi Partiler Yasası ve Kamu Görevlileri Değişiklik Yasası Meclis gündemine getirilecek… İnsana, “Eee, ne olursunuz artık getirin, yapın, bitirin şu sorunları” dedirtiyor…
İYİ İŞLER DE VAR: MESELA HÜR EŞEKLERE VERİLEN ÖZERKLİK: Ha, memlekette hiç mi sevindirici icraatlar olmuyor? Olmaz mı? Nihayet “hür eşeklere” dediler ki “eşeksen eşekliğini bileceksin.. Onun bunun ekinlerine dalıp yiyip bitirip, tepinip ezip, sonra da keyfinden anırmayacaksın! İşte sana bariyerli sınırlarının içinde istediğinden alâ özerklik!” Ye iç keyfine bak! Bana sorarsanız bu hükümetin hem insancıl hem hayvancıl en olumlu kararlarından birisi… Ki darısı “köpeklerin” başına!
İLK YARDIM KURSLARI: Kaç zamandır yazacağım fırsat bulamıyorum. Sağlık Bakanı belki basit gibi görünür ama gerçekte çok yararlı olması gereken bir kararla “isteyen kamu görevlilerine “İlkyardım Kursları” başlattı… İngiliz döneminde hem de İlkokullarda müfredatta “ilkyardım” ders kitapları ile uygulamaları vardı. İlkokulu bitirdiğimizde bir yarayı nasıl temizleyip saracağımızı, yılan ısırdığında nasıl ısırılan yeri emip kanı tüküreceğimizi, el ve ayaklar kırıldığında iki tahta parçası ile düz şekilde nasıl bağlayıp hareket ettirmeyeceğimizi… Falan biliyorduk… Artık bu gerekli ders ve uygulamalar da kalktı okullardan! Neyse ki Sağlık Bakanlığı isteyen “kamu görevlilerine” kurslar düzenliyor başarılı olanlar da sertifikalarını alıyorlar…
BONZAİ BELASI. Gün geçmiyor ki medyada bir yeni olayı salınmasın. Bu konuda onca çaresizliğine karşın Hükümet ve tabi STÖ’leri de doğrusu ellerinden gelen çalışmayı yapıyorlar. Ben bir kez daha yazayım: “Okullarda Okul Aile Birlikleri ile Okul idareleri ve tabi tüm öğrenci velileri ve öğretmenleri” bire bir, yüz yüze gönül gönüle ve felaketin ciddiyetini paylaşarak iş birliği yapmazlarsa bu uyuşturucu ve öteki kötü alışkanlıkları önlemek kolay olmayacaktır!            
***********

Kısaca takıldığım: (Artık bir de Çipras’ımız vardır!)

Adam 41 yaşında ama kırk bir kere maşallahlı maşallahı var! Nitekim kendisi anlatıyor: “Lisede arkadaşları kızların peşinde koşarken o Rusya’nın bir komünist gazetesini satarmış yollarda!” Anlayacağınız anadan doğma komünist! Yahut Sosyalist falan… Nitekim “din” falan hak getire! Kapitalizme inat kravat da takmıyor! Nitekim yemin töreninde İncil’e elini basmadı yemin etmedi!
Efelenme derseniz kanında var! Öteden beri AB’ye tos atıyor “Yunanistan’ın borçlarının silinmesini” istiyor!
İlk dış ziyaretini de Güney’e yapacakmış!
PEKALA ÇIPRAS PROFİLİ NASIL BİR YENİ TREND YARATIR? Şarkıcı, film artisti değil ama alışıldık siyasilerden de değil! Daha şimdiden reytingi tavan yaptı! Dolayısıyla özellikle sol kesime model olacak. Ve bakın yakın gelecekte o kesime neler musallat olacak:
BİR: Sol kesimden gençler yahut liderler falan, önce kravatlarını fora edecekler!
İKİ: Ardından “ateist olduklarını” yayarken ne olur ne olmaz deyip “ama Allah’a inanırım” kapısını açık bırakacaklar!
ÜÇ: “Kapitalizm” ve “pis burjuvazi” sözcükleri artık daha çok işitilecek!
DÖRT: AB’ye ince ayar verme modası başlayacak!
BEŞ: Bugüne kadar Çipras, Yunanistan’ın haşarı çocuğuydu, bundan sonra dünyanın da haşarı çocuğu olacak…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar