Belli merkezlerin desteğiyle KKTC’ye getirilen bir takım siyasetçi ve gazeteci vardı bir süre önce…
Cenevre, hata Mont Pelerin’den önce….
Maksat görüşmeleri başından baltalamaktı.
Türkiye’de sıkışan CHP, Kıbrıs konusunda halkın hassasiyetlerine oynayarak yırtmak derdindeydi. Gelenler de CHP’ye yakın isimlerdi.
Davet edenler, bu ziyaretleri organize edenler, görüntüde AK Partiyle sıkı fıkı ilişkiler içindeydiler. Onun için bu davetler el altından yapıldı, hiç biri sahiplenemedi.
Türkiye medyasında, Türkiye kamuoyuna yönelik olarak, “Kıbrıs satılıyor” şeklinde, köhnemiş hamaset nutukları yayınlatıldı…
Bunu doğrudan da yapmadılar. Yani hedef olarak AKP’yi değil, Akıncı ve ekibini seçmeyi uygun gördüler. Bu düşünce, buradakilerin fikriydi bence…
Ne de olsa AKP’yle ilişkileri bozmak işlerine gelmezdi.
Başladılar Akıncı’yı suçlamaya…
“Akıncı ve ekibi acemi, başarısız”…. “Akıncı kendi aklıyla iş yapıyor, taviz veriyor” falan…
Oysa bunun olanağı yoktu…
Bi kere Akıncı halkın hassasiyetlerini defalarca vurgulamış, masada da bunu göstermişti.
İkincisi, belki Türkiye kamuoyu o ince ayrıntıyı bilmezdi ama, Kıbrıs Türkünün her bir bireyi, bu meselenin Türkiye ile birlikte yürütüldüğünü, atılan her adıma birlikte karar verildiğini çok iyi bilirdi.
Onun için yapılan propaganda buralarda tutmadı, hatta tepki gördü, yapanlar deşifre oldular.
Dahası, hep birlikte “gövde gösterisi yaparız” diyerek Cenevre’ye giden hükümet ortakları, “Ben de biliyordum, benim de haberim vardı, benim de onayım vardı” diyerek geldiler…
Kısacası attıkları taş, ürküttükleri kurbağaya değmedi…
Nereden geldim buraya..?
Mehmet Ali Talat, Havadis’ten Duygu Alan’a, “Akıncı, Türkiye’yi yanına alarak, Türkiye ile birlikte hareket ederek ret cephesini es geçti. Böyle bir rahatlığı oldu. Ret cephesi istediğini söylesin” dedi.
Çok açıktı…
Talat, kendisi de bu dönemlerden geçtiği için, işin gerçeğini biliyordu.
Dahası, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun önceki gün yaptığı bir açıklama, bu çevrelere net bir cevap oldu.
Çavuşoğlu, Türkiye ile KKTC heyetinin görüşlerinin tamamen örtüştüğünü vurgulayarak;
“KKTC müzakere heyeti, ne kadar olgun ve vizyoner bir devlet olduğunu Cenevre Zirvesi ve Beşli Konferans’ta da herkese gösterdi…
KKTC müzakere heyeti çözüm için kararlı olduğunu ama ne olursa olsun çözüm olsun demediklerini de herkese gösterdi” deyiverdi…
Yetti mi..?
Yetecek mi..?
Bilmem, göreceğiz…
YERİN KULAĞI VAR
MONT PELERİN YOLLARI:
Bugüne kadar adını hiç duymadığımız Mont Pelerin, bir anda en çok konuştuğumuz ve en çok merak ettiğimiz kasaba oldu. Ve kısa bir aradan sonra taraflar, güvenlik ve garantiler konusunu görüşmek üzere bugün, yine Mont Pelerin’de biraraya geliyorlar. Zirvede Kıbrıs Türk tarafını görüşmeci Özdil Nami temsil edecek… Fakat iş yine uzadıkça, vatandaşın umutları da bir bir suya düşüyor.
AH KEŞKE:
Ekonomi Bakanımız Sunat Atun “Güzelyurt’tan vazgeçmemiz mümkün değil. Toprak, konuşulacak en son konu. Türkiye’nin garantörlüğü ise hiçbir zaman konuşulamayacak bir konu. Bu garantörlüğü konuşmak da Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın haddi değil” diyor. Başbakan sendikalara, Bakan Atun, Yunan Dışişlerine hadlerini bildiriyorlar. Keşke ona buna haddini bildirmek yerine, batan ekonomimize, yaşanan iflaslara, artan dövize mesai harcasalardı. Hani “KKTC güçlendirilecek” derler ya, onun için söyledim…
BÖYLE ZAM OLMAZ:
İktidar koltuklarına oturdukları günden beridir “ilklere” imza atan UBP-DP hükümeti, KKTC tarihinde görülmedik oranda zam yaparak, farkını ortaya koydu. 10TL olan doğum ve ölüm evrakları için bundan böyle, 100TL ödeyeceğiz. İnsaf sınırlarını da aştılar…
BİZE NE:
Son günlerin modası, henüz ortada üzerinde anlaşılmış bir metin olmamasına rağmen bazılarının çıkıp olası bir referandumda oyunun nasıl olacağını açıklaması. Herkes özgürce gider ve inandığı doğrultuda kapalı odada oyunu verir. Kimse de, kimin ne oy verdiğine karışmaz. Hal böyle iken, bazılarının ortada olmayan bir metin için çıkıp da “ben hayır vereceğim” demesi, tribünlere oynamak değil de nedir…
ZİL TAKIP OYNUYORLAR:
Muhalefetin dağınıklığı ve kavgalarını fırsat bilen UBP-DP iktidarı, istedikleri yasaları tıkır tıkır Meclis’ten geçiriyor. Muhalefet partileri ise beş parçaya bölünmüş, birbirlerini yemekle meşgul. CTP, TKP, TDP, BKP ve YKP diye parçalandıkça, UBP ve DP sevinçlerinden adeta zil takıp oynuyorlar…
SOSYAL SİGORTALAR REFAHA MI KAVUŞTU:
Hükümet artık ciddi ciddi seçime hazırlanıyor. Bildik popülist icraatlarını arka arkaya sıraladılar. Kaçak affı çıkarttılar, seyrüsefer affı çıkarttılar, kimi yargıya takıldı duruyor, kimi yasallaştı. Şimdi de sigorta affı. Bu devlet, gelirinden neden vaz geçer? Çok mu zengindir? Yoo, kuruşa kurşun atar ama, kitlelerin haksız adaletsiz taleplerini de yerine getirir. Neden acaba? Bakan Saner açıklıyor zaten, kendilerine gelen baskı varmış. Başkalarının hakkından çalarak, zaten batık olan Sigortaların gelirine elleyerek…
ZİRVEDEKİLER
Başaran Düzgün: “Eskiden politikacılar sine-i millete dönmesini bilirlerdi. Yani halka dönüp yeniden mücadeleye başlarlardı. Şimdi öyle politikacılar kaldı mı? Halka geri dönecek ve sıfırdan yeni mücadeleler başlatacak? Statüko herkesi tutsak aldı. Ya da kimilerinin deyimiyle ‘tatlı koltuklar’. Bu çember kırılınca halk gerçek liderleriyle buluşacak…”.
DİPTEKİLER
İşsizlik Jet Gibi: Başbakanlık Devlet Planlama Örgütü’nün 2015 Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre işsiz sayısı 9 bin 43 kişiydi. İşsizlik oranı ise, yüzde 7.4 olarak açıklanmıştı. Aradan 2 yıl bile geçmedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı H. Ersan Saner, işsiz sayısını 12 bin 500 olarak açıklamış. Arada 3 bin 500 civarında bir fark var. Yüzdelik olarak 10’dan fazla. Daha önceki yıllara baktım, onlar da daha düşük. Basit bir sonuç, kötü yönetiliyoruz. Devlet vatandaşına yaşama imkanı yaratmıyor. Ortalık kaçaktan geçilmiyor, bizim çocuklar giderek artan sayıda işsiz. Çalışan da, yüzde 60 asgari ücrete mahkum. KKTC’nin en net fotoğrafı bu…
