Vatan inanıp sahip çıkanındır.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Vatan inanıp sahip çıkanındır..

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Rum hükümet sözcüsü Hristodulidis geçtiğimiz günlerdeki bir konuşmasında “Kıbrıs sorununun çözümü ve vatanın yeniden birleşmesi hedefinde çalışmaktan başka seçeneğimiz yoktur” dediydi.

“Vatan” veya şimdilerde “yurt” dediğimiz mefhumu rahmetlik Denktaş’tan bu yanadır mesela bir Hristodulidis ağzı ile ifadesinde işitmedim! Aynen “millet” ve  “milliyetçilik” kelimelerinde olduğu gibi!


Tutun ki Sol’un uzun süren baskın ve ısrarcı siyaseti sonucu “vatan millet” kavramları, “yetişen gençler katlarında “seslendirenleri ile yazanlarını” da kapsamına alan suçlamalarla  önce “bağnazlık” ardından “faşizm” olarak nitelendirildi! Hedef Rum tarafı ile “birleşik Kıbrıs” çözümüne açılan yolda, “vatan, millet, milliyetçilik, bayrak” gibi kelimelerin siyasi literatürden çıkartılması, yerlerine de  “birleşik Kıbrıs” efkârında  federasyonun konmasıydı..

YALNIZ BİR SORUN VARDI: Rum tarafı ile Türk tarafının “Kıbrıs”ı belirtirlerken ifade ettikleri   “vatan” kelimesi ayni anlamları vurgulamıyordu. Artık çok daha açık seçik anlaşıldığınca Rum tarafı için “vatan” iki asrı aşkın tarihi süreci içinde ve bir kez daha  Enosis plebisiti ile  hedef haline getirilmiş Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı veya tümden ada egemenliğine sahipliği iken; Türk tarafında hedef  “Kıbrıslılık” iddiasında gelişen “federal sistem” oluşumuydu!

       Hatırlatmakta yarar vardır. “Yıllarca  adadaki iki halkın   asırlarca kardeş kardeş yaşadıkları fakat  emperyalist güçlerin müdahaleleriyle Kuzey Güney diye ayrı düşürüldükleri” söylemleri beyinlere şırınga  edildi!  Buna karşın artık  görülüyor ki ne  “enosis hayalleri” ne “birleşik Kıbrıs” kelimesine uygun “tek vatan” görüşü tutmuyor. 1974 sonrası oluşan Kuzey Güney  coğrafyalarının tarihi ve kadersel  yerleşik düzenleri, bizatihi çözümün kendisi oluyor ve kalıcı barış için bu “düzenlerin” korunmasını emrediyor.

EİDE’YE DÖNELİM. BM’ler Özel danışmanı müzakerelerde hem metot (usul)  değişikliği hem  de şahsı için “hakemlik” görevi istiyor. Ayni şekilde Sn. Akıncı da mevcut yöntemle sonuç alınamayacağını söylüyor ama Eide’nin hakemliğinin de işe yarayacağını  sanmıyor.  Çünkü Sn. Akıncı da Rum’un kalıcı çözümü gerçekleştirmek için değil, ucunda Enosis kararı salınan, Kuzey’e büyük oranda dönmeyi hedefleyen, Doğu Akdeniz’deki enerjiye tek başına hakimiyeti gözleyen ve Kuzey’deki Türk halkını azınlıktaki bir alt tabası olarak  niteleyen siyasi tutumunu  görüyor.        Aslında hepimizin görürken düşünmesi gereken şudur ama:  Niçin Rum için Kıbrıs bir vatan iken Türk tarafı için Kuzey bile hâlâ vatan ve devlet olamadı!

 


            KURUMLAR DÖKÜLÜRKEN SAĞLIK MI KALIR AYAKTA?

Kaç zamandır can çekişen labtopuma raptettiğim klavyenin başına otursam uzun ve karışık yazıların okunmadığı bilincinde kendime telkin ediyorum: “Bugün daha az yaz, daha öz yaz ki sayfana baktıklarında korkmasınlar!” Sonuçta olmuyor çünkü yazarken  sürekli dalgalar gibi kabarıp beynimi döven sorunlar, düşüncelerimde isyanı aşıp hezeyan haline gelirken  hiçbir anlatım kısa olamıyor!

Mesela şu “Sağlık Servisleri” olarak ifade ettiğim ve hastanelerimizden başlayarak doktorlarımıza,  çalışan personeline kadar yığınla sorunları olan “kurumumuza” bakın. Hiçbir sorunu yeni değildir! Daha önce de yeri geldiğinde yazdıydım. Mesela hiç ilgim olmadığı halde 1980’de “Mağusa Fikir Sanat Kulübünü” kurduğumuzda zaman zaman  gerçekleştirdiğimiz açık oturumlardan ikisi hepten doktorlarımızı konuşturttuğum  “Sağlık sorunları ve çözümleriyle” ilgiliydi.  Üstelik oturumlardaki çözüm önerilerini de  “Sağlıkta Sosyalizasyon” adıyla Mağusa hastanesinde  rahmetlik Dr. Hasan Güvener bir süre tatbik etmişti. Tabi yürümediğini söylemek abese iştigal olur!

PEKALA AMA NEDEN? Ki sözünü ettiğim yıllardan bugünlere Lefkoşa’da, Mağusa’da tam donanımlı hastaneler inşa edildi. Bir elin parmakları kadar sayılabilen doktorlarımız çoğaldı..  Sadece Mağusa’da kamu hastahanesi  kadar yoğun  hizmet veren üç dört özel hastane ve klinikler vardır.

FAKAT: Bir o kadar ve geçmişe oranla gitgide ağırlaşan beterin beteri de sorunlar  vardır! Oysa ne diyor akıl mantık? Doktorlar, hastaneler, klinikler , personel çoğaldıkça sağlık sorunları azalacaktır..”  Buna doğru orantı denir. Oysa  KKTC’deki “yanlış olanıdır!”

ÇÜNKÜ: “Öteki kurumlarımızda olduğu gibi “sistemi” Sağlık servislerinde de oturtamadık. Kısaca ifade edeceksek biz 1974’den  beridir “kurumlarımızı kurumlaştıramadık!” Mesela ne diyoruz siyasi soruna: “Çözüm fonksiyonel olmalıdır ki çalışmaya başladığında yıkılmasın!” Bizse oluşan tüm kurumlar “çalıştırılamadığı için çalışmadıklarından” burunlarına kadar batağın içindedirler! O kadar ki hükümet doktorların maaşlarına hiç de küçümsenemeyecek zam yapmasına karşın, bu kez yine “istifalar devam edecek” deniyor.                                                         Niçin? Çünkü maaş artışları doktorların hak ettikleri bütçeleri düzeltiyor ama hastanelerle hastaların olagelen sorunları devam ediyor! Nitekim Tıp Bayramı dolayısıyla Hekimler Sendikası başkanı Sıla Usar  ne dediydi konuşmasında, “Çocuklara ateş düşürücü bile bulamıyoruz!”

Kısaca “kurumlarımız “çıkarılan ve değiştirilen yasalar” derken yamalı bohçalara döndüler! Lime lime dökülüyorlar ve artık “değişikliklerle” falan  yama da tutmuyorlar! Demek ki neymiş  asıl sorun?  Reformları süratle devreye sokmak, 2. KKTC Cumhuriyetini yeniden yaratmak..

                   


       KISACA TAKILDIĞIM. (BU FACİAYA YÜREK DAYANMAZ.) 

       Geçen hafta taş yüklü kamyonun   neden olduğu kazada Kâmil Göktepe ölmüştü. 4 gün sonra da kalp krizinden eşi öldü ve geride biri 7 yaşında diğeri 40 günlük iki  çocuk bıraktılar!    Yazarını da okuyucusunu  ağlatıp yüreklerini dağlayacağı için Romanlara bile konu olamayacak bu facia, iki yetim çocuğun hayat hikâyeleri olarak ötekiler gibi bir süre devam edip unutulacak mı yoksa “trafikte hayırlara vesile olurken köklü iyileştirmelere mi gidilecek?”                                                Nitekim bakın şu kazalara:  6-12 Mart tarihleri arasında 65 trafik kazasında 2 kişi öldü 16 kişi yaralandı. Bir haftanın bilançosu! Evet sürat, dikkatsizlik var ama yollar mı düzgün? Trafik işaretleri mi yeterli? Tedbirler mi alınıyor?                                                          Eee yeter artık! Yapamıyorsanız, insanları daha çok ağlatıp ocaklarına ateş düşürmeden bırakın gidin kardeşim!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar