Seçilen milletvekillerimiz bugün yemin edecekler ve yeni Meclis görevine başlayacak.
Meclis’in göreve başlamasıyla birlikte nasıl bir hükümetin kurulacağı sorusuna da cevap aranacak.
Aslında bu sorunun cevabı bellidir.
Ulusal Birlik Partisi’nin içine düştüğü durumdan sonra UBP ile hükümet kurulması aritmetik olarak mümkün fiilen imkansız hale gelmiştir.
Görünen odur ki UBP daha uzun bir süre olağanüstü kurultay mı yapalım yoksa olağan kurultay mı yapalım kavgasına tutuşacak. Ki bu kavga doğrudan delege yapısı ve önümüzdeki dönem şekillenecek UBP’yi yakından ilgilendiriyor. Ardından da kimin başkan olacağı kör dövüşü başlayacak.
Dolayısı ile CTP ile UBP koalisyon kursun diyenler yaygın deyim ile “short düştüler.” Yani kısa düştüler ve devre dışı kaldılar.
Bu düşüncenin çok da taraftarı yok galiba.
İkinci cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat dile getirdi, ısrarla savunmaya çalıştı ama bolca küfür işitti. Küfredenlerin önemli bir kısmının (yeni seçilmiş vekiller de dahil) CTP’liler olması enteresan bir durumdur.
Zor durumda kalan Talat, bugünkü Havadis’in manşetine yansıyan açıklamalarında de görüleceği üzere kendini savunmaya çalışıyor; “tamamen Eroğlu’nun kontrolüne giren DP’den memnunsunuz galiba” türünden şeyler söylemeye çalışıyor.
Bu söylediklerinin nasıl bir etkisi olur?
Bence çok değil. Fakat söyledikleri doğru şeylerdir. Bazı genç kafaların tıplı dinozorlar gibi köşeli düşünmelerini ben de yadırgıyorum doğrusu.
UBP büyük günahlar işledi, doğrudur.
Peki son dakika UBP’den kaçıp DP’ye gidenlerin işlediği nedir?
CTP DP ile bir koalisyon kuracak.
Ertesi gün de adı yolsuzluğa karıştı diye ta 2 yıl önce kendi partisi tarafından görevinden alınan beyefendi yeniden bakan mı olacak?
Zorlu Töre kılıç-kalkan ekibiyle birlikte yeniden Tarım Bakanlığı’na geri mi dönecek?
Kendi partisi tarafından kovulan kooperatif çetesi ellerini ovuşturarak yine kooperatifi işgal mi edecekler?
Yoksa BRT, yeniden eski karanlık günlerine geri mi dönecek?
Talat’a saygısızca saldıranların bu sorulara cevabı olması gerekir.
Umarım cevap verirler de.
Çünkü artık sorumluluk onlardadır.
“Taç giyen baş akıllanır” şeklinde bir atasözü vardır. Yetkili makamlara gelenlerin sorumluluk sahibi olduklarını çok güzel anlatır.
Dileyelim ki bu sorumlulukla Kıbrıs Türkü’ne en iyi hizmeti verecek yapıyı oluştursunlar.
Yoksa Kıbrıs Türkü gençtir-yaşlıdır bakmayarak gerekli cezayı kesecek noktaya ulaştı.
***
Konu CTP’den açılmışken CTP ile devam edelim.
Seçim sonrası süreçte CTP Genel Sekreteri ve Mağusa milletvekilliğine seçilen Asım Akansoy’un açıklamalarını sorumlu ve sağduyulu buldum.
CTP 2009 hezimetine rağmen kazandı ve bu kez tüm toplumu kucaklayan bir partiye dönüşmek zorundadır. Akansoy açıklamalarıyla bunun ipuçlarını verdi. Önümüzdeki süreçte görev üstlenecek bir pozisyonda olmalıdır.
Doktor Ahmet Gülle’nin geçmiş ve gelecekle ilgili sentezleri CTP’nin yaşadığı paradigmayı iyi anlatıyor. Geçmişten ders çıkarmak iyi bir erdemdir. Geçmişin hataları üzerine güzel bir gelecek planlamak da öyle. Umarım Ahmet Gülle de yeni süreçte sorumluluk sahibi olur.
Ve aslında politikaya yakıştırmadığım ama kendi tercihi doğrultusunda politikaya giren Tufan Erhürman.
“2014’te yapılacak belediye seçimleri ile birlikte yeni anayasayı da referanduma sunmalıyız” açıklaması bile başlı başına heyecan verici bir durumdur.
Benim de takipçileri arasında olduğum Facebook’taki Anayasa İnisiyatifi grubunun çalışmalarını çok takdir ediyorum.
CTP’nin eğer yasallar anlamında büyük bir dönüşüm gerçekleştirme planı varsa Tufan Erhürman bu dönüşüme liderlik edecek kapasitededir.
CTP, “kiminle koalisyon kuralım” kısır döngüsünden sıyrılıp yok olmanın eşiğindeki Kıbrıs Türküne nasıl bir hizmet vereceğini ele alırsa kendisi için en hayırlısını yapmış olur.
