UBP Hükümeti Nisan 2009’da hükümete geldiğinde ilk icraatlarından biri de 10-11 yaşındaki ilkokul 5’inci sınıf çocuklarını yeniden kolej sınavı ile kötü bir yarışın içine sokmasıydı. Tabii ki o günden sonra da birçok eleştiri alarak ve en az dört kez değişerek günümüze kadar gelen kolej sınavının benzerleri gerek Türkiye’de gerekse dünyanın diğer ülkelerinde terk edilmiş durumda veya terk ediliyor. Kolej sınavının hayat bulduğu o günlerde UBP Hükümeti’nin Eğitim Bakanı Kemal Dürüst’ün söyledikleri birçok şeyi bugün gibi hatırlıyorum. Kolej Sınavı ile birlikte kolejlerin 6’ıncı sınıfına bundan sonra alınacak olan öğrenciler nedeniyle Güney Kıbrıs’taki okullara ve Kuzey’deki özel kolejlere ilginin azalacağını söylemişti Sayın Dürüst…
Bugün bakıyorum da Güney Kıbrıs’ta okuyan öğrenci sayısı o günlere göre kat kat arttı. Güney Kıbrıs’ta öğrenim gören birçok Kıbrıslı Türk çocuk oradaki eğitimlerine bırakınız ortaokul, okul öncesinden başlar hale geldi. Kuzey’deki özel okullarda ise son yıllarda öğrenci patlaması yaşandı.
Bunları sadece ben söylemiyorum. Buna benzer bilgiler Dünya Bankası’nın Kuzey Kıbrıs ile ilgili son yazdığı ve basına da yansıyan raporunun “eğitim” başlığı altında yer alıyor. Dünya Bankası raporunda yer alan 2011verilerine göre özel ilköğretim okullarına kayıtlar % 358, özel ortaöğretim kurumlarına ise % 107 oranında arttı. Raporun bize ifade ettiği şekliyle 2011’de ilköğretime giden öğrencilerin % 19’u özel okula gidiyor. Yani artık ülkemizdeki her beş ilkokul öğrencisinden biri özel okula gidiyor. Ortaöğretime giden öğrencilerin de %12’si özel okulda öğrenim görüyor. Bu rakamlar, emin olun ki 2013’ün ilk çeyreğini yaşadığımız bugünlerde çok daha yukarılardadır. Ülkemizde 45 bin civarında ilk ve ortaöğretim öğrencisi bulunuyor. Bunların %30’u özel okula gidiyor demektir.
Bu veriler bize UBP ve Sayın Dürüst’ün öngörüsüzlüğünü ortaya koyuyor. Eğitim biliminden yoksun, siyasi bir karar olan ve aslında birçok öğrencinin kolej programını takip etmesini de engelleyen “Kolej Sınavı” kararı bugün birçok vatandaşımızın çareyi gerek Güney gerekse Kuzey Kıbrıs’taki özel kolejlerde aramasına neden olduğunu düşünüyorum.
Çünkü kolej sınavının olduğu bugünkü sistemde kolej programını takip edebilen öğrenci sayısı ancak kolejlere alınan yaklaşık 350 kişi ile sınırlı… 2009 öncesi sistemde ise tüm genel ortaöğretim kurumlarının 7’inci sınıflarında hayat bulan “Akademik Sınıf” uygulamasında kolej programına benzer bir program takip ediliyordu. Böylece 350 kişinin çok çok üzerinde bir öğrenci kitlesi kolej programlarından yararlanabiliyordu. Ancak siz bugünkü sistemde kolej programını takip etmek isteyen yüzlerce öğrencinin önünü tıkıyorsunuz. Onlarda doğal olarak özel kolejlere ve Güney Kıbrıs’taki okullarda bu hizmeti alıyor.
Avrupa Birliği ülkelerinde özel okula gitme oranlarına bakacak olursak KKTC’nin çok altında olduğunu görürüz. Türkiye ve İrlanda’da %2, Almanya, Finlandiya ve İsviçre’de %4, Yunanistan ve Lüksenburg’da %6, İtalya, İngiltere ve Avusturya’da %7 civarındadır. Avrupa’da özel okula gitme oranı genel olarak %10’un altında olduğunu söylemek mümkün… Bizde ise Dünya Bankası raporuna da yansıdığı şekliyle ilkokul düzeyinde bu %20 civarında…
Şimdi hal böyle iken, vatandaşın talep ettiği ve özel okullarda aradığı kolej programlarının yaygınlaştırılması ve devlet okullarında kaliteli eğitim verilmesi ile özel okullara akın eden öğrencileri devlet okullarında tutabilmeliyiz. Aksi taktirde devlet, zaman içerisinde kendi eli ile eğitimi özel kurumlara devretmiş olacak. Bu da bir süre sonra parası olanın okuyacağı bir sistem yaratacağı (ki bugün bunun işaretlerini alıyoruz) gün gibi ortadadır. Günümüzde bazı özel okulların yıllık 10 bin TL’yi aşan ücretleri gelir düzeyi düşük vatandaşlara hizmet etmediği görülmektedir. Dolayısı ile UBP hükümeti 2009’da hayat verdiği “kolej sınavı” aslında tam bir öngörüsüzlüğün ürünü oldu. Hem birçok öğrencinin kolej programını takip etmesinin önü kesildi ve sadece 350 kişi ile sınırlandırıldı hem de öğrencilerin özel okullara kaymasına neden oldu.
Ne yazık ki olay bundan ibaret!
