‘Türkiye’den gelen su denize akmaya devam ediyor’ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Kıbrıs

‘Türkiye’den gelen su denize akmaya devam ediyor’

Su temin projesi

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, UBP-DP hükümetini, “Umut hükümeti değil, zam, hukuka aykırılıklar, partizanlık, ciddiyetsizlik, sivil toplum ve sendika düşmanı hükümet olmakla” suçladı.

Erhürman, hükümetin bir yıl önce 27 Nisan tarihinde güvenoyu alarak göreve geldiğini anımsatarak, Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün hükümet kurulduktan dört ay sonra yaptığı basın toplantısında UBP-DP hükümetinin umut hükümeti olduğunu söylediğini ancak hükümetin “umutları yerle bir ettiğini” iddia etti.

CTP, hükümetin bir yıllık icraatlarını değerlendirmek üzere basın toplantısı düzenledi. Cumhuriyet Meclisi Mavi Salonu’nda bugün saat 11.30’da yapılan basın toplantısına, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, CTP milletvekilleri, ilçe başkanları ve MYK üyeleri katıldı.


Hükümetin bir yıldır “hukuka ve kamu yararına aykırı, adalet değil partizanlık eksenli, ciddiyetsiz, halkın zekasıyla dalga geçen, plansız, programsız icraatlarıyla gündem oluşturduğunu” savunan Erhürman, UBP-DP hükümetinin attığı her adımda, “gelecekten ve gelecek kuşakların haklarından çaldığını” savundu.

Erhürman, şöyle devam etti:

“Bugün sizleri buraya davet etmemizin sebebi, bu hükümetin bir yıllık sürede yaratmış olduğu tahribatı ana başlıklarıyla paylaşmak ve sizlerin de yardımıyla yalnızca hükümeti oluşturan partilere oy vermemiş olan yurttaşlarımızı değil, onlara oy vermiş olan yurttaşlarımızı da uyararak, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için bu hükümetten bir an önce kurtulmamız gerekliliğinin altını bir kez daha çizmektir”

Ortada bir sistem ve zihniyet sorunu olduğunu söyleyen Erhüman, “İktidardaki iki parti bu ülkede 1974’ten beri kurulmuş olan sistemin ve onun oluşturduğu zihniyetin sadece kurucusu değil, aynı zamanda devamının en büyük destekçisidir. Çocuklarımıza ve torunlarımıza yüzümüz kızarmadan devredebileceğimiz bir ülkeyi yaratma idealinin birinci adımı, bu sistemden, bu zihniyetten ve onun temsilcileri olan bu partilerden kurtulmaktır. Bu adımı atabilmek için önce kendine ‘umut hükümeti’ adını veren bu hükümetin gerçek niteliklerini ortaya koymak gerekir” diye konuştu.

Erhürman, hükümetin umut hükümeti değil, zam, hukuka aykırılıklar, partizanlık, ciddiyetsizlikler, sivil toplum ve sendika düşmanlığı hükümeti olduğunu iddia etti.

“HALK YÜZDE 25 ORANINDA FAKİRLEŞTİ”

CTP Genel Başkanı Erhürman, son bir yıllık sürede halkın yüzde 25 oranında fakirleştiğini, artan dövize karşı hükümetin önlem almadığını, iğneden ipliğe her kaleme zam yapıldığını kaydetti.

Hükümetin, dövizdeki yükseliş karşısında Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nu toplamamasını eleştiren Erhürman, hükümetin elektriğe yüzde 3 ile yüzde 15, akaryakıta 8 kez zam, taşımacılığa yüzde 26,2 oranında zam, 207 çeşit ilaca yüzde 40 ile yüzde 150 oranlarında zam yaptığını belirtti.

Erhürman, zam yapmayacağını açıkladığı mobil iletişimin ise yüzde 10 zamlandığını, tüp gaza üç ayda üç kez zam geldiğini, 21 Ocak 2017’de Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile 350’den fazla tüketim maddesine zam yapıldığını kaydetti.

Erhürman, zamlanan harçların alım gücü azalan halkın belini büktüğünü savundu.

“HUKUKA AYKIRILIKLAR YAPILDI”

Erhürman, basın toplantısında, hükümetin yaptığını ileri sürdüğü hukuka aykırılıklara değindi.

“Ara Emri ile Yürürlüğü Durdurulan Yasa Gücünde Kararnamelere” ilişkin örnekler veren Erhürman, 29 Eylül 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlükleri durdurulan af içeren yasa gücünde kararnameleri de şu şekilde sıraladı:

“15 Ağustos 2016 tarihinde, 102 sayılı Resmi Gazetede, Bölüm II’de yayımlanan 2/2016 sayılı “Yabancıların Çalışma İzinleri Yasası hakkında Yasa Gücünde Kararname. 15 Ağustos 2016 tarihinde, 102 sayılı Resmi Gazetede, Bölüm II’de yayımlanan 3/2016 sayılı “Ziyaretçi İzni, İkamet İzni, İş Kurma İzni veya Çalışma İzni Biten Yabancılara Uygulanan Para Cezalarının Yeniden Düzenlenmesini ve Ödenmemiş Para Cezalarının Tahsilinde Kolaylık Sağlanmasını Öngören Yasa Gücünde Kararname. 1 Eylül 2016 tarihinde, 112 sayılı Resmi Gazetede, EK-I Bölüm II’de yayımlanan 4/2016 sayılı “Kayıtları iptal edilen araçlar ile kayıtları iptal edilmeyip geçmiş yıllara ait seyrüsefer borcu bulunan araçlar hakkında Yasa Gücünde Kararname”

Erhürman, hükümetin attığı bu adımlarla hukuka ve insana saygısızlığın örneğini verdiğini iddia etti.

“YÜZDE ÜÇLÜK FON KARARI”

Hukuka aykırılıklar arasında TÜK’le ilgili kararı da sıralayan Erhürman, şöyle devam etti:

“18 Ağustos 2016 tarihli 104 sayılı Resmi Gazetede, EK-IV Bakanlar Kurulu Kararları Bölümünde, sayfa 745’te yayımlanan ve Karar Sayısı H(K-1)695-2016 olan, Toprak Ürünleri Kurumu’nun görevlerini yerine getirebilmesi ve ‘İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması’ gereği piyasa düzenleyici bir kurum haline gelebilmesi için, tarım ve hayvancılık ürünlerinin ithalinde fatura üzerinden Toprak Ürünleri Kurumuna yüzde 3’lük bir katkı payı kesilmesi kararına karşı CTP tarafından Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açılmış, hükümet davanın aleyhine sonuçlanacağını fark edince Bakanlar Kurulu kararını, davanın sonuçlanmasını beklemeksizin geri almıştır.”

“YURT DIŞI KOORDİNASYON OFİSİ”

“Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Dışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşma”nın 5 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunduğunu anımsatan Erhürman, Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ın Meclis kürsüsünde çok kısa bir süre içerisinde ek sözleşmeyi imzalayacağını açıkladığını ancak bugüne kadar bu konuda herhangi bir girişim yapılmadığını belirtti.

“GİRNE İKİNCİ BÖLGE EMİRNAME DEĞİŞİKLİĞİ”

Erhürman, “Girne 2. Bölge Emirnamesi Değişikliğinin (Karşıyaka, Lapta, Alsancak, Malatya, İncesu, Yeşiltepe, Ilgaz, Karaoğlanoğlu, Erdemit, Karaman, Zeytinlik, Girne, Koğanköy, Karakum, Ozanköy, Beylerbeyi, Çatalköy, Arapköy, Beşparmak, Karaağaç, Esentepe, Bahçeli) iptali istemiyle Yüksek İdare Mahkemesi’nde açılan davada mahkemenin ara emri verdiğini, hükümetin emirnameyi geri almak zorunda kaldığını ifade etti.

“HUKUKA AYKIRI VATANDAŞLIKLAR”

Hükümetin, usule uygun olmayan şekilde vatandaşlıklar verdiğini iddia eden Erhürman, Ağustos – Ekim 2016 tarihleri arasında yayımlanan muhtelif Resmi Gazetelerde; sabıka kaydı, güvenlik raporu ve sağlık raporu aranmaksızın yasaya aykırı biçimde, şartlı olarak verilen 86 vatandaşlık kararının, CTP’nin Yüksek İdare Mahkemesi’nde dosyalamış olduğu iki dava neticesinde, Bakanlar Kurulu tarafından iptal edildiğini belirtti.

Kumyalı köyü sınırlarında bulunan 564 dönüm orman arazisinin kiralanmasına ilişkin işlemin, Bedis’s Piknik Alanı’nın kiralanmasının, ara emri ile durdurulduğunu söyleyen Erhürman,  Girne Antik Liman’daki Turizm Bakanlığı Ofisi’nin bir kısmı ile liman ana girişi ve geçidin kullanım hakkının bir işletmeye verilmesi kararının da hukuka aykırı ulunarak geri alındığını ifade etti.

Zeyko Yağ Fabrikası’nın kiralanması ve 7 kat izni konusuna da değinen Erhürman, “Hükümet, 11 Temmuz 2016’da Karaoğlanoğlu’ndaki eski Zeyko Yağ Fabrikası’nın olduğu yerde devam eden otel inşaatının, 4 kata kadar izinlendirilmesine karşın 7 kata çıkmasına göz yumdu. Otelin sahibi hükümetin kendisine, bölgenin bir haftaya kadar ‘Kahverengi Bölge’den, ‘Mavi Bölge’ye geçirileceğine dair söz verdiğini açıkladı. Açılan dava sonucunda mahkeme yıkım kararı aldı. Ancak bu karar hala uygulanmadı” diye konuştu.

Karşıyaka’da 707 dönüm yüksek orman arazisi olan Gorno Tepesi’nin, H(K-1) 1651-2016 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ortada olmayan teleferik projesi için rezerv edildiğini savunan Erhürman, “Partimiz tarafından oluşturulan çalışma grubunun yaptığı araştırmada Bakanlar Kurulu kararında yer alan parsel numaralarının yanlış olduğu saptandı ve kararın geçersiz olduğu vurgulandı. Projenin ÇED Raporu’nun bulunmadığı da ortaya çıkarken, yüksek orman arazisi niteliğinde olan arazinin özel kişilere devredilmesi veya uzun vadeli kiralanmasının da yasal olmadığı belirlendi. Lapta Belediye Meclisi üyemiz Emre Efendi’nin açtığı davada, hükümet savunma yaptı ve kararı iptal edeceğini belirterek mahkemeden bunun için süre istedi” dedi.

Orman Dairesi’nin Tatlısu’da sahili bir özel kişiye Kaymakamlık ve belediyenin haberi olmaksızın ağaçlandırma maksadıyla kiraladığını belirten Erhürman, basında çıkan haberler üzerine Orman Dairesi’nin yapılan işlemi iptal ettiğini kaydetti.

Erhürman, hükümetin verdiği izinlerle kamuya açık alanlara kilit koyduğunu, halkın girmesine izin vermediğini savundu.

“USULSÜZ VATANDAŞLIKLAR YAPILDI”

Erhürman,  hükümeti partizanlık yapmakla suçladı. Yurttaşlık Yasası’na göre, ister Bakanlar Kurulu, isterse İçişleri Bakanlığı kararıyla verilmiş olsun tüm yurttaşlıkların Resmi Gazete’de yayımlanmasının gerekli olduğunu anımsatan Erhürman, Meclis’te yapılan tüm uyarılara karşın, hükümetin Bakanlar Kurulu kararıyla verdiği yurttaşlıkları Resmi Gazete’de yayımladığını ancak İçişleri Bakanlığı tarafından verilen yurttaşlıkların yayımlamadığını anımsattı.

Erhürman, şöyle devam etti:

“Sadece bu bile yapılan işlemlerin usulsüz olduğunu açıkça ortaya koyarken, hükümet, muhalefet milletvekillerinin Meclis’te verdiği yazılı soru önergelerine de yanıt vermemiş, bu konuda yükselen şikayetler üzerine Başbakan Yardımcısı Sayın Denktaş, kürsüye çıkarak, kendi deyişiyle ‘yuvarlak’ bir rakam vermekle ve toplam 7200 kişiye vatandaşlık verildiğini, gerekirse 27,000 kişiye de vatandaşlık verileceğini açıklamakla yetinmiştir. Oysa Yurttaşlık Yasası, çalışma izniyle ülkede beş yıl ikamet eden yurttaşların vatandaşlık almak için İçişleri Bakanlığı’na başvurabileceklerini düzenlemekle birlikte, İyi İdare Yasası’na göre Bakanlığın bu konuda takdir yetkisini eşitlik ilkesi doğrultusunda kullanabileceği açıktır. Yani Bakanlık, daha uzun süre çalışma izniyle burada bulunmuş kişilere yurttaşlık vermezken, daha kısa süre çalışma izniyle burada bulunmuş kişilere yurttaşlık veremez, verirse bu hukuka aykırı olur. Bunun denetlenebilmesi için de, kimlerin yurttaş yapıldığının açıklanması gerekir. Ancak UBP-DP Hükümeti bu denetimden ısrarla kaçmaktadır. Buna ek olarak Bakanlar Kurulu kararıyla yurttaş yapılanların yurttaş yapılma gerekçelerinin de Resmi Gazete’de yayımlanması İyi İdare Yasası’nın gereğidir. Oysa bu kararların hiçbirinde gerekçe yoktur ve dolayısıyla Bakanlar Kurulu kararlarının tümü hukuka aykırıdır”

“VAKIFLAR, DAÜ’YE USULSÜZ İSTİHDAMLAR”

KKTC’de idareye yapılacak tüm istihdamların münhalla ve sınav veya benzeri kriterlere dayanan seçim yöntemleriyle yapılmasının Anayasa’daki eşitlik ilkesinin gereği olduğunu dile getiren Erhürman, hükümetin, bu bir yıllık dönemde Vakıflar Bankası’na, Kooperatif Merkez Bankası ve bağlı kuruluşlarına ve DAÜ’ye münhalsız ve kritersiz istihdamlar yaptığını, bu konularda Meclis’te sorulan soruları yanıtsız bıraktığını iddia etti.

Erhürman, “Son günlerde basına yansıyan haberler, hükümetin halen tüm devlet dairelerinde 2012-2013 kurultay dönemlerinde yine usulsüz ve hukuka aykırı biçimde istihdam edildikleri için işlerine son verilen kişileri aynı yöntemlerle peşi sıra iş istihdam ettiğini göstermektedir” iddiasında bulundu.

Erhürman, “Anıtlar Yüksek Kurulu”nun kompozisyonunu değiştirmek için bir tasarı hazırlayan hükümetin, bu yolla, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olan odalara mensup üyeleri tasfiye ederek kurulun tamamen siyasallaştırılmasına ve partizanca uygulamalara zemin yaratmaya çalıştığını iddia etti.

“CİDDİYETSİZLİKLER HÜKÜMETİ”

Güzelyurt Hastanesi ihale sürecinin, hükümetin ciddiyetsizliklerinin göstergesi olarak ortaya çıktığını savunan Erhürman, hükümetin işlemlerinin mahkemelere taşındığını, şaibe söylentilerinin ayyuka çıktığını, sonuç itibarıyla Meclis’te bu ihalenin araştırılması ile bir araştırma komitesi kurulduğunu söyledi.

Sayıştay üyeliğinin seçimi sürecine de değinen Erhürman, “Hükümet, boşalan Sayıştay üyeliği için Meclis’te yapılan seçimde de ciddiyetsizliğini açıkça ortaya koymuş ve yürütmedeki ciddiyetsizliğini yasamaya da bulaştırarak, emekliliğine çok az bir süre kalmış bir kişiyi Sayıştay üyesi olarak seçmek amacıyla Meclis’te nisabı sağlamama suretiyle Genel Kurul’un çalışmasını günlerce engellemiş, sabote etmiştir” diye konuştu.

“TÜRKİYE’DEN GELEN SU DENİZE AKMAYA DEVAM EDİYOR”

Türkiye’den KKTC’ye gelen suyun, denize aktığını söyleyen Erhürman, yaşanan süreci değerlendirdi.

Erhürman, 2 Mart 2016 tarihinde dönemin başbakanı Ömer Kalyoncu ve TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu arasında imzalanan hükümetlerarası anlaşmayla Türkiye’den ülkeye gelen suyun şebekeye aktarıldığını anımsattı. Erhürman, “Bu anlaşmaya göre öngörülen bir geçiş süreci söz konusuydu ve bu süreçte bir yandan tamamlanması gereken yaklaşık 250 kilometrelik şebeke inşası, öte yandan hem tarımsal şebekenin, hem de yağmur suyu ile atık su sistemlerinin projelendirilerek ihaleye hazır hale getirilmesi öngörülmüştü. Son bir yıllık zamanda bunlardan sadece 50 kilometrelik bir şebeke inşası yapıldı. Geriye kalan yapım işleri ile proje çalışmaları ise belirsiz bir durumda bırakıldı” diye konuştu.

Tarımla uğraşan kesimin sabırsızlıkla tarımsal suyun üretim alanlarına ulaşmasını beklediğini dile getiren Erhürman, hükümetin bu suyun hangi bölgelere ulaşacağını açıklamaktan kaçınarak “popülist bir tutumla umut tacirliği yapmaya” devam ettiğini iddia etti.

Erhürman, şunları söyledi:

“Türkiye ile yapılan anlaşmada da belirtildiği üzere ülkede entegre su yönetim sisteminin geliştirilmesi hedeflenirken, aküfer bölgelerinde yandaşlara fahiş miktarlarda su çıkarmak üzere kuyu izinleri verilmeye devam edildi. Özellikle Lefkoşa, Mağusa ve Gönyeli gibi büyük yerleşim birimlerine su sağlayan Güzelyurt Aküferi’ndeki kuyular bu amaçla devre dışı kalırken, kapatılmak yerine yine yandaşların kullanımına bırakıldı.

Muhalefet milletvekillerinin ısrarlarına karşın bileşenleri açıklanmayan 2,30 TL’lik fiyat, bir yandan belediyeleri hızla iflasın eşiğine sürüklerken, diğer yandan da yurttaşlara ödeyemeyeceği bedellerle ulaşmaya devam etti”

Ülkenin çeşitli bölgelerinde hayvancılık, tarım, sanayi ve turizmle uğraşanların söz konusu fiyatlarla faaliyetlerini sürdürmelerinin mümkün olamayacağını açıkladıklarını söyleyen Erhürman, buna karşın, hükümetin bu konuda aydınlatıcı bilgi vermemekte ısrar ettiğini savundu.

“TARIM MASTER PLANI YOKKEN, TARIM STRATEJİ BELGESİ YAYIMLANDI”

Tarım Master Planı’nın ortada olmadığı dönemde “Tarım Strateji Belgesi” yayımlandığını, bunun da güncel olmayan verilere dayandırıldığını savunan Erhürman, “Göreve geldikleri ilk günlerde tarım kesiminin alacaklarını günü gününe ödeyeceklerini söyleyip adeta umut tacirliğine soyunan hükümet, örneğin süt bedellerinin ödenmesini sürekli öteleyerek iki ay geriden gelmeye devam etti” dedi.

Erhürman, şunları kaydetti:

“Süt Endüstrisi Kurumu, hayvan üreticileri ve yetiştiricileri adına sayışını yaptığı sütün bedelini tahsil etmede sürekli geriledi ve korkunç bir alacak yükü oluştu. Bu durum sadece hayvancılar ve SÜTEK için değil, aynı zamanda süt ürünleri imalatçıları için de çok büyük bir tehdit halini aldı. Ülkemiz sanayi üretiminin omurgası durumunda olan ve ihracat hacmimizin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan süt ürünlerinin geleceğini büyük bir tehdit altına sokan bir durum yaratıldı”

“KURAKLIK TAZMİNATLARI FONU BORÇLANDIRILARAK ÖDENDİ”

Erhürman, 2016 yılında yaşanan kuraklığa ilişkin tazminatların, tarihte ilk kez Genel Tarım Sigortası Fonu borçlandırılarak ödendiğini savunan Erhürman, “yasasında açıkça sahip olduğu kaynaklarla yükümlülüğünü yerine getireceği yazılı olmasına rağmen, Genel Tarım Sigortası kuraklık tazminatı ödemek için 18 milyon lira borçlandırıldı” dedi.

Bu durumun yaklaşık iki yıllık bir süre boyunca sigortanın hiçbir tazminat yükümlülüğünü yerine getiremeyeceği anlamına geldiğini dile getiren Erhürman, “Yarı kurak yaşanmakta olan 2017 yılı tarım kesimi için ‘kabus yılı’ olmaya aday hale getirildi. Bu nedenle hükümet ne kuraklık miktar ve bölgelerini ne de düzeyini açıklayabildi” dedi.

“LABORATUVAR YANGINI SONRASI YAPILANLAR AKILLARA DURGUNLUK VERİCİ”

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, 22 Aralık 2016’da yaşanan devlet laboratuvarı yangını sonrası yapılanları “akıllara durgunluk verici” olduğunu savundu.

Yangının ardından 3 ay süreyle gıda güvenliği ile ilgili hiçbir tahlil yapılamadığını savunan Erhürman, yanan kimyasallar nedeniyle ortaya çıkan radyasyon ve zehirli gazların binanın duvarlarını bile etkilemişken orada çalışan insanların “gönüllü çalıştıklarına” dair kağıt imzalatılarak çalıştırıldığını iddia etti.

Erhürman, “Sağlık Bakanı, 3 Nisan 2017’de yaptığı açıklamada çalışan 52 kişiden, 42’sinin temiz olduğunu, 10 kişide minimal ölçüde metal bulgular tespit edildiğini ve 3 kişide düşük seviyede arsenik tespit edildiğini açıkladı. Tüm bu olanların ardından hükümet konuyu acil gündem yaparak harekete geçmek yerine softa şaşırtmacasıyla her zamanki gibi suçu başkalarına atma çabası içine girdi” dedi.

“ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARI”

Hükümetin, Türkiye’deki kararın ardından 24 saat geçmeden Avrupa saati kullanımından vazgeçtiğini kaydeden Erhürman, 29 Kasım 2016’da yaşanan ölümlü kazanın ardından hükümetin, kendisine Meclis’te defalarca konuyla ilgili bir bilirkişi raporu hazırlatması ve sorumluların ve sorumlulukların saptanması çağrısı yapılmasına karşın bunu yerine getirmediğini savundu.

Erhürman, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’nın 20 Ocak 2017’de alınan bir kararla Lefkoşa-Girne anayolu Ciklos mevkiinde ağır kamyon ve mikserlerin geçişine izin vermesine yönelik kararın da tepkiler üzerine birkaç gün sonra Başbakan Özgürgün tarafından iptal edildiğini iddia etti.

“TASARRUF TEDBİRLERİ YERİNE SAVURGANLIK”

UBP-DP hükümetini, tasarruf tedbirlerini elinin tersiyle iterek, savurganlık yapmakla suçlayan Erhürman, CTP ile koalisyon hükümetinde olduğu dönemde, Kamu Reformu Yasası geçene kadar yeni müşavir yaratılmayacağını hükümet programına yazmayı kabul eden UBP’nin, DP ile hükümet kurduğu bu dönemde yeni müşavir yaratacak atamalardan kaçınmadığını iddia etti.

Erhürman, Meclis’te konuyu gündem yapan muhalefet milletvekillerine Başbakan Yardımcısı Denktaş’ın, “Müşavir yaratılacaksa, yaratılacak. Sizin keyfiniz olsun, muhalefet yapasınız diye onay vermeyiz. Gerekirse yapılacak” dediğini ve müşavirler ordusu yaratılmaya devam edildiği belirtildi.

Hükümetin ihalesiz, hukuk dışı işlerine makam araçları meselesinde de devam ettiğini iddia eden Erhürman, 2 milyon TL değerinde yirmiye yakın Mercedes marka makam aracı alımı yapılmasına ilişkin karar üretildiğini, kamuoyunun gösterdiği tepkilerden dolayı bu kararın revize edildiğini söyledi.

“CRATOS’UN ELEKTRİK BORCU… NİZAMAT NEDEN KABUL EDİLDİ”

Tufan Erhürman, inşaat aşamasından bugüne elektrik borcuyla gündeme gelen Cratos Otel’e ilişkin şunları söyledi:

“Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde KIB-TEK aleyhine açtığı davayı kazandı, otelin 9 milyon TL’lik borcu da Maliye’ye kaldı. Öte yandan KIB-TEK Yönetimi’nin, mahkeme sürerken, davanın neticesini beklemeden, davacı Cratos Otel yetkilileriyle uzlaştığı ve ‘anlaşmalı mahkeme kararı’ (nizamat) çıkartıldığı da iddialar arasında yer aldı. Hükümet ortakları bu konuda birbirine girdi. DP’li asbaşkan UBP’li müdüre, basın önünde ‘Cratos Otel’in 9 milyon TL’lik borcunu nasıl sildiniz, açıklayın’ diye sordu. Bu durumun savurganlıktan mı, ciddiyetsizlikten mi, yoksa başka bir nedenden mi kaynaklandığı söylentilere sebep oldu. Hükümet hala bu konuda kamuoyunu tatmin edecek herhangi bir açıklamada bulunmadı”

Erhürman, hükümete çağrıda bulunarak, nizamatı neden kabul ettiğini açıklamasını istedi.

Başbakan Özgürgün’ün Cenevre’deki görüşmelere kamu parasını kullanarak dev bir ekiple gitmesine karşın oradaki toplantıların hemen hemen tamamını protesto ettiğini ileri süren Erhürman, Başbakanın 4 Haziran 2016’da yedi kişilik heyetle kızının mezuniyeti için İstanbul’a gittiğini, bu seyahatin masraflarını da devletin ödediğini ve bu ödeme için Bakanlar Kurulu kararı alındığını belirtti.

Erhürman, Ombudsman raporunda harcamanın usulsüz yapıldığı tespit edildiğini, ancak Başbakan esasa ilişkin hiçbir açıklama yapmayarak, Ombudsman’ı hedef almayı tercih ettiğini iddia etti.

“SENDİKAL YAŞAMA DARBE”

Erhürman, hükümetin hiçbir konuda tasarruf yapmadığını, kamu parasını har vurup harman savurduğu ileri sürerek, sendikaların profesyonel sayısının azaltılmasıyla ilgili yasa çalışması yaparak, sendikal yaşama darbe vurmaya yöneldiğini savundu.

Hükümetin, CAS çalışanı 36 emekçiyi sendikalı oldukları gerekçesiyle işten durdurduğunu, Başbakan Özgürgün’ün bunu Meclis kürsüsünde açıkça itiraf ettiğini iddia eden Erhürman, yasa ile kurulmuş bir kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası varken, Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Federasyonu Yasa Tasarısı hazırlanarak, Meclis’e sevk edildi. Erhürman, bu girişimin, hükümetin Anayasa’ya aykırı biçimde diğer odalarla ilgili olarak da partizanca saiklerle benzer girişimleri gündeme getirebileceği endişesini yarattığını iddia etti.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar