El-Sen eski başkanı Tuluy Kalyoncu’nun ciddi bir iddiası var. Kıb-Tek, ülkenin elektrik ihtiyacını daha ucuza karşılayacak durumda olduğu halde, AKSA’nın, KKTC ile sözleşmesinin dışında yeni bir santral getirerek kapasite arttırdığını söylüyor…
Kalyoncu, bu kapasite artışının arkasında hükümetin gizli bir onayı olup olmadığını da soruyor…
Aslında soran, sorduğuyla kalıyor…
Biz her gün buradan neler hatırlatıyoruz kendilerine.
Ama yanıt yok…
Bunu da bakın göresiniz laga lugayla geçiştirecekler.
Koskoca santral, hükümetin bilgi ve onayı dışında ülkeye girebilir mi..?
Ya da AKSA, onay almadan böyle bir yatırımı yapar mı..?
Bu ilk değil zaten…
AKSA’ya bundan önce de kapasite artırımı onayı verildi…
2011’de yine aynı durum ortaya çıktığında, o günlerin de Ekonomi Baskanı olan Sunat Atun çıkmış, AKSA’yı savunmuştu.
Kapasite artırımının, Kıb-Tek’e zarar vermeyeceğini, elektriğe de zam yapılmayacağını iddia etmişti.
Ve bakın ne demişti;
“Bugüne kadar yapılan her icraatımızda, ülkemizin ve bireylerimizin menfaatleri en üst düzeyde tutulmuş, tutulmaya da devam edilecektir.
Ülkemizde her yıl artan enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için santral kurulu gücünün artırılması zorunlu bir ihtiyaçtır.
Bu amaçla çok çeşitli yatırım olanaklarının değerlendirilmesi kaçınılmazdır.
Bununla birlikte bakanlığımız tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Meclisinde yasalaşan Yenilenebilir Enerji Yasası altında yenilenebilir enerji kaynaklarından da faydalanacak, bu amaçla 2011 yılı içerisinde ihale düzenlenecektir.”
O gün geçti, tepkiler dindi ya, gerisi önemli değil…
Oysa Yasasını geçirdiler, geri alımı sağlayacak Tüzüğü yıllarca geçirmediler, yenilenebilir enerji lafta kaldı…
Sonra onu unuttular, Türkiye’den elektrik getirme protokolu imzaladılar.
En sonunda da başladıkları yere döndüler, AKSA’ya kapasite artırımı verdiler…
Aradan 6 yıl geçti…
Nice hükümetler geldi geçti, bir şey değişmedi.
Eleştirenler iktidara geldiklerinde, onlar da eleştirdiklerini yapmadılar…
Elektrik fahiş bir şekilde arttı…
Kıb-Tek battı…
Yenilenebilir enerji hala ağızlarda sakız olmaya devam ediyor.
Dediğim gibi, belki bir açıklama yapacaklar ama, öncekilerden farkı olmayacak.
Yani boş…
Ama asla bu sorulara yanıt alamayacağız.
Ne alacağız, fahiş fiyata elektrik…
Varsın devletimize, partilerimize ve de AKSA’ya zeval olmasın…
YERİN KULAĞI VAR
BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR:
İddia çok önemli. Biliyorsunuz yollardaki reklam panoları iyi bir rant kapısı. Az buz değil, yüz milyonlarca liralık bir meblağdan bahsediyoruz. Devletin bir bürokratı bir yolunu bulup bu işe el atmış. Ama kendi ismi görünmesin diye, birinci derece bir yakını adına almış bu işleri. Şimdi tıkır tıkır milyonlar geliyor. Boşuna dememişler, “bal tutan, parmağını yalar” diye. Sonra da ikinci iş falan diye birbirimizi yeriz…
BU YEMEK BİTMEZ:
Anastasiadis ve Akıncı, uzun bir aradan sonra Pazar akşamı yemekte aynı masa etrafında oturacaklar. Ancak Anasatasiadis’in yemek öncesi yaptığı açıklamalar ve ileri sürdüğü şartlar, yemeğin olumlu bir havada geçeceği yönünde kuşkular yaratıyor. ‘Onu konuşmam, bunu kabul etmem, yoksa yemeğin akibeti kötü olur’ yollu tehditlerle yemeğin pek de tatlı geçmeyeceği belli oldu…
DERHAL İSTİNAF:
Fetüs davası olayında mahkemenin kararı tüm toplum tarafından eleştiriliyor. Özellikle de, ortada bir suç var ve bu suçun işlendiği yerin sahipleri olaydan bihaber, beraat ediyor. Hasta kabulü, randevular, operasyonlar hastanenin işi değil mi? Kendi hastanelerinde ne olup bittiğinden haberleri nasıl olmaz? Toplum vicdanı isyandadır. Başsavcılık da hem devletin avukatı, hem yasaların bekçisi olarak toplum vicdanını yaralayan bu kararı derhal istinafa götürmelidir. Eğer gitmezse, bu yara KKTC yargısının üstünde kalacaktır…
NE GEZER:
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, “Cumhurbaşkanının iade ettiği yasayı yıldırım hızıyla geçiren Meclis ve hükümet, göze göz siyasetiyle devlet ciddiyetini ayaklar altına aldı” diye tweet atmış. İlahi Sayın Talat, keşke “devlet ciddiyeti”diye bir anlayış buralara uğrasaydı… Bırakın devleti, makamlara bile saygı yok…
HADE O ZAMAN:
Kime sorsan seçimden korkmaz ama, iş ciddiye bindi mi de türlü baheneler uydururlar. Bugün Meclis’te temsil edilen tüm partilere sorsanız aynı cevabı veririler. Aslında hiçbiri de seçime hazır değil. Yıllardır bu ülkenin yönetiminde yer aldılar da ne yaptılar. Şimdi bir seçim olsa hangi yüzle gidip seçmenden oy isteyecekler…
BAL GİBİ DE OLUR:
Rumlar, yıllardır adada bir çözüme ulaşılmamasını, Türkiye’nin çözüm istemediğine bağlıyorlar. Bunlar boş laflar. Sanki sizin hiç mi suçunuz yok, işte iki temel parametre, yönetim ve güç paylaşımı ile garantiler… Siz bu konularda bir adım attınız da birileri yan mı çizdi? Gelin bu iki konuyu halledin, bakın görün o zaman çözüm olur mu olmaz mı..?
ZİRVEDEKİLER
Hüseyin Ekmekçi: “Birileri, ‘çak- çak’ yaparak beraatini kutlarken…Birileri de ‘kürtaj oldu’ diye hapiste… ‘Kürtaj yaptı’ diye hapiste olanlar da var artık…Tek masum ise, hastanesini denetleyemeyen kişiler.Tunçbilek çifti anlatmalı…”.
DİPTEKİLER
Sorunumuz Bilinçsizlik: Şu lale meselesi beni düşündürdü. Hani hep cezalar arttırılsın deriz ya, aslında bir işe yaramadığı ortada. Tek bir tanesinin koparılması halinde ceza 505 lira. Ciddi bir rakam. Diğer taraftan her lalenin başına bir polis dikemeyeceğimize göre, iş vatandaşın doğayı koruma bilincine kalıyor. O laleler bir şekilde yetişiyor da, o bilince sahip insanlar çok fazla yetişmiyor ne yazık ki…
