TC’nin Kıbrıs Sorununu Olumsuz Etkileyen Politikaları! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

TC’nin Kıbrıs Sorununu Olumsuz Etkileyen Politikaları!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Tabi ki  siyasi konumumuz nedeniyle bizim uluslar arası ilişkilerde gelişen  politikalarımız  yoktur! Fakat “Türkiye”nin vardır ve bu politikalarını sorgulamak durumundayız!  Şöyle ki:

Kıbrıs Türkiye için, uluslar arası ilişkilerini de içine alan   çoklu  sorunlarından biridir.. “Çok özel” veya “ulusal dava” olması bu gerçeği değiştirmez. Kıbrıs, tüm dış politikalarında olumlu veya olumsuz mutlaka yer alır.


ÇÜNKÜ: Eğer Türkiye AB kapılarında bekletiliyor, hidrokarbon yataklarından uzak tutuluyor, uluslar arası toplantılarda haksızlığa uğruyorsa falan…     Mutlaka kıyısından ucundan da olsa  “Kıbrıs sorunu” ile ilintili bir nedenden dolayıdır!

BU NEDENLE: Evet “KKTC” veya “Kıbrıs sorunu” Türkiye’nin “ulusal ve vazgeçilmez davasıdır” ama  bu dava eğer dış politikasında   eskilerin “mütecanis” dediği  “birbirine uyumlu” siyasetlerle bütünleştirilmezse  çözüm şansı için gerekli olan uluslar arası desteklerden de  yoksun kalır nitekim kalmaktadır!

       MESELA:  “Neden  Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğü hatta o garanti Güney’e de gerekecek bir önemdeyken ne zaman  gündeme gelse sadece müzakerelere değil, yanı sıra öteki siyasi ve sosyoekonomik politikalarına da zarar vermektedir?”

Çünkü Türkiye, Kıbrıs siyasi sorununu odağına alan ve ülkelerarası ilişkileriyle özdeşleşen bir bölge ve dünya politikası oluşturmadı!                                                           Filistin sorunu nedeniyle  İsrail’le kapışırken Hamas’tan yana gözükmesi,  Mısır’ın Müslüman Kardeşlerini desteklemesi, Suriye’de Esat rejimine karşı çıkarken Amerika ve Rusya ile karşı karşıya gelmesi, Katar’a sahip çıkarken öteki körfez ülkelerini tedirgin etmesi, yanı sıra Almanya ile takışırken Amerika ile sürüp giden görüş ayrılıklarını derinleştirecek politikalarda direnmesi… Kıbrıs siyasi sorununun neresine faydalı oldu?                Ki Türkiye’nin bölgede, dostundan çok hasımı var!  Bunların arasına “Yunanistan’la Güney Rum Yönetimini katmıyoruz onlar zaten Kıbrıs’ın doğal sorunları!”

Elbette  ki bu olumsuzluklara karşın Türkiye bizim için garanti ve yardımları ile olmazsa olmazdır ve hep öyle kalacaktır..

İŞTE asıl söylemek istediğimiz de budur: “Eğer Kuzey Türk devleti Türkiyesiz olmayacaksa ve şu anda da Türkiye’nin güvencesi altında varlığını sürdürüyorsa; neden bu Türkiye KKTC’i odağına koyacağı bir dış politika saptamasına gitmiyor?                         NEDEN Kıbrıs  sorununu olumlu etkileyecek bir “politik tutum”  varken;  olumsuz etkileyeceğini bile bile  AB ile sürtüşüyor? İlle de dalaşmak zorunda mıdır, yakınlaşmak gibi bir politika daha varken!         Tabi asıl “büyük politika,” Türkiye’nin demokratik, hukukun üstünlüğü ile yüzü Batı’ya dönük olması gereken politikadır.  Ki dışta meyveleri toplanırken, Kıbrıs’ta Türk tarafının  kazanımlarıya  çözüm kapılarını da açsın!

Haa! Çavuşoğlu geldi görüştü planlar programlar falan… Tabi ki olacak da sonuç?

_______________________________________________________________________________

43. YIL! (ARTIK HATIRLADIKLARIM BUNLARDIR!)

Yıllarca tartıştık: “Öncelikli hedefimiz siyasi sorunun çözümü mü olmalıdır yoksa ekonomik kalkınma mı? Tabi yıllarca bu iki “başlığı”    da ayrı ayrı tartıştık: Mesela “ekonomimizin modeli ne olsun?” Devletçi mi, karma mı? Özel mi, liberal mi?

“Ekonomik kalkınma açlığımızı hiç gideremeden de bu günlere kadar geldik, Geldik ki hâlâ tartışıyoruz! “Devletçilik mi özelleştirmeler mi?”

Neyse ki siyasi sorun söz konusu olduğunda nasılsa  tüm toplumun katılacağı çözüm sistemini  bulduk ki “iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin etkin ve fiili güvencesini içeren bir federalizm” dedik. Doğrusu ya bu da yol haritamız oldu, Crant Montana konferansında da  baş tacımız!

ANCAK: Hatırlatmakta yarar var! 43 yılı bulduk, hâlâ “sloganlardan” kurtulup da kuvveden fiile geçemedik!

Yıllar yılı “dayanan kazanacaktır” safsatasını siyasetimizin rotası yaptık! Hatta bazan hayale de kapıldık ve dedik ki “gün gelecek zaman içinde Rumları yerle yeksan edeceğiz!

Oysa yerle yeksan oluştan hâlâ kurtulamayan biziz! Ve hâlâ “yol haritalarıyla uğraşıyoruz!” Nitekim TC Dışişleri bakanımız Çavuşoğlu bir kez daha “Kıbrıs’ta durumun böyle devam edemeyeceğini” söylerken tabi ki “yeni bir yol haritasının da işaretini verdi!”

GELELİM GERÇEĞE: Ve soralım:  Bugüne kadar sayısını unuttuğumuz “KKTC-TC mali ve Ekonomik İşbirliği Protokolleri”  sosyoekonomik kalkınmamızın “yol haritaları” değiller miydi?                                                       Eee! Hangi  maddesi uygulandı?                      Hangi kurum özelleştirildi?                       Hangi kurumlar gömüldükleri bataktan çıkarılıp yüzdürüldü?                                                     Hangi tarım ve sanayi sektörünün iki yakası bir yere getirildi?

Hangi “sağlık” hangi “eğitim” kurumumuz hayır yüzü gördü?

Hangi sorun çözüldü? Trafik mi çevre pisliği mi? Sürgit pahalılık mı gıda denetimsizliği mi  su, elektrik sorunları mı, onca üniversiteye karşın yüksek öğrenimdeki sorunlar mı? Uyuşturucu belası mı, gitgide artan illegal olaylar mı? Falan…

İNSAF DİNİN YARISIDIR:  Aradan 43 yıl geçti. Türkiye’nin Akdeniz’deki beş yıldızlı starı olacağımıza, Mağusa ilçesi kadar alanlı  Malta kadar bile olamadık, kaldı ki Güney’deki Rumlarla aşık atacak sosyoekonomik seviyeye gelelim!                                                              Eee!  Nedir bu? Türkiye’den KKTC’e bakıp bakıp “ekmek elden su gölden cumhuriyeti” demek, “pisliğinizin içinde boğuldunuz” serzenişlerinde bulunmak, “biz veririz siz yersiniz” lafını atmak kolaydır!                                Zor olan 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtını kutladığımız böylesi bir günde KKTC’den bakarken geleceklere, gözlerimizin “aydınlıklarla refah ve saadetten kamaşmasıydı! Oysa hâlâ karanlık!                         _______________________________________________________________________________

       KISACA TAKILDIĞIM: (İNŞALLAH GELECEK YIL BUNLARI YAZARIZ!)

Her halde kırk iki yıldır “Köşemden”  hiç yazmamışsam, otuz defadır 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtını ve ilgili hatıralarımı yazmışımdır! Gelecek 43.  yıl dönümünde belki yine yazacağım ama  artık “ayni şeyleri”  değil!       Ya neleri? “Cedit yeni çözümü.. Tanınmış devletimi.. Dünyasallığımla kazandığım hukukumu…” Ve gençlerimize bırakacağımız aydınlık yarınları!..

İnşallah gelecek yıl bu  özlemlerimizin gerçekleştiği  bayram sevinçlerinde  buluşuruz “Köşemde!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar