Tarım Dairesi Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunuyorum... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Tarım Dairesi Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunuyorum…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Tarım Dairesi Müdürü’nün bakış açısını gördükten sonra, az bile zehirlenmişiz diyor insan.

Laboratuvarda yine sorun varmış, analizler yapılmamış ama, ürünler bozulmasın diye piyasaya sürmüşler…


Yeter ki tüccar zarar etmesin, varsın millet zehirlensin…

Hem ilave ediyor, “Bu ilk değil”…

Yani, alıştınız bu zıkkımı yemeye, bir kaç gün daha yeyin ne olacak…

Ha, bir de “Çok tehlikeli olduğunu sanmazmış”…

Aman Tanrım, sağlığımızla ilgili karar verene bakın…

Hadi yetişkinleri geçtik, çoluk çocuğa yediriyoruz bunları, bu kadar sorumsuzluk olabilir mi?

Doktor musun sen a mübarek..?

Limit üstüyse, zehir be kardeşim bu. Senin “sanmanla” riske atılabilir mi?

Hem ne hakkın var ki halkın sağlığıyla oynamaya..?

Tam da bu açıklamayı yaptığı gün, kendi Dairesi, bir önceki haftanın sonuçlarını açıkladı.

2 çeşit ithal ürün, 5 çeşit de yerli üründe “limit üstü ilaç kalıntısı” tespit edilmiş.

Yani sadece seçmece usulü alınan örneklerden yüzde 10’u zehir…

Hatta aralarında, sözde “organik” diye milleti kandıran bile var…

Aynı gün makine bozuluyor, ithal ürünler denetlenmiyor.

Müdür o kadar  iyi niyetli ki, “Pazartesi’ye halledeceğiz, yerlileri denetleyeceğiz” anlamında bir şeyler söylüyor…

Mehmet Akif Ünsal isimli bu kişinin elinden bu yetkinin derhal alınması gerekir.

Halkı bilerek ve isteyerek zehirlediği için de suç duyurusu yapılmalı.

Ben buradan yapıyorum işte…

Üstelik bu suçu mükerrer bir şekilde işlediklerini bizzat kendisi itiraf ediyor…

Muhalefetin sayfa sayfa eleştirilerini okudum … Tek bir tanesi bu adamı dava etmeyi düşünmedi.

“Sizi hayatımızdan çıkaracağız” demek de, olayı ciddiyetsizlik olarak yorumlamak da bir işe yaramaz.

Bu sorumsuzluğun cezasını çekmesini sağlamadıktan sonra, daha çok zehirleniriz…

 


YÖK DEVREYE GİRİYOR…

YÖK Başkanı kontenjanları boş kalan tüm üniversiteleri uyarırken, KKTC’ye de ayrı bir yer verdi.

Diyor ki,

“KKTC’deki üniversiteler, boş kalan kontenjanlarını, şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekir”…

Sonra “Gelecek yıllarda, kontenjanlar belirlenirken, çok daha titiz davranılacak.

İtirazlar olsa da kalite odaklı yaptırımlarımız devam edecek” diye de ekliyor.

İşte bu uyarıdır.

Gençliğimizde YÖK’le mücadele etmiş olsak da, gelinen durumda, üniversite sektörünü sadece ticarethane olarak görenler türediğine, devlet de seyrettiğine göre, olayın bizzat YÖK tarafından denetlenmesi gerekiyor.

Hem üniversite, hem bölüm, hem öğrenci sayısı artarken, kaliteyi dibe vurduran gelişmeler olduğunu biliyoruz.

Kendileri ne kadar övünseler de, gerçek öyle değil.

Komik ücretler, kıymetli akademisyenleri kitleler halinde ülkeden kaçırıyor.

Yani kayıt döneminde bunlar yazılmamalı belki ama, ne yalan söyleyim, YÖK’ün devreye giriyor olmasına da sevindim.

Böylesi daha güvenli…

 

 

 


 

YERİN KULAĞI VAR

SİZİN HİÇ Mİ SUÇUNUZ YOK:

Güney’deki başkanlık seçimleri yaklaştıkça karşılıklı suçlamaların dozajı da artıyor. Özellikle AKEL’in Anastasiadis’i hedef alan açıklamaları gözden kaçmıyor. İyi de adada bir barışa en çok yaklaşıldığı 2004 referandumunda “Hayır” diyerek, barışın önünü siz ve partiniz tıkamadı mı Sayın Kiprianu. Bir özeleştiri bile yapmadan, kalkıp da barış havarisi kesilmeniz pek inandırıcı olmuyor…

 

ÜNİVERSİTE Mİ, BAKKAL DÜKKANI MI:

Üniversitelerin bu ülke için büyük bir nimet ve ekonomik değer olduğunu hep söylüyoruz ancak, son yıllarda artan öğrenci sayısına rağmen eğitimdeki kalitenin yerlerde süründüğünü de söylüyoruz. CTP milletvekili ve akademsiyen Prof. Dr. Mehmet Çağlar, son birkaç yılda ülkedeki üniversite sayısının arttığını ancak kaliteli eğitime önem verilmediğini söyleyerek, “marka olmak istiyorsak, kaliteli eğitim vermeliyiz” dedi. Kusura bakmasınlar ama, bakkal dükkanı gibi her sokağa, her apartmana bir üniversite açarak, devletin verdiği izinleri ranta döndürüp, para karşılığı satmakla “üniversiteler adası” olunmaz…

 

BEYHUDE İŞLER:

Yine yarım kalmış oteller konusu, yine teşvik. Baktım, 2014’de, 2015’de yine bankalarla devlet oturmuş, yarım kalan otellerin tamamlanması için aynı yöntemle krediler hazırlanmış. Bu sefer 700 bin liraya kadar kredi vereceklermiş, oysa geçmişte 1,5 milyona kadar vermişler ama işe yaramamış. Yine de her gelen, Amerika’yı yeniden keşfetmeyi deniyor… Daha öncekilerde inşaatın yüzde 50’sini tamamlama şartı varmış, sağolsun hükümetimiz bunu yüzde 30’a indirmiş. Nasıl yorumlayacağımı bilemedim.  Ya işin içinde bir iş var, ya da dostlar alışverişte görsün icraatı. Merakla bekleyeceğim, bakalım bu defa başvuran, tamamlayan olacak mı…

 

HAKEM HEYETİ İLGİLENİR Mİ ACABA:

Ticaret Bakanlığı’nın bünyesinde tüketicilerle ilgili şikayetleri değerlendiren ve mahkeme gibi karar verme yetkisi olan bir Hakem Heyeti var. Şikayet için dilekçe falan diyor da, konu basında yayınlandığına göre, şikayeti de basından kabul etsinler… Tarım Dairesi Müdürü’nün zehirli olması büyük ihtimal olan ürünleri piyasaya sürmesi konusu ve kendine “organik” diyen bir şirketin ürünlerinde zehir çıkması konusunu ben buradan şikayet ediyorum.

 

ÜRETMEK YERİNE TÜKETİYORUZ:

105 milyon dolarlık ihracatımıza karşılık, 1.5 milyarlık ithalat yapmışız. Yani yolladığımızın 15 katını almışız. Bunun anlamı üretmek yerine tüketmeyi tercih ediyor olmamızdır. Yıllar içinde hazıra öylesine alıştırıldık ki, birileri yollasın biz yiyelim mantığı tüm topluma hakim oldu. Hani bize balık yemeyi değil de, tutmayı öğreteceklerdi ya, herhalde böylesi daha kolay oldu. Ver parayı sussunlar…

 

NE DİKİLEBİLİR Kİ:

Girne’ye bağlı Ozanköy’de dozerler ile yerlerinden sökülen zeytin ağaçları bölge halkını huzursuz etmiş. Vatandaşlar sökülen zeytin ağaçlarının yerien ne dikileceğini merak ediyormuş. Ben söyleyeyim, oraya yeni park veya bahçe yapılmayacak, sökülen zeytin ağçlarının yerine devasa apartmanlar dikilecek. Bunu bilmek için kahin olmaya gerek yok. Bize ait ne varsa rant uğruna bir bir yok ediliyor. Ne yapsak kardır diyerek, yeni emirname yürülüğe girmeden, acımazsızca doğayı katletmeyi sürdürüyorlar…

 


 

ZİRVEDEKİLER

Metin Munir:“Kıbrıslı Türklerin öncelikle araması gereken çözüm değil ellerindeki kaynakları kalkınma için etkin bir biçimde kullanmaktır.Bunun için ilk yapılması gereken çürük siyasi yapının ve ranta dayalı yönetim mantalitesinin değişmesidir. Akraba, ahbap çavuş, siyasi çıkar üzerine kurulu bürokrasi gitmeli yerine yeteneğe dayanan memuriyet gelmelidir. Eğitime kalite getirilmelidir.Aksi takdirde, Osmanlı’dan, TC dışında kalan birkaç azınlıktan biri olan bu halk ya Rumlara yem olacak ya da Türkiye’den akan insan selinin içinde kaybolacak…”.
 


DİPTEKİLER

Mavroyannis: Rum müzakereci Andreas Mavroyannis, müzakerelerin en yakın zamanda yeniden başlaması gerektiğini, aksi takdirde görüşülen her şeyin kaybedilmesi tehlikesinin bulunduğunu söylemiş…Ne sandıydınız bayım, sizi Akıncı da, Türkiye de, çözüm isteyen herkes de defalarca uyardı, gözünüzü doğal gaz bürüdüğü için görmediniz. Ama geç oldu be canım, geç oldu…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar