Nasıl da bir utanca dönüştü Girne’nin antik limanı.
Sadece Akdeniz’de değil, dünyada eşine az rastlanır güzellikteki bu doğa ve tarih harikası nasıl da utancın sembolü oldu.
Yetkili yetkisizlerin bitmek bilmeyen kavgaları, rantçıların ayak sürüyüşleri ve hoyratça keyfini sürenlerin yarattığı tahribat neredeyse tamir edilemez duruma gelmiştir.
Evet, Telsim hayırlı bir iş yapıp kolları sıvıyor. Sosyal sorumluluk çerçevesinde tahribatı gidermeye çalışacak.
Takdir edilmesi gerekir.
Fakat Telsim ile imzalanan anlaşma aslında bu devletin çöktüğünün belgesine atılan imzadır da, yönetenlerin adına.
Çünkü o limana göz bebeğimiz gibi bakmalıydı bugüne kadar.
Telsim’in yapacaklarının yüz katını devlet yapmalıydı.
Sadece antik liman değil, tarihi kale ve kale arkası bir gelenin bir daha ayrılmak istemeyeceği cennet bir mekana dönüştürülmeliydi.
Yapılmadı.
Yapılmadı ve aslında bu devletin ne işe yaramadığını çok iyi anlattı bize.
***
Sadece bu köşenin yazarı, sadece 10 yıllık zaman diliminde onlarca yazı yazdı Girne Antik Limanı için.
10 yıldır tek çivi bile çakılmadı, giderek şiddetlenen kavgaların dışında.
Ve ne yazıktır ki memleketteki tüm sorunlar Girne Antik Limanı’nda yaşananlar gibi kronikleştirildi.
Zaten bu nedenle “deniz bitti, adına devlet denilen gemi karaya oturdu” deniyor.
Devlet ve onun en önemli aracı olan kamu yönetimi nerdeyse hiçbir sorununu çözemiyor.
Girne Antik Limanı’nı da çözemiyor, trafik sorununu da. Çevre sorununu da çözemiyor kentlerin sorununu da.
Hiçbir sorununu çözemediği için batmış bir hayli kamu kurumunu suni teneffüs ile yaşatmaya çalışıyor.
Ve bunu yaptığı için de onlara benziyor.
Yani devletin kendisi suni teneffüs ile yaşayan bir organizmaya dönüşüyor.
***
Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapının sil baştan yeniden inşa edilmesi şarttır.
Çözüm olsa da herkes kendi yoluna gidecek olsa da.
Çünkü burada biz yaşayacağız.
Seçim yasaklarına 9 ay kaldı.
Bu hükümetle sil baştan olmaz.
Bari seçime vesile bu hayati sorunları tartışabilsek.
Benimkisi bir umut sadece…
