Türkiye’de Bakanlar Kurulunda değişiklik yapılırken, bizi çok yakından ilgilendiren iki “bakanlık” değişmedi.
Biri Dışişleri Bakanlığı.. Mevlüt Çavuşoğlu yerini korudu.
Diğeri AB’den sorumlu bakan Ömer Çelik.
Söz konusu Bakanların yerlerini korumaları sürpriz olmadı. Hatta KKTC’den sorumlu “koordinatörümüz” Tuğrul Türkeş’in bakanlar kurulu dışında kalması da..
Erdoğan’a yakın gazetecilerin değerlendirmelerine göre de Bakanlar Kurulunda beklentilerin üzerinde büyük değiştirmeler olmadı.
Bu da şu anlama geliyor. Bundan sonrası TC politikasında siyasi yönden ne içte ne dışta büyük değişimler beklenmemeli! Zaten bu Kabinenin 2019’lu “büyük Türkiye”yi yaratma hedefi ile oluşturulduğu da söyleniyor. Dolayısıyla biz de yolumuza artık fikri ile zikrini iyice ezberlediğimiz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile devam edeceğiz. Kıbrıs siyasasında ise büyük değişimler yahut “B” “C” planları da beklenmemeli!
BUNA KARŞILIK: Ne Rum tarafı ne bizim taraf hâlâ durulmadı! Tabi Güney’de Başkanlık seçimleri arifesine denk düştüğü için Rum basınından biliyoruz, hâlâ Kıbrıs’la yatıp Kıbrıs’la kalkıyorlar!
İzlediğimce Crant Montana bozgununun şaşkınlığını da üzerlerinden atamadılar! Tabi bir yandan da merak ediyorum: “Türk tarafının garantiler konusunda ödün vermeyeceğini bildikleri halde neden olayı “yumuşatmak” yerine “kaskatı” bir politika ile “sıfır asker” konusunda direndiler hem de TC’nin asker sayısını 650’lere düşürmesine karşın!
İşte hep iddia ettiğimiz nedenden dolayı! Azıcık yorumlayayım.
ANASTASİADİS Sn. Akıncı gibi “bağlantısız ve bağımsız” üstelik “ketumiyet” zırhı ile müstahkem bir Cumhurbaşkanı değil! Adamın bir yakasına yapışmış istediği yöne sürüklemek için çekiştiren kilise var! Öteki yakasına da “ulusal konsey” yapışıktır!
Yani ne istediği gibi at oynatacak “yetki ve sorumluluğu” vardır ne de kendisine böyle bir siyasi ortam hazırlamışlardır! İşin kısası şudur ki “durmuş oturmuş devlet oluşuyla iktidar-muhalefet ilişkilerinin ciddiyetinde, Anastasiadis’in bizdeki gibi “tek adamlık” sürdürmesi mümkün değildir!
HA BİZDE Mİ? Düşünün ki Sn. Akıncı için KKTC’nin Dışişleri Bakanı bile müzakerelerin dışında bırakılması gereken bir “muhalif” politikacı muamelesi gördü!
Hadi yeri geldi yazayım. “Onca deneyimli, yıllarca BM’ler’de çalışmış, yahut öncesi müzakerelerde görev almış veya uluslar arası hukuk yönünden donanımlı kaç kişi vardı Sn. Akıncı’nın yanında?” Evet adı ile müsemma bir akıncı gibi at sürüp dövüştü ama hem halkından kopuktu hem “akıl hocalarından” yoksundu!
Kısaca Ankara’ya hesap verip durum değerlendirmesi yapmak yetti! Yetti de şimdi muzırlık olacak yazarsak, Ankara dışta hangi siyasi sorunun çarşafına dolanmış değil ki?
EİDE’YE de değineyim: Müzakerelerden dolayısıyle “özel danışmanlıktan” hâlâ kopamadı! Büyük olasılıkla görevini hem çok sevdi hem tiryakisi oldu! Nitekim adam dayanamıyor, ikide birde Lefkoşa’ya düşüyor! Ki yine Lefkoşa’da temaslarda!
Kısaca bundan sonra da Kıbrıs siyasi sorunu, Erdoğan’la uyumlu “yetkili ve sorumlularıyla” yoluna devam edecek! Bakalım gayrı, o yolda neler göreceğiz bundan sonra!
_______________________________________________________________________________
NE ZAMAN KENDİMİZE GELECEĞİZ?
Yukarıda TC’deki Bakanlar Kurulunun yeniden dizayn edilmesine şöyle bir bakarken “Kıbrıs siyasi sorununda öyle büyük değişimler beklenmemelidir” dedik. Zaten olacaksaydı ilgili bakanlar değişirdi, oysa sadece Türkeş dışta kaldı!
Fakat gerçek şu ki “onu bekleme bunu bekleme, öyle geldi hep böyle mi gidecek” bu Kıbrıs sorunu?
YANİ: Doktorsuz hastaneler, öğretmensiz okullar, susuz bahçeler, trafik güvenliğinden yoksun yollar, pisliğe boğulan kıyılar, şuna buna peşkeş çekilen araziler, plansız programsız yapılar…
DAHASI “Kuzey”in pahasından dolayı Güney’e akan paralar, İhracatın artmasını beklerken sürekli artan ithalat!
VE memleketin hallerini açık seçik aynalayan türlü çeşitli illegal olayların yanı sıra karşılıksız çek kullanların da gitgide artması!
KISACA durum vaziyetlerimiz iyi değil! Olmadığını eğer “Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği” çerçevesinde TC’den para akışı yapılmasa “28 belediyemizin tümünün de kapılarına kilit vuracağı gerçeğidir!”
Nitekim TC bir süre önce 78 milyon 340 TL daha katkıda bulundu ve eğer şimdilerde belediyeler seçimlere an kala “hizmet” adına azıcık kıpırdayıp “projeler” oluşturuyorlarsa bu parasal katkıdan dolayıdır.
ÇÜNKÜ “devlet” “belediyelerin” kahrını çekemiyor! Oysa yanına “çarpıklıkla plansızlığı” da alarak sürekli yapılaşan kentler artık çok daha büyük hizmetler bekliyor!
Buna karşın açık seçik ortadadır: “Devlet tüm kurumlarıyla birlikte hem memleketteki büyümenin hem özel sektör yatırımları ile becerisinin dolayısıyla artan ihtiyaçların gerisinde kalmıştır!” Yani artık sosyoekonomik yönden “Devletin devletçiliğinin” ne anlamı kalmıştır ne hükmü! Bu nedenle:
SIRTINDA kambur gibi taşıdığı “kurumları” silkip atmaz, onları seçimlerde “oy aracı” ve “tefecileri” olarak sürüklemeye devam ederse, bugün “mali ve ekonomik protokolleri niçin uygulamıyorsun” demekle yetinen Ankara, yarın parasal katkılarını da durdurur, bu kez millet “Güney’e yol bağlar” haberiniz ola! _______________________________________________________________________________
KISACA TAKILDIĞIM: (HP MERAKLA İZLENİYOR.)
Artık hiçbir siyasi parti “vaadinin” tırnak kadar hükmü yoktur, kimse inanmaz çünkü koklana koklana burunlar kırıldı, o vaatlerin hepsi de ya yalana çıktı ya cılk!
Dobra yazayım. Bu kez millet eğer sandığa giderse Halkın Partisi’ne oy vermek için gidecek! Yok, peşin hükümle partiyi “sevip tuttuğundan” değil! Hatta her “yeniye” çok sinek konması olayından da değil!
Meraktan, alışılmadık vaatlerinden dolayı! Mevcut siyasi partilerin aksine “yapacağız edeceğiz” demeden, “biz yapmayacağız” dediğinden!
Mevcut sosyoekonomik düzeni sürdürüp götürmek yerine, “değiştireceğiz” dediğinden!
Ve gözden kaçmıyor: “Gençlerden oluşan bir genç parti.” Yeni bir jenerasyon, yeni bir anlayış. Ve büyük olasılıkla ayni model ve şablonla sandığa taşıyacağı yeni ve genç bir seçmen kitlesi!