Siyaset yorgunları olduk! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Siyaset yorgunları olduk!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Uzun bir yolun sonuna gelirken ne kadar çok yorulduğunuzu anlar, eğilirken ellerinizi dizlerinizin üzerine koyar  ve yeniden doğrulurken derin bir soluk alıp “ohhh” dersiniz..

Toplum olarak öylesi siyaset yorgunları olduk ve gerçekten de bir lase durup derin bir soluk almaya çok ihtiyacımız var.             Yıllardır kambur üzerine kambur ulayarak ağır bir yük haline gelen Kıbrıs siyasi sorununu artık kaldırmak o kadar kolay olmuyor. Üstelik gitgide girift bir hal alırken içinden çıkılamayacak sorunlarıyla Arap saçına dönüyor! Dahası  Kıbrıs siyasi sorunu artık tekil de değil. Ortadoğu, Doğu Akdeniz’le telaffuz ediliyor, dışındaki sorunlarla birlikte konuşuluyor. Oysa çok iyi hatırlarım. 1965’lerde yazmaya başlarken ne zaman sorunu dünyasallığıyla kıyaslama ihtiyacı duysak en kabadayısından “İsrail-Filistin sorunu” derdik ve her iki sorunun da sürgit çözümsüzlüğünü yorumlardık!


Tutun ki aradan 52 yıl geçti. Halâ Kıbrıs siyasi sorununu yazıyorum. Başrol oyuncuları hiç değişmedi, sahne belki yine o ayni sahne. Fakat karışanları ile karıştıranları, yönetenleriyle yönetilenleri, göçüp gidenlerle gelen yenileri, bitmeyen müzakereler sürecinde ellerindeki bayrakları birbirlerine devrederek koşuyorlar…                                                                       ***

GEÇEN HAFTA:   Yazıma başlarken  gerçekten çok yorgundum ve derinden bir “oh” çekip soluk almaya ihtiyacım vardı. Ki yürü koş bitmeyen bu yola Rahmetlik toplum lideri Dr. Fazıl Küçük ile çıkarken Türkiye’de Menderes rüzgârları esiyor, BM’ler Genel sekreteri U’Thant  da  siyasi sorunla  yeni tanışıyordu.

Nereden nereye şimdi Türkiye’lerde  Erdoğan’lı siyasetler vardır, buralarda Akıncı’lı dönemler devam etmektedir ve Kıbrıs sorunu bir kez daha tıkandığı için BM’ler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un özel danışmanı Eide taraflara, “bu metodoloji çözüm getirmez, benim yapacağım bir şey de yok” diyerek üzüntülerini beyan ederken, bir kez daha anlıyoruz ki “çözüm umutları”  bir başka bahara kaldı!

       GEÇEN hafta Başbakan Binali Yıldırım’ı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu ve başımızı hışımla tutup aynaya çevirirken, “iyi bakın işte siz busunuz” diyerek ve iyi ki “nankörler” de demeyerek, kabaran tsunami dalgaları gibi  sözleriyle bizi boğan koordinatörümüz ve sorumlu Bakanımız Türkeş’i misafir ettikti, adı devlet olmasına karşın hâlâ devlet olamayan KKTC’de!

Her ne kadar buraya geliş nedenleri TC’deki referanduma  evet çıkartma da olsa,  gelmişken halimizi hatırımızı da soruverdiler işte.

Tabi anti parantez yazayım: İki Bakanımızın Binali Yıldırım’ın yanı sıra nutuk atıp “evet” propagandası yapmaları, bağımsız ve egemen  “devlet olma” iddiamızın lafzına hiç uygun olmadı “yazık” dedirtti!

Sadede gelelim. Bütün bu lafları müzakerelerin istirahata çekildiğini  söylemek için sıraladım. Bir süre rölantiye yatacağız…


 

REKABET EDEBİLİRLİKTE ÇOK GERİLERDEYİZ!

Geçen hafta sorunlarımızla daha yakından yüzleştik. Tıpkı bir süre önce “Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi”nin her üç ayda bir tekrarladığı anket çalışmaları benzeri bir başka çalışmanın fakat bu kez “yüzleşmenin” ötesinde “yüzümüze çarpan” bazı gerçekleriyle tanıştık. Bu konuda KTTO’da yapılan toplantıda hem Sn. Cumhurbaşkanı Akıncı hem de Fikri Toros istatistiki verilerle  vaziyetlerimizi ortalara dökerlerken, bir kez daha anladık ki bu ülkede yıllar önce ne idiyse Sağlık ve Eğitim açmazlarımız,  yıllar sonra yine öyledir. Aslında biliyorduk ama insanın bildiklerini tekrar etmesinde yarar vardır, sağolsunlar gelip giden hükümetlerimiz başarısızlıkları  ve  liyakatsizlikleri nedeniyle  bize bu “sağlamayı” yapma olanağını bahşediyorlar!

       KIBRIS Türk Ticaret Odası’ndaki toplantıda Sn. Akıncı ile Toros’un açıklamaları son 8 yıllık çalışmalar sonucunda KKTC’nin ortaya çıkan   “rekabet edebilirliğiydi.” Öğrendik ki   140 ülke içinde  99’uncu ile 123. sıralarda gidip geliyormuşuz!” Ortalamasını aldım  123 ülke arasında sondan   29. sırada çıktık!.

Tanınmamış, ambargolar altında olup olacağımız budur da 80 milyonluk Türkiye ile hâlâ kıyı ticareti bile yapamaz, gümrüklerinden geçemezken bu duruma kader demek mümkün değil!

       EĞİTİM VE SAĞLIK:  Sn. Akıncı toplantıda değerlendirmelerde bulunurken Eğitimde ve Sağlık’ta kötüleşmelerin olduğunu söylemek zorunda kaldı,  olayı şöyle deşti:                   “Tespit edilen sıkıntılar ve zafiyetler ortadan kalkmak yerine kronikleşerek büyümektedir. Ekonomik potansiyelimizi maksimize etmekten daha da uzaklaşmaktayız. İstikrarsız politikalar, Yönetim zafiyetleri, verimsiz devlet bürokrasisi ve benzeri sorunların olması rekabet edebilirliğin temel gereksinmelerinin bile karşılanmadığı anlamına geliyor…”

Eee, “koordinatörümüz” Tuğrul Türkeş ne söylüyordu da  küplere bindik!”                 Nitekim Fikri Toros da şunları söylüyordu: “Kıbrıs Türk ekonomisinde yaşanan sorunlar büyük nispette programların kararlılıkla ve bütünlüklü olarak uygulanmamasından kaynaklanmaktadır!”                                          Çünkü hâlâ devleti doğru düzgün yönetmek yerine, iktidara gelen siyasi partileri yaşatmak kaygısı öne çıkıyor bu da “popülist uygulamaları” zorluyor..  Buna karşın artık anlamamız gerekiyor. Her alanda rekabet edebilirliği sürdürmek sadece  “kumar turizmi” ile olmaz..

 


                           

  KISACA TAKILDIĞIM: (DENİZDEN GELEN SU DENİZE AKMAKTA!)            

Şimdi emekli olan, geçmişte müsteşarlık da yapmış Yüksek Ziraat Mühendisi arkadaşım Orhan Aydeniz, geçen hafta her halde  benim gibi Geçitköy barajından denize akan tonlarca suya bakıp hayıflanır, (Güzelyurtlular da tuzlanmadan dolayı narenciyenin kurumaya başladığının feryadını kopartırken) bakın yazısında ne diyordu:

“Suyun hedef bölgelere nakli için gerekli tesisat 3-4 yılda tamamlanacaksa bu süre içinde tonlarca suyun heba olmasına göz yummamalı.” Önerileri şunlardı.

Bu su düzenlemelerle civardaki tarım alanlarında kullanılabilir.. İçme suyu olarak şişelenebilir.. Güney’e pazarlanabilir.. Tankerle su satışları yapılabilir.. Bentlere yer altına sızdırılabilinir.. Hatta İsrail’e bile ihraç edilebilir…

Siz gene de ve inadına denize akıtın!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar