Sanayi ve şov... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Sanayi ve şov…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Son günlerde siyasilerin yerli sanayi işletmelerini ziyaretleri dikkat çekiyor.

Herkes bir yerlere gidiyor, fotoğraflar çektiriyor, yerli sanayinin öneminden bahsediyor.


Şirket sahipleri bir nebze belki mutlu oluyor. Belki kibarca sorunlarından bahsediyorlar ama, karşılığında güzel nutuklar dinliyorlar, misafirlerini ağırlayıp, yolcu ediyorlar o kadar…

Sanayiden bahsedilince, cümle hemen “Ambargo, izolasyon”  bahaneleriyle tamamlanır…

Halbuki, bu hep bahanedir. Eksik olan, olan üretim ortamını doğru oluşturmak, stratejiyi doğru kurmak, inanmak, desteklemek…

Zamanında Sanayi Holding’in zirvede olduğu dönemlerde, içinden olan biri olarak her zaman çok üzüldüğüm bir konudur sanayinin durumu. Biliyorum ki, küçük de olsa üretim sektörü, doğru planlamayla muhteşem işler yapabilir.

Rumdan kalan fabrikaları yıllarca pekala işlettik. O günlerden kalan markaların üretimini devam ettirdik. Fason üretim yaptık. Türkiye’ye plastik boru, kablo, tekstil ihraç ederdik. İlk polipropülen patates çuvalını Türkiye bizden almıştı. Daha neler neler…

1980’li yılların sonlarında ve 90’ların başında sanayi ürünleri, dışsatımda birinci sıradaydı.

Sonra, hazıra alışma dönemi geldi. Boşverdik üretimi.

Siyasetin çarpık şekillenmesiyle önce herkes kapağı devlete atma yarışına girdi.

Sonra yine siyaset, partizanlığa kaydı, varolan işletmeler aşırı istihdam yükü altında battı…

Üretimsiz kalkınma olmadığından, kalkınamıyoruz doğal olarak.

Üretim artmadıkça istihdam sorunu da çözülmüyor… İstihdamın sadece yüzde 10’unu karşılayabiliyor sanayi… Sonra zincirleme bir şekilde, bu yük de kamunun omuzlarına biniyor.

Her şeye rağmen son yıllarda belki de nüfus artışının da etkisiyle, doğru üretim yapan firmalar gerçekten sivrildiler.

İthal ürünlerle rakabet edebilecek kalitede, vatandaşın tercih edebileceği metayı üretebiliyorlar.

Şu haliyle bile sanayiden elde edilen gelir, turizm gelirlerine eşit durumda…

Büyüme, yüzde 5 civarında… Küçümsenecek bir rakam değil.

Ama ne zorluklarla…

Turizme verilen teşvikler, yapılan düzenlemeler, kolaylaştırıcı önlemler, sanayi için geçerli değil.

Hammaddeyi dövizle alıyor, sürekli borçlanıyor, borç faizleri yüksek, emeğin, üretimin karşılığı borca gidiyor…  Ya kapıya kiliti vuruyor, ya da küçülüyor…

Müzakerelere alternatif olarak, her ikide birde kuru kuruya “KKTC yüceltilecek” ya da, “KKTC ile yolumuza devam edeceğiz” demekle olmuyor.

Aslında yapılması gereken, öncelikleri belirlemek ve planlı bir şekilde hareket etmek.

Sanayinin bürokrasiyle sorunları var; sermaye yapısında sorun var; finansmana erişimde zorlukları var; işletmeler güçlenemediği için stratejik planlama yapamıyor,  büyüyemiyor; standardlar belli değil, kalite denetimi yok, o nedenle haksız rekabet var; sanayi bölgelerinin rezaleti ortada…

Eknomi biliminin gereği olarak, hizmet sektörünün ve inşaat sektörünün büyümesi, aslında sanayi ürünlerine talebi arttırıyor. Bu durum bir fırsat olmakla birlikte, devletin üretimi arttırmak gibi bir planı ne yazık ki yok. Hibe-kredi oranında sanayi, sektörler arasında en düşük payı alıyor… En azından tarıma verilen önemi sanayiye verseler, olacak…

Ellerinde gayet kapsamlı bir Durum Raporu var. Bilimsel analizler var. Sorun belli, çıkış yolu belli.

Ama gel gelelim, partizanlık temelli siyasi zihniyet, böyle işlerle uğraşmıyor. İşletmeleri ziyaret edip, fotoğraf çektirmek onlara yetiyor…

Acaba diyorum, dışa bağımlılık, bilinçli bir politika mıdır..?


 

YERİN KULAĞI VAR

BİR İDDİA DA AKİM’DEN:

Kıb-Tek eski Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Akim, hem de Ersin Tatar’a ait Kanal T’de dün büyük iddialarda bulundu. Cratos’un bağışlanan 9 milyonluk alacağının affedilmesine dikkat çekti ve “Cratos’un güneş enerji sistemini şu anki KIB-TEK Müdürü Gürcan Erdoğan’ın şirketi yapıyor” dedi. Akim’in Kıb-Tek Yönetim Kurulu Başkanı ve Ekonomi Bakanı Atun’la ilgili iddiaları da var. Bunlar abur cubur iddalar değil. Gerçek dışıysa, Akim bu suçlamalardan mahkum olabilir. Değilse, daha vahim…

O bakımdan süratle açığa kavuşması gerek. Belki de Akim’i göreve getiren CTP, bu iddiaların Meclis’te araştırılmasını talep etmelidir ki, herşey açığa çıksın…

 

BİRİ İNER, BİRİ ÇIKAR:

Yerel bir gazetenin yaptırdığı anket sonuçlarına göre, olası bir seçimde 5 parti barajı geçiyor. Ancak anketteki en ilginç sonuç, hükümet ortağı iki partinin aldıkları oylarda. Hükümetin büyük ortağı UBP, bir önceki ankete göre oylarını artırırken, küçük ortak DP’de oy kaybı var. Başbakan Yardımcısı Denktaş’ın her konuda beyanat vermesi ve Maliye gibi bir Bakanlık’ta, sürekli gündemde olması sanırım DP için olumlu olmadı…

 

ARTIK ÇOK GEÇ:

Son günlerde büyük şehirlerimizdeki plansız inşaat patlamaları gazetelerin manşetlerini süslüyor. Bir yılda bilmem kaç yüz konut, bir o kadar site ve daha niceleri, şehirlerin ortasında göğe yükseliyor. Belediyeler, vatandaş bu durumdan rahatsız. Sivil toplum örgütleri tepki gösteriyor ama, hepsi için artık çok geç. Yeşilada artık beton ada oldu ve ne yazık ki atı alan Üsküdarı çoktan geçti. Bundan sonra plan falan hepsi boşuna…

 

RED CEPHESİNİN ADAYI PAPADAPULOS:

Güney Kıbrıs’ta kendilerinin merkez partiler olduğunu iddia eden, aslında “red cephesi” olarak bilinen DİKO, Dayanışma Hareketi ve EDEK yaptıkları toplantıda, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tasos Papadopulos’un oğlu ve DİKO Partisi Başkanı Nikolas Papadapulos’u destekleme kararı aldılar. Yeşiller ise, parti yetkili organlarından onay isteyecek. Nikolas Papadapulos, Anastasiadis’i sürekli taviz vermekle, Akıncı’yı “aziz” mertebesine getirmekle suçluyor…

 

ACELESİ M VAR:

Tam on bir yıllık geçmişi olan “Kamu Görevlileri Yasa Tasarısı’nın” geçici ve özel bir komitede görüşülmesine ilişkin tezkeresi, “görüşülen yasalar varken bunları kesip kamu yasa tasarısında geçmenin doğru olmayacağı” gerekçesiyle reddedildi. Bence toptan geri çeksinler. İktidarlar, bu yasa ile diledikleri gibi at oynatırken, yeni bir yasaya ne ihityaçları var ki…

 

 

ZET’LER CEZADAN MUAF MI:

Önceki gün Girne’den Lefkoşa’ya korkunç bir süratle seyreden bir kiralık araç, gözümüzün önünde tüm kameralara yakalandı. O an düşündüm, bu aracın cezasını kim ödeyecek? Düşünün ki adam ertesi gün çekti gitti, cezanın gelmesi en iyi ihtimal bir ay. Sonra? Herhalde şirket ödeyecek. İşin bu boyutu önemli değil, devlet bir şekilde alacağını alır da, kiralık arabanın direksiyonuna geçen biri, cezayı ödemeyeceğini bilerek istediği sürati yapar. O zaman kameralar ne işe yarar? Ortalık kiralık arabadan geçilmediğine göre, üzerinde düşünülmesi gereken bir durum var…


ZİRVEDEKİLER

Mustafa Arabacıoğlu: “Eğer Başbakan kendi özel işi dolayısı ile gitmişse kendi imkanlarını kullanmalıdır. Devlet adamı gereğini yapması gerekir. Bulunduğu makam dolayısı ile devletin imkanlarını kullanarak yurt dışına gitmesi etik değildir…”


DİPTEKİLER

Kamu Reformu Başka Bahara: Dün Meclis’te konu tartışılırken, Serdar Denktaş, Meclis tatile girmeden geçecek yasalar arasında kamu reformunun da bulunduğunu söylerken, ilgili Komite’nin başkanı Ahmet Kaşif, en az iki yıl gerektiğini ve bundan daha öncelikli 48 yasa tasarısı bulunduğunu söyledi. Bizim bu laf salatasından anladığımız, herkesin “çok istiyoruz” dediği yasa değişikliğinin yine rafa kalktığı…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar