Plebisit ve Kıbrıslı Türkler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Poli

Plebisit ve Kıbrıslı Türkler

 

15 Ocak 1950 Enosis Plebisiti, dönemin başpiskoposu II. Makarios (daha sonra Cumhurbaşkanı olan III. Makarios’dur) tarafından düzenlenmişti. Bu yapılan dördüncü enosis referandumuydu. Daha önce daha kısıtlı olsa da plebisitler yapılmıştı. İlki 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yapılmıştı. İkincisi 1921 yılında Yunan Bağımsızlığının 100. Yıl dönümünde, üçüncüsü ise 1930 yılında Yunan Cumhuriyeti’nin 100. Kuruluş yıldönümünde gerçekleştirilmişti. Son plebisiti ise AKEL’in Aralık 1949’da Güvenlik Konseyi’ne gönderdiği ve Kıbrıs’ta BM gözetiminde bir plebisit yapılmasını talep eden memorandumunun teşvik ettiği iddia edilir. Hatta Enosis bayraktarlığını kiliseye kaptırmak istemeyen AKEL’in daha hızlı davranarak, 1949 yılında Enosis için bir imza kampanyası bile başlattığı bilinmektedir. Bu kampanya çerçevesinde seferber olan AKEL üyeleri 1949 yılı Aralık ayı başlarında ev ev gezerek, “Enosis istiyorum” yazısının altına imza toplamaya çalışmışlardı. Diğer yandan Enosis hareketinin liderliğini elinden kaçırmak istemeyen Kilise, 15 Ocak 1950’de bir plebisit gerçekleştireceğini açıklayarak tüm halkın kendilerinin düzenleyeceği plebisite katılmasını ister. Kilisenin kendilerine bu şekilde hodri meydan yapması üzerine, başarısız olmaktan korkan AKEL, Kiliseye rakip olma değil destekleme kararı alır ve kendi düzenlediği plebisiti iptal eder. AKEL bu kararından sonra kilisenin düzenlediği plebisite katılması için tüm taraftarlarına da çağrıda bulunur.


 

Birleşik Krallık Sömürge İdaresi ise gizli bir oylamanın yokluğunda bu plebisitin geçerliğinin “oldukça sorgulanabilir” olduğunu ifade edip, plebisit sonuçlarını kabul etmemişti. Plebisit kararı ve Enosis çığırtkanlığı ise en fazla Kıbrıs Türk toplumunu rahatsız etmişti. Özellikle AKEL’in her geçen gün biraz daha hamaset üreten bir pozisyona gelmesi, Kıbrıslı Türklerin Komünist tehlikesi olarak gördükleri Sol’a daha da bir şüpheci şekilde bakmaya başlamalarına neden olmuştu. AKEL ise Kıbrıslı Türk “azınlığın” seslerini devamlı bir şekilde duymazlıktan gelerek, Kiliseyi bile gölgede bırakacak bir Enosiscilik yolculuğuna girişmişti (Ktoris 2013). AKEL esasında Enosis yolculuğuna halihazırda 5 yıl önce başlamıştı. Örneğin ünlü sendikacılardan Derviş Kavazoğlu bu olaydan beş yıl önce, yani 13 Haziran 1944 tarihinde Halkın sesinde yazdığı bir yazıda AKEL destekli PEO’nun Enosis kararını eleştirmiş ve ayrı Türk sendikalarının kurulmasının sebebinin PEO ve AKEL’in Kıbrıslı Türklerin milli hassasiyet ve kaygılarına hiç saygı duymamalarından kaynaklandığını yazmıştı. PEO’nun kurduğu yeni “Türk bürosunun,” ise Kıbrıslı Türklerin, Enosis siyasetine karşı gelmemelerini sağlayacak bir enstrümandan öte bir şey olmadığını da iddia etmişti (Ktoris 2013).

 

Sonuç olarak dönemin basını plebisite 224,700 Rum’un katıldığını ve bunlardan 215 binin Enosis’e destek verdiğini yazar (%96). Kadınlar ilk defa bu referandum sırasında oy verme hakkını kazanmışlardı. Başlangıçta bir gün olarak düşünülen oylama ilk gün %80 katılım sağlanmasına rağmen bir hafta uzatılarak %96 evet oyu çıkartılana kadar devam ettirilmişti. Plebisit sonuçlarının biri Birleşik Krallık, biri Yunanistan hükümetine, biri BM Güvenlik Konseyi’ne gönderilmek ve biri kilise arşivlerinde saklanmak üzere dört kopyası hazırlanmıştı. İngilizlerin özellikle memurlara ve öğretmenlere engel çıkarttığı iddia edilir. Kıbrıs Türk basını plebisit ilanı yapılmasından itibaren olayı protesto etmiş ve bir çok defalar halka çağırıda bulunmuştu. AKEL’in bu konudaki aktif pozisyonundan dolayı olayı daha büyük bir “komünist komplosunun” parçası olarak sunmaya çalışmışlardı. 10 Aralık 1949 Hür-söz gazetesi Plebisit kararını şöyle eleştirmişti:

 

“Yunanistana hotbehot plebisit tertip etme kararını vermekle hem siyasi olgunluktan mahrumiyetini hem de adanın Komünist organlarının siyasetine alet olacak kadar mezkur ruhani organizasyonu bugün (esefle müşahede ediyoruz) liyakatsız liderlerin baziçesi olduğunu tebarüz ettirmiş bulunuyor. Plebisit fikrinin Adada en önce komünist Akel tarafından ileri sürülmüş bir fikir olduğunu düşünürsek ve (Kıbrıs’taki organ da dahil olmak üzere) dünya komünistlerinin sulh ve sükundan nefret ettiklerini ve dünyaya gaileler çıkartmak kararında ve gayretinde bulunduklarını nazarı itibara alırsak, Ada komünistleri ile işbirliği yapan Kiliseyi itham etmekte haklı olduğumuz pek bariz şekilde meydan çıkmış olur.”

Tabii bu arada Plebisit Kıbrıs Türk toplumu içerisinde de ilk etapta farklı açılardan tartışılacak ve bazen bilerek veya bilmeyerek yanlış anlamalara neden olacaktı. Bu yazılardan bir tanesi Hür-söz gazetesinin genel yayın yönetmeni Fevzi Ali Rıza bey tarafından 12 Kasım 1949 tarihinde yazdığı başyazıydı. Bu yazıda yazar yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlayan Plebist tartışmalarına katkıda bulunmak isterken, önerileri yüzünden diğer gazeteler tarafından adeta linç edilecekti:

 

“Girios Kasimatis’in Paris’te toplanan Avrupa Konseyinde plebisit ve bu beyanda Kıbrısta da bunun tatbiki hakkındaki şahsi görüşüne karışacak değiliz. Yalnız bu hayır hali zatın şunu hatırlaması lazımdır ki, herhangi bir plebisit halinde Türkiyeye göç eden fakat aslen Kıbrıslı bulunan kardeşlerimizin ve onların ailelerinin de rey vermesi en makul ve hak ve adalete en uygun bir hareket olmuş olacaktır. Esasen bu fikir yeni olmayıp 1938 Temmuzunda Hatay için tatbik edilmiş ve beynelmilel hukuk tarafından emsali olan bir usuldür.”

 

Özellikle rakip İstiklal gazetesi, Hür-söz’ün bu yazısını kullanarak adeta gazeteye psikolojik şiddet uygulamaya çalışmıştı. Gerçi bazı Rum gazetelerinin Hür-söz’ü referans göstererek Türklerin de plebisiti desteklediklerin iddia etmeleri adeta İstiklal’ı teyit edecekti. Tabii bu yazı hariç Hür-söz ve Kıbrıs Türk basını ilk andan itibaren plebisite karşı çıkmış ve onlarca deklarasyon ve yazı yayımlamıştı.

 

15  Ocak yaklaşırken hem AKEL, hem de Kilise plebisitin ve Enosisin hem sözcülüğünü hem de bayraktarlığını yüklenmişlerdi. Hatta AKEL Türkçe broşür basarak Kıbrıslı Türklerin Enosisten korkmaları için bir neden olmadığını bile söylemişti. Plebisit günü başlayan oy verme ise Kıbrıs’ın her köşesinde bulunan kiliselerde gerçekleşecekti. Tabii oylama sırasında sandık kullanılmadığı için papazların önündeki defterlere imza atarak gerçekleşmişti. Kilisedeki defterler bir hafta boyunca imzaya açık bir şekilde bekletilmişti. Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi Kıbrıs Türk halkı bu işten çok tedirgin olmuştu. Kasım ve Aralık aylarında iki büyük miting düzenleyen Kıbrıs Türkeri’ni, Türkiye’deki gençlik ve talebe örgütleri takip edecek ve 100,000’lerin katıldığı mitinglerde “Kıbrıs Türk’tür” sloganları atılarak, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ikaz edilecekti.

 

Bu arada İstiklal gazetesi İngiliz hükümetine çağrıda bulunarak karşı bir plebisit yapmalarını ve Yunanistan’daki Türkler ile Kıbrıslı Türklerin mübadeleye tutulmasını gündeme taşımıştı. Adada İngiliz yönetimi altında kalmak istemeyen Rumların kitle halinde Yunanistan’a gönderilmesi ve yerine Trakya Türklerinin getirtilmesi, projenin ana kısmını oluşturuyordu. Milliyetçi tansiyon ise artık her iki toplumda da engellenemez bir şekilde yükselmişti. Bu arada Rum sendikalardan istifalar da hız kazanmıştı. Öte yandan AKEL’in saygınlığı ise Türk toplumu arasında büyük bir kan kaybına uğramıştı. Artık birçok Türk köyü AKEL taraftarlarını köye sokmamaya ve AKEL tarafından basılan Türkçe broşürleri yırtmaya başlamışlardı. Öte yandan Kıbrıs Türk liderliği köylerin ileri gelenlerine haberler gönderip oraları da hareketlendirirken, gazeteler Plebisit hazırlığı süresince Kıbrıslı Türklere imza kampanyasına katılmama çağırısı yapmıştı.

17 Ocak 1950 tarihli Hür-söz gazetesi Türklerin plebisite katılmadığını iddia etmişti:

“bazı Rum müesseselerinde çalışan ve temiz Türk kanına sahip olmayan (bazılarının anası bazılarının ise babası Rum olan) ve fakat Türk ismi taşıyan yalnız 6 şahsın kandırılıp YUNANİSTANA ilhak leyhine Kiliselere gidip rey verdikleri bazı kaynaklardan öğrenilmişidir. Rey kullanma keyfiyeti gelecek Pazara kadar devam edecektir. Hiç şüphemiz yoktur ki Rum halkı daha başka Türkleri de kandırıp rey kullanmaları için büyük gayretler sarf edecektir. Sayın halkımız bu gibi hareketleri reddederek hiç bir yaldızlı söz ve vaatlere kanarak kendi MİLLETİNE İHANET ETMEMELİDİR.”

 

Aynı dönemde, özellikle İstiklal gazetesi, kaynağı belirsiz bazı haberlere dayandırarak bazı Rum köylerinin plebisite katılmadığını iddia etmişti. Hatta bazı köy ve kişi isimleri yayımlayarak plebisitin başarısız olduğunu göstermeye çalışmıştı. Bu arada Rum gazeteleri bazı Türklerin de oy verdiğini iddia etmeye devam edecekti. Bunun üzerine plebisitten hemen sonra Türk gazetelerini plebisitte oy vermediklerini ispat etmeye çalışanların yakarmaları doldurmuştu. İlan verenlerin çoğu iddia edilenin aksine plebisite katılmadıklarını söylüyor ve kendileriyle ilgili yanlış haberleri protesto etmeye çalışıyordu. Örneğin Pergama köylüleri şu mektubu yayımlanması için 20 Ocak 1950 tarihinde Hür-söz gazetesine göndermişti:

 

“Yalan haber uydurmada usta olan Rum vatandaşlarımız, Plebisit günü iki Pergamalı Türk’ün de ilhak lehine rey verdiği şayiasını çıkarmışlardı. Milliyetine bağlı Pergama halkına leke sürme maksadıyla çıkarılan bu asılsız haberi şiddetle reddederken, Pergama halkı arasında ilhak lehine rey verecek bir tek soysuzun bulunmadığını, bütün Pergamalıların ilhak, muhtariyet ve plebisitin amansız düşmanı olduklarını ve Türklük için

Her fedakarlığı göze almaya hazır bulunduklarını açıklarım.”

 

Hür-söz gazetesinde çıkan diğer bir açıklamada Nidai Ali ismindeki şahıs ise şöyle yazıyordu:

 

“Kıbrıs’ta intişar eden ‘Elefteria’ gazetesi Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı için Fenoremeni kilisesinde imza verdiğimi yazıyor. Bunun doğrudan yalan olduğunu açıklar ve protesto ederim. Ben Türk milleti için çalışan ve Türkçülük için canımı vermeğe hazırken Rumların bu hareketini şiddetle red ve protesto eder ve üzerime atılan iftiraları nefretle yüzlerine fırlatırım. Yaşasın Türk Kıbrıs. Yaşasın Kıbrıs Türk Birliği, Kahrolsun Plebisit ve ilhak.”

 

Kıbrıslı Türk liderliğinin ve basınının tüm çabasına rağmen az sayıda da olsa bazı Kıbrıslı Türkler plebisitte oy kullanmışlardı. Bunun birçok açıklaması olabilir. Örneğin bazıları Rum işverenleri tarafından zorlanmış veya kandırılmış, bazıları ise neye oy verdiğini bilmeden imzasını atmış olabilirler. Fakat plebisit haricinde gördüğümüz başka dokümanlarda bir, iki  eksantrik Kıbrıslı Türk’ün enosisi desteklediğini biliyoruz. Bunlardan bir tanesi sevgili dostum Mertkan Hamit’in gösterdiği bir dokümanda da adı görülen Luzinyan soyadlı Baflı bir doktordu. Farklı iddialara baktığımızda 42 ile 200 arası bir sayıda Kıbrıslı Türk’ün plebisitte oy kullandığı iddia edilir. Kıbrıslı Rum akademisyen Sotos Kitoris (2013), Plebisit süresince sadece 42 Kıbrıslı Türk’ün oy verdiğini ve isimlerinin EOKA Milli Mücadele Müzesi’nde mevcut olduğunu iddia eder. Kitoris bu isimlerin bazılarının yanlışlıkla listeye girmiş olabileceğini söylediği gibi listelere ismi girmemiş bazı Kıbrıslı Türklerin de var olabileceğini iddia eder. Yayımladığı isimler ise şöyledir:

 

Mustafa Emir Osman (Lemba); Kasım Salih, Şeker Ali (Akursos); Niyazi Emir, Aziz Ahmet, Emine Aziz, Arif Mehmet (Baf); Derviş Hüseyin Ali, Hasan Hüseyin Kondo Mustafa, Abel Emib (Larnaka); İrfan Mustafa, Bayram Süleyman, Zühtü Mehmet Emir Ali, Süleyman Ballo, Ali Salih, Bahit Cemil, Ahmet R. Ali Şükrü, Mustafa Halil Kazım, Ahmet Ali (Limasol Agia Napa Mahallesi); Okunamamış isim, Cemal Arif (Dali); Raşit Süleyman, Osman Emizade, Hüseyin Osman, Rifat Yarafus (Omorfo); Mustafa Süleyman, Şerif Hasan, Fezile Osman (Mağusa); Mustafa Hüseyin, Hüseyin Ahmet, Salih Muhammed, Ervan Hüseyin, Okunamayan isim (Limassol Agia Triada Mahallesi); Ahmet Filaverti (Ayia Eirini); Arif Salih, Hasan (Pano Lefkara); Naci Hüseyin (Limasol Agia Zoni Mahallesi); Osman Yurup (Colossi); Ali Amdah Alaz (Boğaz); Muhammed İbrahim (Zakaki).

1950 plebisiti Rumların büyük bir çoğunluğunun katılımıyla gerçekleşmişti. Fakat beklenenin aksine plebisit enosisi gerçekleştirmek için bir adım olarak kullanılma yerine iki toplumun arasını açmaya neden olmuş ve AKEL’in plebisit sürecinde başı çekmesi, Kıbrıslı Türkleri bir süre için Sol hareketten soğutmuş ve uzaklaştırmıştı. Plebisitin diğer önemli etkisi ise “Anavatanlar” üzerinde olmuştu. Gerek Türkiye ve gerekse Yunanistan’daki gençlik örgütleri bu olayı kullanarak Kıbrıs sorununu bir “milli dava” haline getirmişler ve dönüşü olmayan milliyetçilik yolculuğuna kendilerini hapsetmişlerdi.

Kaynakça:

Hür-söz gazetesi, Kasım 1949-Mart 1950

İstiklal gazetesi, Kasım 1949-Mart 1950

Halkın Sesi, 13 Haziran 1944

Sotos Ktoris, “AKEL and the Turkish Cypriots (1941–1955),” The Cyprus Review,  vOL.25:2 FALL, 2013.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar