“Naciye Hanım’a sizi çok beğenirim ve sizi ailenizden isteycem diye mektup yolladım” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Röportaj

“Naciye Hanım’a sizi çok beğenirim ve sizi ailenizden isteycem diye mektup yolladım”

“Naciye Hanım’a sizi çok beğenirim ve sizi ailenizden isteycem diye mektup yolladım”

 

Ali Atamer: Naciye teyzeciğim dilersen geçmişe dair acı tatlı yaşanmış gerçek hikayeleri anlatarak başlayalım sohbetimize.
Naciye E.:
Eski ismi Ovgoroz olan Ergazi’de 1942’de doğdum. 3 yaşına gadar ordaydım. Babamlar alman harbında Ergazi’ye geldi ve annemi orda gördü evlendiler. Annem Ergaziliydi. Anneannem Lefkoşalıdır. 7 yaşına garda Lefkoşa’da galdık. Çocukluk, gençlik hayatım Larnaka’da geçti. İlkokulu ve ortaokulu Larnaka’da okudum. Meslek lisesinin ilk mezunlarıyız. 12 gızdık mezun olan. Tayinim Beyarmudu’na çıktı. Nuri Bey’i orda gördüm.


Ali Atamer: Tabii aşk serüveninizin başlangıç hikayesini daha sonra paylaşacaksınız ama Larnaka’yı anlatın desek neler var hatıranızda?
Naciye E.:
Nuri dayınız o hikayeleri çok güzel anlatır. Eskiye dönecek olursak Yenicami’de kalırdık biz. Ama Larnaka’yı daha çok severim. Panayırlar güzel olurdu. Dayımlar pastırmacıydı ve hep beraber giderdik. Dayım köşesini kurar biz gezerdik. Köfteler, sucuklar yapılırdı. Hurmalar bölgesi dediğimiz yere kurulurdu panayır. Ailemle geçirdiğim günleri hiç unutamam. Ama şimdi onlar yok. Çok özlem duyarım o günlere
Nuri E.: 1955’e kadar Rum Türk beraber yaparlardı panayırları. “56”dan sonra olaylar çıkınca Türkler kendi bulundukları bölgede başladı yapsınlar.

Ali Atamer: İnsanın çocukluk dönemlerinin geçtiği mahalleler, komşuluk ilişkileri unutulmaz ve yıllar geçse bile anlatılır.
Naciye E.: Biz daha çok mutluyduk o dönem. Çok lüks yaşantı yoktu ama azla yetinmeyi bilirdik. Olanla biz mutlu olurduk. Ailemizden harçlık bile çekinirdim isteyim.
Nuri E.: İnsanların sade bir yaşantısı vardı.

Ali Atamer: Nuri dayıcığım senin bilgi dağarcığındaki bilgiler, yaşanmışlıklar anılar bu sayfalara sığmayacağını biliyorum. Ama her döneme ait kısa kısa hikayeleri senden dinleyebiliriz.
Nuri. E:
5 Nisan 1938 yılında Limasol kazasına bağlı Alehtora’da sonradan Gökağaç olan köyde doğdum. Bizim köy Limasol Baf kazasının tam ortasında sınır bir köy. Hep Türk’tü. İlkokulu orda okudum. Mutlu bir çocukluk hayatı geçirdim. Kısa pantolonla, lastikle kuş avladığım günleri hiç unutmam. Harnıp zeytin toplardık. Sırası geldiğinde keçi koyun beklerdik. Çocukluk anılarımı düşündüğümde aklımda galan hangi incirde, harnıpa konan kuşlar daha kolay avlanırdı. Hep o kuşları nasıl avlayacağımızı düşünürdük. Bizim basit bir yaşantımız vardı. Fakat bu basit yaşam çok cazip gelirdi. Alehtora Kıbrıs’ın en büyük harnıp üreten köylerinden biriydi. On binlere hanrnıp vardı. Merkep vardı eşeğimiz. Toplanan çuvalların üzerine harnıpları gorlardı ve beni da eşeğin üzerine oturturlardı. Eşek yolu bilirdi ama ben bilmezdim. Dağları taşları monobadicikleri aşar eve ulaşırdık. Endirirdik harupları nenemin evine tekrar boş çuvalı gorduk heybeye yemeği da gordu nenem bize eşekle tarlaya geri dönerdik. Bunlar o zaman bize zor şeyler gelirdi ama biraz büyüdükten sonra ne güzel günler geçirdik diye kendi aramızda hep konuşur söylerdik güzel anılarımızı.
Ali Atamer: Nuri dayıcığım şimdiki kuşağın gelecekte torunlarına anlatacak bir şeyleri olacak mı sence?
Nuri E.:
Biraz var ama şimdiki gençler tabiattan kopuk yaşarlar. Biz kendi kendimize oyunlar yaratırdık. Lingiri oynardık. Bütün o hatırları tabiatın içinde kendimiz yaratırdık. Bişey üretirdik. Gelişmemizde çok büyük rol oynadı yarattığımız ve ürettiğimiz şeyler.

Ali Atamer: Eskiden insanlar kendi kendilerine yetebilecek, mutlu olabilecek, hayatını daim edebilecek şeyler yaratırdı ve üretirlerdi. Katılır mısın dayıcığım bu söylediğime?
Nuri E.:
Evet. Biz zeytine, yağa, bulgura efendime söyleyim pekmeze, ete para vermezdik. Köyde herkes bir iki buğday çuvalını değirmene götürür un yapardı. Sütten tarhana hellim yapardık. Ekmek fırınımız vardı. Nenelerimiz ekmekleri pişirir onu yerdik. Eskiden karabaş buğdayı vardı. Ve ekmeğimizi ondan yapardık. Kaba topraklarda çok güzel olurdu. Onun unudan biz ekmek yapardık. Davarı olan vardı sütten kaymak yapardık. Harup toplardık tonlarla. Yumurta tüketimimiz evdeki tavuklardandı. Bulunduğumuz yerde her türlü yabanı otlar ve şinyalar vardı. Onları yeyen hayvanların eti sütü daha güzeldi. Kış ayında Harup pekmezi bizim ana gıdamızdı.

Ali Atamer: Aşk serüvenine dönecek olursak az önceki sohbetimizde Naciye teyzeciğimiz “Bu hikayeyi Nuri dayınızdan dinleyin o iyi bilir” dedi. Nedir nedeni?
Naciye E.:
Pergama’ya gittiğimde muhtarın gızı öğrencimdi. Bir gün beraber çiftliğe gittik gezdik. Yıl 1960. Baktım Nuri Bey orda. Ben Sizi gezdireyim dediydi. O an gördüydüm gendini.
Nuri E.: O bendim yani. Ama bizim çiftlik örnek bir yerdi. Nesdarsanız vardı. Park gibiydi. Herkes ziyarete gelirlerdi. Naciye Hanımda geldi muhtarın gızıyla. Gördük beğendik çok güzel bir hanımdı. Naciye Hanım benden elektrik aldı almadı bilmiyorum ama bir beğeni vardı.
Naciye E.: Benim aklıma gelemdi öyle bişey. Dar bir muhite gittiydim. Böyle şeyler ayıptı. Hiç demedim birine bişey da düşünmedim da.
Nuri E.: Ben ön soruşturma yaptım. O zaman ki şartlarda oturdum yazı yazdım Naciye hanıma. “Siz çok beğenirim eğer uygun görürseniz sizi ailenizden isteycem. Lütfen bana cevap verin”. Larnaka’ya gidip postayla göndermiştim mektubu.

Ali Atamer: Film gibi.
Nuri E.:
Aradan 10 gün geçti. Köyün muhtarı Fahri Bey çağırdı beni yanına “ne söylemedin bana tanıdıkdırlar ama olumludur cevapları” dediydi bana.
Naciye E.: Aileye sorduk tamam gelip istesinler dedilerdi.
Nuri E.: Olumlu cevap alınca Cengiz beye gittim. Hasan Cengiz Bey de TMT’ye girme teklifini yapan kişiydi. Eşiyle beraber dünürcülüğümüzü yaptılardı.

Ali Atamer: Kız isteme usulleri nasıldı?
Nuri E.:
Ben bulunmadım dünürcülükte. Cengiz Bey’le hanımı kızı istediler. Aileme haber verdim. Geldiler tanıştılar. Çünkü ailem uzaktaydı. Nişan günü tespit ettik. 1960’ta nişan olduk. Olumsuz bir cevap alsaydım üzülecektim ama hayta devam eder.

Ali Atamer: Nikahı nerede Kıydınız?
Nuri.E:
Beyarmudu’nda gıydık nikahı. Sade bir törendi. Larnaka’da ise düğün yaptık. Hazırlık yaptık, para biriktirdik evi açtıktan sonra düğün yaptık evlendik.

Ali Atamer: Düğün gelenek göreneklerimizi bir güne sığdırabildiniz mİ?
Naciye E.:
Düğünü Larnaka’da yaptık. 1 gün yaptık. Uzaktan gelenler yemek yediler evimizde. Şimdiki düğünler gibi oldu bizim düğünümüz. Düğün çalgıcılarımız Güryellerdi. Pastişler yapıldı ağırlandı. Glazner ermeni o çekti bize fotoğrafları. O zaman meşhurdu

.

Ali Atamer: 50 yılın içinde kültürümüze tarihimize dair her şey var. Savaş yılları da bunun bir gerçeği. TMT’deki yıllarını anlatabilir misin?
Nuri E.:
15 Ekim 1958’de TMT’ye gönüllü olarak girdim. Hasan Cengiz Bey’di teklifi yapan. Pergama ve Pile mücahitlerinin hep kayıtları bende var kırmız defterde. Bağlılık yeminimiz vardı. 2 Aralıkta Türkiye’ye eğitime gittim. 3 Ocak’ta geri geldim. Pek çok kişiyi teşkilata aldık. Türkiye’de zir kampı vardı. Orda eğitim gördük ve yemini orda ettik. Ben o zaman 20 yaşındaydım. Kişi tanıma, tahrip, taarruz, sabotaj, silah kullanma öğrendik. Geri geldiğimizde mücahitleri eğitmek durumunda kaldık. İlk yemin edenlerdenim. Kara petek, bölük komutanı en sonunda birlik personel sorumlusu olarak terhis oldum. Türkiye’nin genelkurmay başkanıyla yemin ettiğimizi hatırlarım. Bütün olaylardan anladığım bişey Rumlardan çok daha iyi eğitimliydi bizim TMT mücahitlerimiz.

Ali Atamer: Rumlarla ilişkileri nasıl tanımlan dayıcığım?
Nuri E.:
Burada beni anlatacağım enteresan bişey var. ‘55 yılında bizim tavuk çiftliğini geri kalan bölümünü inşa eden bir Rum2du ve daha ben 17 yaşındaydım. Ve o Rumlar arkamızdan “bello durçi” derlerdi. Yani deli Türk demek istedi. Geçmişten asırlardan kalma bir kin var içlerinde

Ali Atamer: Nuri dayıcığım görev aldığın bölgede kayıt altına almamız açısından senin çok şey bildiğini ve bunu paylaşmak istediğini hissediyorum.
Nuri E.:
Anlatacaklarım ayrı bir program ister ama ben başka bir olay anlatayım size. Pergama en salim bölgelerdendi. Benim ayrıca görevim bir saldırı anında Celya’ya ve Pile’ye müdahale ve yardım etmekti. Pergama daha güvenliydi. İngiliz üsleri vardı burada. Rum’un da Türkün da girmesi zordu bizim bölgeye. Çünkü üslere aitti. 3 olay oldu ama bizde. Birincisi 1956 yılında ahnalı bir Rum motor evlerinden bir tanesine bomba koyarken elindeki çekiç düştü ve parçalanarak öldü. Ve başka bir olay da Arnavut adında bir Türk motor evini açarken tuzağa yakalandı ve ayağını yaraladı. Diğer olay Esat adında çobanı hayvanlarını otlatırken Rumlar tarafından öldürülmesi olaylarıdır.

Ali Atamer: Naciye teyzeciğim neler yaşadı o dönemler?
Naciye E.:
Güneyden gelenler hep bizim evden geçerdi. Bizim evde onları ağırlardık. Çocuklarınan gece gündüz Nuri beyi beklerdik. Bir gün şaya çıktı Rumlar basıyor diye köyü herkse gaçmaya başladı. Ve Nuri Bey neden gaçıyorsunuz diyerek köylünün gaçmasını önledi. Biz o şekilde geçirdik o günleri.
Ali Atamer: Yaşanmış gerçek hikayeleri belgesel niteliğinde aktardınız bize. Büyük keyif aldık. Anlattıklarınız literatüre girecek cinstendir. Bir yastıkta nice yıllara diliyoruz…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar