MEDYANIN GÜCÜ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

MEDYANIN GÜCÜ

Eğer dikkatli değilseniz, gazeteler sizin zulüm gören insanlardan nefret etmenize ve zulmü uygulayan insanları sevmenize sebep olur…

(Malcolm X)


Yukarıdaki fotoğraf şüphesiz ki Vietnam savaşının dehşetini dünyaya anlatan en çarpıcı karedir. Bu fotoğrafın en akıllarda kalan yanı dokuz yaşındaki Kim Phuc’un, vücudunda yanıklarla bombardımandan kaçarken çekilmiş görüntüleriydi. ABD savaş uçaklarının attığı napalm bombasıyla köyü bombalanmış, 1972 yılında yaşanan bombardımanda ise dehşeti yaşamış, Napalm’in şiddetiyle kıyafeti parçalanmış ve vücudu yanıklar içinde kalmıştı.
Associated Press fotoğrafçısı Nick Ut, Kim’in yaşadığı dehşet anlarını görüntüleyerek Pulitzer ödülü dahil olmak üzere pek çok ödüle layık görülmüştü. Dünyanın gözünü Vietnam Savaşı’na çeviren fotoğrafıyla küçük kız, savaş karşıtlarının bir bakıma ikonu haline geldi.
Yukarıdaki iki kareye iyice bakın. Özellikle de basın ve televizyonun hayatımızdaki yeri ile bizi istediği gibi yönlendirerek, aslında medyanın hayatımıza neler yapabileceğini, gerçekler, olaylar, yaşanmışlıklarla nasıl oynayabildiğini, insanların görüşlerini, düşüncelerini, duygularını nasıl yönlendirdiğini düşündürmektedir bize. İnsanları belli bir kareye nasıl bakmaları gerektiğini bin bin bir hile ile verebildiğini resmediyor. Hangi açıdan, hangi perspektiften bakılması gerektiğini ayarlayarak, fotoğrafların, olayların gerisindekileri sorgulayamayan ve medyanın istediği gibi düşünen insanları yaratabileceğinin gücünü sergiliyor. Olayları istediği biçimde rötuşlayıp, süsleyip, evirip çevirerek dehşeti bir eğlence, yalanı bir gerçek, gerçeği bir yalan, aşkı bir heves yani yaşamı kocaman bir kandırmacaya çevirebiliyor. Bizlere neyi nasıl düşünüp, nasıl göreceğimizi öğretiyor ve korkarım ki yeterince de başarıya ulaşıyor.
İşte dünyanın en dehşet savaş fotoğraflarını bile renklendirerek, üzerinde oynayarak başka bir şekilde sunuyor önümüze. Bu aslında bizim hayatımızın içindeki yaşadıklarımızın da fotoğrafı. Kendi ilişkilerimizde, evlerimizde başka başka insanlarken kendimizi farklı kalıplara sokup satmıyor muyuz değişik yerlerde? Bin bir türlü kandırmacalarla da yüzlerimizi, gözlerimizi, davranışlarımızı, ifadelerimizi rötuşlamıyor muyuz? Kolayca kabullenen, sorgulamayan,  kandırılabilecek insanlar olmasak medya üzerimizde bu kadar güçlü olabilir miydi?

Gazete, televizyon derken şimdi sosyal paylaşım siteleri hayatımızın üzerinde yön verici duruma geldi. Onların güzel dediğini “güzel”, “kötü” dediğini “kötü”, “namussuz” dediğini “namussuz” kabul ediyoruz. O aptal kutulardan yansıyan yüzleri tanıyoruz. Medya liderini de yaratıyor, güzelini de, sanatçısını da… Gündemimizde ne olup ne bitecek sunuyor önümüze. Konularımızı buluyor, gündemimizi yaratıyor, videolarını, kartlarını, sözlerini hazırlayıp suni bir gündem yaratıyor.
Medyanın olayları kavrayış ve algılayışımız üzerinde bize paket servis gibi sunduğu her şeyi alıp sorgusuz sualsiz kabul etmek ve bunu yaşamlarımıza yerleştirmek işte tam da iplerin başkalarının elinde olan kuklalar olmak yaşamak demek.
Medyanın söylediğine değil söylemediğine, söyleyemediğine, gizlediğine, arka mahallelerde göstermediğine,  yer vermediğine, ortaya çıkan yanlılığa baktığımızda dördüncü kuvvet olarak medya, çeşitliliği, çoğulluğu temsil ediyor. Bunun üzerinden kendi “etiği”ni belirliyor, doğrularını çoğunluğun üzerine empoze ediyor. Ortaya çıkan sonuç şu: “Medya çeşitliliği değil, çoğunluğu yani  “kamuoyunu” temsil ediyor. Marjinal, azınlıkta kalmış, sesini duyuramamış olanlar bu fotoğraf karesinin dışında kalıyor. Vietnam’da bombalama etkisiyle acı içerisinde vücudundaki yanıklarla ağlayan çocuğu allayıp pullayıp önümüze pembe bir tablo olarak sunabiliyor. Dikkatli olmazsak önümüze sulan her şeyi sorgusuz sualsiz kabul eder bir noktaya gelmemiz hiç de zor değil. Hayatı anlamaya, sorgulamaya, derinliğine bakmaya ihtiyacımız var. Medya denen kocaman devin yalnız bize sunduklarıyla yetinmeyip, sorgulamak, araştırmak, anlamaya çalışmak ilişkilerimiz üzerinde de bunu gerçekleştirmek o çarkın dişlilerine yem olmamak da demek. 
***********************************************************************

ZAMANA ASTIKLARIM

“Her tarafı kirli balçıkla sıvalı bir pencere düşünün. Dışarıyı hiçbir şekilde görmenize imkan yok.
O kirli pencerenin ardından gerçekliği anca varla yok arası bir hayal olarak seçebilirsiniz.
İşte bizler bu çamurun ardından seyrediyoruz…
Her şeyi. Kendimizi bile… Meskalin benzeri maddeler o balçık sıvanmış kirli camın ufak bir noktasının bir anlığına temizlenmesine benzetilebilir.
O bir anlık temiz noktadan her şeyi olduğu gibi seyredebilirsiniz. İlk defa gerçekten görebilirsiniz. Eğer algının kapıları temizlenebilseydi, her şey insana olduğu gibi görünürdü: Sonsuz…”

Aldous Huxley

————————————————————————————-

BAYRAM NE DEMEK?
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan…
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık…
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “Çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek…
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle…
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
“Ona güvenmiştim, yanılmamışım” sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayramdır…
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram…
Can Yücel

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar