Son dönemin en flaş açıklaması oldu.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın; “Cenevre zirvesinde Türkiye’yi Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan temsil edecektir” dedi.
Açıklama duyulur duyulmaz herkesin kafasında beliren soru aynı idi;
“Erdoğan Cenevre’ye Kıbrıs sorununu çözmeye mi gidecek yoksa dağıtmaya mı?”
Sosyal medyadaki görüşler muhtelif.
Ama solcusu da sağcısı da farklı gerekçeler ortaya koymalarına rağmen Erdoğan’a negatif bakıyorlar.
2004 sürecinde Erdoğan solcuların ve barış isteyenlerin müttefiki idi.
Yaptığı her açıklama, özellikle rahmetli Denktaş’a yönelik söylediği her laf bizim buralarda büyük heyecan yaratırdı.
O günlerin yakın tanığıyım, Erdoğan Kıbrıs’taki statükoyu yıkmaya çalışan bir kahramandı.
Bu kahramanlığı da layığı ile yerine getiriyordu.
Bir yandan Kıbrıs’ta çözüm isteyenlerin tarihsel olarak hep mücadele ettiği ama asla bileğini bükemedikleri Denktaş’ı yerden yere vuruyor ve nihayetinde aktif politika sahnesinden gönderiyor, diğer yandan darbeci askerler cuntası ile boğuşuyor ve darbeyi de göze alarak cuntacıları tasfiye ediyordu.
Nihayetinde Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunlukla onayladığı referandumda tam bir liderlik yapmıştı.
Bundan dolayı da solcuların ve barışçıların gönlünü kazanmıştı.
Fakat, sonrasında köprülerin altından çok sular aktı.
Bu köşeye sığmayacak kadar gerekçelerle solcular ve barışçılar şimdilerde Erdoğan’ı adeta düşman olarak belliyorlar.
Diğer taraftan sağcılar ve statükonun sürmesini isteyenler.
Erdoğan’ın muhafazakar ve hatta “Kıbrıs’ın tümünü almalıydık” diyen Necmettin Erbakan ekolünden gelmesinden dolayı O’na ümit beslediler.
Erdoğan’ın, Erbakan gibi milli şahlanışlara durup da geri Kıbrıs’ın kalanını da alacağını zannettiler.
Büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar.
Bu mücadelenin sonunda sevgili liderleri Denktaş’ı politik olarak kaybettiler. Her daim esas duruşta sadık oldukları generallerini kaybettiler.
Bu nedenle de Erdoğan’a büyük bir kin besliyorlar.
***
Yazının başına dönersek;
Erdoğan’ın Cenevre zirvesine gidiyor olması hem sağcıları hem de solcuları tedirgin etti.
Sağcılar “Erdoğan Cenevre’ye gider ve Kıbrıs’ı satar” diye düşünüyorlar. Yani Kıbrıs sorununu çözer.
Solcular “Erdoğan Cenevre’ye gider ve zirveyi dağıtır” diye düşünüyorlar.
İki düşünce de Erdoğan’ın olumsuzlama üzerinden çalışıyor.
Peki bizim ihtiyacımız bu mudur?
***
Dağ yolunda ölenlerle kahrolduk, yaralıların bir an önce iyileşmesi için duacı olduk.
Öfkemiz, yollara-sokaklara döküldü Başbakanlık önünde eylemler yaptık. Demir parmaklıkları kırdık, polislere taş ve tekme atıp yaraladık, Avrupa saat sistemine dönülmesi ve 3 bakanın istifa etmesi için elimizden geleni yaptık.
Sonuç?
Erdoğan’ın da katılıyor olmasıyla Cenevre’de bir büyük müzakere masası kurulacak.
Sadece Erdoğan değil, Avrupa Birliği’nin tümü, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi, yani Çin, Rusya, Fransa, İngiltere, Amerika masada olacak.
Yetmedi, Yunanistan ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” de o masada yerini alacak.
Peki Kıbrıs Türkü ne yapacak?
Şimdi işte bu kaderimizi etkileyecek sorunun peşinde olmalıyız.
Yoksa kaderimiz bu topraklarda yok olmak olur…