“İdam olmayı beklerken, EOKA’cı Sampson’la paket paket sigara içerdik” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Röportaj

“İdam olmayı beklerken, EOKA’cı Sampson’la paket paket sigara içerdik”

52 yıl aynı yastıkta geçen bir ömürde çiftimiz acı-tatlı yaşanmış gerçek hikayelerini anlattılar.

Belgesel niteliğindeki bu programı keyifle okuyacağınızı umarım…


Ali Atamer: Sabiha teyzemiz kimdir? Tanıyabilir miyiz?
S.D: Rum kimliğinde 38, Türk kimliğinde 39 yazar. Ben da bilmem hangisidir doğru be çocuklar. Annem babam Çatozlu’ydu. Ali Bahçeci’nin gızıyım ben.

Ali Atamer: Eskiden çocukların yaşam koşulları günümüz çocuklarından epeyi farklıydı…
S.D: Sini işi, dikiş ya da çember işlerdim. Mayalı bitta yapardım. Ovalarda geçti bizim hayatımız. Rençberlik, çobancılık ederdi insanlar. 4 sene gittim okula. Bu dantelli sargı gorlardı yataklara ondan işlerdim. Her örneği yapardık. Rumlar paneri, sesta derler. Biz sini işi derik. Şimdiki çocuklara para veresin, yemiş veresin. Başka bişey bilmezlerdi. Bizim zamanımızda yoğudu öyle şeyler.

Ali Atamer: Sini işi Çatoz’un hanımlarıyla özdeşleşmiş durumda. Değil mi?
Y.D: Makinası ayrı, buğdayı yetiştirme ayrı bir olay. Buğday, gurutma şeyine döndüğünde boylu olduğu için yağmur olduğunda yatır yere. Öyle olunca sini işi çıkmaz. Bunun özelliği sert buğday olmasıdır. Başka herhangi bir galemden bu siniler işlenmez. Bu buğdayın ekmeği, bittası lezzeti çok ayrı bişeydir. Katıksız yeyebilin. Bişmesi bile başkadır.

Ali Atamer: Ovadan toplamak da ayrı bir iş, gelip yapmak da özveri isteyen bir işe benzer. Peki tezgah dokudun mu Sabiha teyze.
S.D: Ben dokumadım ama annemler dokurdu. Her evde varıdı. Hep çarşaflar dokuma çarşafıydı. Gece da lambacığın önünde tentecik işlerdik. Eski günleri çok ararım.

Ali Atamer: Yılmaz dayı benim hikayem uzun dedin. Neler var bu yaşam hikayesinin içinde?
Y.D: Benim babam Galeburnulu. Babamın sülalesine bodiler derler. 1940 Vadili doğumluyum. 1-2 yaşında gaçtık ordan. Babam fakir olduğu için eski Larnaka’nın bulunduğu bölgede Glavya (Alaniçi) varıdı. 8 mil batsındaydı Larnaka’nın. Evlatlık verdi beni o insanların yanına. 1957’lere gadar onlar baktı bana. Sonraları abim varıdı Lefkoşa’da onun yanına geldim. 1955’lerde Rumlar başladı bölge bölge teşkilatlannmaya. Yunanistandan’dan silah getirmeye başladılar. Meşhur dağlarda silah gizlemeye başladılar. Agama burnunda Baf’ta silah çıkarırkan yakalandılar. Başladılar İngiliz’i, Türkleri vurmaya. Bunu gören Türkler da silahlanmaya başladı. İngiliz, komando, bekçi ve  polis yazmaya başladı. Ağabeyimin evinde galırdım bunlar olurkan. 55-56 arası silahınan yakalandım. O zamanın devrinde Vali’nin çıkarttığı ganuna göre silah daşıma cezası idamdı. İdam cezası verildi bana. İngiliz sert ganun uygulayan Vali’yi görevden aldı. O zaman ganunlar da değişti. Rumların bir EOKA’cısı vardı Nİkos Sampson onuynan beraber Lefkoşa merkezi cezaevi’nde beraberdik. Rumlar zengin olduğu için sigara bol gelirdi onlara. Biz fakirlikten alamazdık. Nikos Sampson verirdi bana 1–2 paketcik garşılıklı içeridk. Rahmetlik Denktaş o zaman İngiliz savcısydı. Benim Avukatım da Ali Dana’ydı. Onlar aralarında gonuştular ve beni idamdan gurtardılar. 2 sene hapis yattım çıktım.

Ali Atamer: İdamdan dönen biri olarak hayatına nasıl yön verdin? Daha sonraki yıllar neler yaşadın Yılmaz dayıcığım?
Y.D:  Sabiha teyzenle mapusa gitmeden tanışdık. Arada bir mektuplaşırdık.
S.D: Hus be Yılmaz. Duyacaklar bizi. İdamdan evvel geldi buldu beni. Gomşu vesile oldu. Babam da vermedi 4 sene bekletti bizi. Beklerik vermez. Yabana vermezdi babam. Tam beni istediği sıralar hapıs gitti. Mektup yollardı bana. İdare ettik işi.

Ali Atamer. Yılmaz dayı ne yazardı o mektuplarda?
Y.D: İşte seni özledim bekle da geleciğim.
S.D: Anlaşdıydık. Ne o ne de ben başka birini almaycaydık. Bekleyceydik birbirimizi.

Ali Atamer: Sabiha teyze baban istemediği halde gelip adetlere göre dünürcülük ettiler değil mi?
S.D: Usülüynan istediler. Ama 4-5 sene beklediler.
Y.D: Seneler geçtik sonra gaynatam da yavaşladı. Ben bırakmadım arkasını bu işin. Çok insanları aracı goduk. “60”da evlendik.

Ali Atamer: Eskiden örf adetlere göre kız ve erkek nikahlı olmasına rağmen buluşma-görüşme yasağı varmış.
Y.D: Ara sıra selamlaşırdık yahu.
S.D: Ne selamı yahu eski insanlar da buluşurdu yahu. Aha buraşta sinemaya gidinca büyükler atlardık duvardan görüşürdük. 2 tayika gonuşurduk. Neyidi olacağı.
Y.D: Hırsızlık yapar gibi. Yama mıydı yahu kız istemedikten sonra göresin. Bazlarlardı seni vallahi.

Ali Atamer: Bence sizin yaşam hikayenizden bir Türk filmi çevrilir. peki ne karar alındı dünürcülükte?
S.D: 4 ay sonra nikah-evlenme yaptık.

Ali Atamer: Evlendikten sonra yaşadığınız ve hala daha unutmadığınız bir anınız varmış…
Y.D: Dalga geçtiğimiz gızlar varıdı bekerıkan. Abam zannetsinler diye “Gel aba bu taraftan gidelim” dedim Sabiha’ya.
S.D: Elimdeki malınan huzursuzluk mu çıkarayım. Ne gavga edeyim. 1-2 dalga geçerdi gızlarınan normaldır. Çapkınlığını gözüm görmedi benim. Bana garşı da saygısını yitirmedi.

Ali Atamer: Bundan dolayı kızlar Yılmaz dayımızın peşini bırakmazdı…
S.D: E naptı goşturmaynan. Sen elindeki mala bak.

Ali Atamer: Yılmaz dayımız ısrarla eski düğünleri anlatmak ister…
Y.D: Nikah-düğün bir oldu. Gadın erkek garışık yaptık. 1950’lerde gadınların ayrı erkeklerin ayrı yapılırdı düğünleri. Gelini son evine götüreceklerinde köyü bir yiro atarlardı. Gelin eve gelmeden yüz yastığı için koşu yapılırdı. Kim birinci gelirsa o alırdı. Gerçi güveyiye verirlerdi yastığı ama paraynan alırdı o da. 10 şilin alırdın.
S.D: Davul zurnaynan 5, 7 ya da 9 yorgan gaplardın. Hısım akraba gaplardı. Erkek çocuk tekerlenirdi o yorganın içinde. Çarşamba gelin dönerdi, testi oynanırdı. Perşembe da namaz gılacaydı güveyi. Geli’nin “Yenge” erkeğin da “Sağdıç” yardımcısıydı. Çatoz’da böyleydi. Hacı dayıydı galiba nikahı gıyan. Foto şık çekti düğün fotoğrafını Ümman Hanım. Davulcu Garagözlü’nün gızıydı gelin onarıcısı

Ali Atamer: Düğün çalgıcıları nereliydi?
Y.D: Lefkoşa’dan geldilerdi kemane çalgıcıları onlardı. Kınayı onlar çalardı. Cemaliye, kör İsmail ve Topuz emine vardı. Davul zurnacı Garagözlülerdi.

Ali Atamer: Peki düğün yemekleri nelerdi?
S.D: Hep kebap. Fırın magarınası, kolakas, fasulayada bişerdi.
Y.D: Hellim, tavuk, zeytin verirdi köylü. Ev ev gezilir herkes gönlünden ne koparsa verirdi.

Ali Atamer: Düğünde sağdıç ve yenge neler yapardı?
Y.D: Yanlışım yoğusa erkeğe yardım ederdi.
S.D: Yenge da ertesi gün çarşafı alır götürürdü erkeğin ailesine. Eğere vermezsaydı gıyamet kopardı.

Ali Atamer: Kına geceleri Düğün-derneklerin olmazsa olmazıymış…
S.D: Erkekler dışarda, gadınlar evde yakardı kınayı. Davulunan getirirlerdi kınayı erkekler oraşda oynardı.

Ali Atamer: Rumlarla düğün gelenek-göreneklerimiz benzer tarafları olduğu söylenir…
Y.D: İç içe olduğumuz içindir bunlar. Onlar bizim düğünümüze gelirdi. Oyunlarımız hemen hemen aynıydı. Eski geyimler bile benzeridi. Bıçak oyunu oynardım eskiden. Havada uçardım ben o zaman. Hey gidi gençlik…

Ali Atamer: Eski düğünler mübareki ile biterdi değil mi?
S.D: Cuma günü olurdu o. Hiç kapı pencere açmazdı gelin. Evini süpürür, ikindi atardı zibilini. Bereketli olsun diye. Herkes hediyesiynan gider, geli’nin evini incelerdi. Adet öyleydi.

Ali Atamer: Konumuzu biraz değiştirecek olursak hala daha Kıbrıs Türk Halkı’nın belleğinde unutulmayan acılı günler vardır. “63” ve “74”lerin sizde bıraktığı izler nedir?
Y.D: Hadiseler patlak verdikten sora köyün her yerinde nöbet tutulurdu. Piyade gullanırdık. Köyün büyüklüğüne göre da otomatik silah verilirdi. ‘74’e gadar barikatlardan çıkamadık köyden. 2 sene Bilelye’de askerlik yaptım. Şimdiki Göçeri köyünde… Dağlarda nöbet tuttuk. Silah yaptık.
S.D: Köyde galırdım ben. Gaylesini çekerdim.
Y.D: Ailesi olanlara kutu sütü, fasulya verirdi komutan izne çıkacağımızda. Evvela 3 şilin aylı verirlerdi. Rum gorkardı gelsin Serdarlı’ya. Çünkü devamlı çatışırdı ve yürekliydi insanlarımız. Av tüfeğinan korurduk. Ve hala daha ölüm korkusu yoktur bende. Askeri eğitim yapardık. Bilelye bölüğünde birincilik aldım. Lefkoşa’ya Rum takviyesi giderdi başka yerlerden. Eğer serdarlı yolu kesmeseydi Lefkoşa bugün yoğudu. Bunu burarnın halkına borçludurlar. Lefkoşa’ya giden takviye birliğinin yolunu kestik. Rumları engelleyinca bu sefer bizim üstümüze döndüler. 3500 kişilik bir takviye ordusuydu. Bu sefer Serdarlı’yla çarpıştılar. 5-6 arkadaşımız çarpışırken şehit düşdüydü. Serdarlı atış altına girdiğinde, duyduğum dakikada 3500 mermi düşerdi köye. Evlerimizin bahçelerinde patlamamış havan topu mermileri bulunduydu.
S.D: Ayharida’ya (Ergenekon) gittik çocuklarınan. Görneç’ten yağmur gibi gurşunlar yağardı. Ayağımdan çıkan poitini bile dönüp alamadım korkudan.

Ali Atamer: Bizler, sözlü tarihimize katkı koyduğunuz için teşekkür ediyoruz. Bir yastıkta nice yıllara…
S.D: Sağolun çocuklar. Hade galın mayalı bitta yapacam da yeyesiniz. Biz herşeyi gördük geçirttik.
Y.D: İkimiz da fakir çocuğu olduğumuz için bugüne gadar geldik.
S.D: Başbaşa verdik geçindik. Dayınız tez sinirlenir. Ha gider gavaye gelir o iş biter.
Y.D: Şimdiki anlaşmazlıklar gadının işde çalışmasıdır…
S.D: İdare edecek şimdiki gençlik. Hanımları çalıştırmaycaksınız. Otursunlar evlerinde.
Y.D: Söyleyemem ben derdimi kimseye…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar