Hiç ders alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Hiç ders alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?

Tarih tekerrür edermiş ama her tekrarlandığında bedeli daha ağır olurmuş. Tarihin tekerrür ettiğini akşam (Çarşamba akşamı) Al-Cazira televizyonunda safha safha izleme fırsatı buldum. Mısır’da darbe tüm dünyanın gözleri önünde cereyan etti.
Önce tanklar yollara döküldü ve Mursi taraftarlarının toplandığı alanlar kuşatıldı. (Bu adamın adı herkes tarafından “Mursi” olarak telaffuz ediliyor ama “Morsi” olarak yazılıyor. Ne hikmettir anlayamadım.) Sonra da Genel Kurmay Başkanı’nın açıklaması beklenir oldu.
Biz de beklemeye koyulduk. Ünlü Tahrir Meydanı insanlarla hınca hınç dolu. Arada bir Apaçi helikopterleri meydanın üzerinde dolanıyor. Nasr Meydanı’nda  ise Mursi taraftarları toplanmış; Mısır’ı, Musri’yi ve İslam’ı canları ve kanları pahasına savunacaklarına dair hep bir ağızdan yemin ediyorlar.
Bu arada uzmanlar, Mısır’ın bu hale nasıl geldiğini izah etmeye çalışıyorlar. Dikkatimi çeken noktalar şunlar: “Mursi çok beceriksiz biri. Aldığı oylara güvenerek demokrat, liberal ve laik kesimleri dışlamış; onlarla işbirliği yapmayı reddetmiş. Anayasadaki Cumhurbaşkanlığı yetkilerini genişletmiş. Ülkeyi bir otokrat gibi yönetmiş. (Bilmem bunlar size bir şeyler anımsatıyor mu?) Ülkenin ekonomisi bir yıl içinde kötüden betere gitmiş. Gençler de yollara dökülmüş ve Mursi’nin gitmesi için 22 milyon imza toplamışlar.”
Ve beklenen an geldi. Bir yıl önce Mursi’nin Genel Kurmay Başkanı yaptığı Al-Sisi, kürsüye gelip konuşmaya başladı. Anayasanın askıya alındığını söyledi. Al-Tahrir’deki kalabalıklar vecd içinde bağırmaya başladılar. Coşku ben yatıncaya kadar devam etti. Konuşmanın ondan sonraki bölümünü dinlemediler bile.
Bu coşku bana 27 Mayıs’ı anımsattı. Lise avlusunda toplanmış haykırıyor ve “Kardeş kardeşi vurur mu?” diye marşlar okuyorduk. (Sonradan öğrendik ki kimse kimseyi vurmamış!) Sıfırcı edebiyat hocamız Arif Nihat Asya, uzun çubuğuna taktığı sigarasını tüttürürken dalgın gözlerle bizi izliyordu. Bu hocayı son görüşümüz oldu. Meğer hoca DP’liymiş. Hemen Türkiye’ye geri çağrılıp değiştirildi. (Sıfırcıydı ama hocadan çok şeyler öğrenmiştik. Bir kompozisyonda saçmaladığım için bana 50 tane sıfır vermişti. Alt tarafa da not düşmüştü: “Ağzına karabiber. Bunu babana da oku.” Hiç okumadım. Notumu ilk yarı 4’e, yıl sonu da 7’ye yükseltmek için iflâhım kesildi. Yüksek notlara alışmış olan babam kaşlarını çatarak “Bu ne böyle?” diye sormuştu. Başka bir şey de söylemedi. Zaten gereği yoktu. Mesaj alınmıştı.)
Bu resmen ve fiilen bir darbeydi. Ama büyük bir ihtimalle Obama’nın ağzından “darbe” kelimesini duymayacağız. Amerika Orta Doğu’daki ve özellikle de Mısır’daki istikrara büyük önem veriyor. İsrail’le yapılan barış anlaşmasını sürdürmesi için her yıl Mısır’a milyonlarca dolarlık yardımda bulunuyor. ABD yasalarına göre hükümet, darbe ile iktidara gelmiş olan bir rejime yardım yapamaz. Beyaz saray, minareye kılıf uydurmak için büyük çaba sarf edeceğe benziyor. 
Genel Kurmay Başkanı’ndan sonra bir komedi izledik. Bu sahne, Amerikalı izleyiciler için düzenlenmiş izlenimi veriyordu. Ya da oyunun rejisörü Amerikalıydı. Önce Al-Azhar camiinin baş imamı kürsüye çıktı ve darbeyi destekler kısa bir konuşma yaptı, arkasından da Kopt’ların baş piskoposu bize Mısır bayrağındaki renklerin neyi sembolize ettiğini anlattı. Bayrağın ortasındaki sarı renkli kartalın askeri işaret ettiğini vurguladı. Muhalefetin sözcü olan Baradei, “yarım kalmış Mısır devrinin tekrar mecrasına girdiğini” anlattı. O Baradei ki daha geçen sene “ordunun sivil yönetime müdahale hakkı olduğunu” ileri sürerek cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmişti. 
Gençliği temsilen gençlik örgütlerinden birinin başkanı kürsüye çıkıp darbeyi destekledi. Öldürücü darbe sona saklanmıştı. Müslüman Kardeşler’den daha sağcı ve daha İslâmcı olan Al-Nur partisinin bir temsilcisi çıkıp sakallarını sallayarak “halkın çizdiği yol haritasını” desteklediğini açıkladı.
Çizilen yol haritasına göre geçici hükümeti Yüksek Mahkeme başyargıcı yönetecek. (Başyargıç bu göreve birkaç gün önce Mursi tarafından atanmıştı. Ne yazık ki düşenin dostu olmaz.) Anayasa değiştirilecek ve en erken zamanda seçim yapılacak. Bu arada asker de perde gerisinden vaziyeti idare edecek.
Mısır örneğinden en büyük dersi, aslında, AKP’nin çıkarması gerekir. Mursi de “çoğunluk” ile “çoğulculuk”u bir birine karıştırmıştı. Aldığı %51 oya çok güvenmişti. Erdoğan da ikide bir %50’den söz ediyor ya.
Öyle görülüyor ki İslamcı yönetimleri dengelemek için bir güç gerekiyor. Darbe ihtimali olduğu sürece Erdoğan mülayim ve demokrat idi veya öyle görünüyor ve öyle davranıyordu. Darbe ihtimali azalınca sularını şaşırdı. Gezi’de görüldüğü üzere.
Tarihten ders almak gerekir. Darbelerin en etkin panzehiri demokrasidir. Daha çok demokrasi. Daha da çok demokrasi.    
Not: AKP yandaşları çok da demokrasisever imişler. Mursi  kardeşlerini savunmak için kırk dereden su getiriyorlar. Bildiğin bülbül-ü şeyda. Gezi olaylarında gıkları çıkmamıştı. Dut yemiş bülbül misali.
Mısırlılara demokrasi; Türkiyelilere TOMA, sopa, biber gazı. Oh, ne güzel dünya!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar