Her İki Taraftan Da Benzer Sesler... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Her İki Taraftan Da Benzer Sesler…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Başbakan Özgürgün diyor ki, “Eide’nin belgesini kimse kabul etmez… İsviçre’deki çalışmalara kılavuzluk edecek belge, sunulmuş olmak için sunulmuş”…

Rum tarafının da kabul etmeyeceği bir içeriği olduğunu ima ediyor. Çünkü muğlak ifadelerle yazılmış…


Aslına bakarsanız, Eide’den çıkacak belge, tarafların onaylaması için ya da kabul edip, izlemesi için değildi ki…

Gerekten de sunulmuş olmak için sunuldu.

BM’nin bu süreçte Annan Planı’nda olduğu gibi bir arabuluculuk görevi yok.

Kabul ve red edilmek üzere detaylı, somut bir belge sunması imkansız.

Eide’nin yaptığı, kulislerle tarafların masaya dönmeyi kabul etmesi sağlandıktan sonra, dostlar alışverişte görsün misali bir belge…

Cumhurbaşkanı Akıncı dün partilere son durumla ilgili bilgi verdikten sonra, UBP ve DP’nin başkanları, beklendiği gibi olumsuz konuştular. Garantiler, tek yanlı müdahale hakkı olmadan olmayacağını vurguladılar.

Diğer tarafta da Anastasiadis’in muhalifleri, bu ikisi varsa, anlaşma olmaz dediler.

Aklıma gelen, New York’a benzer bir ortamda giden Denktaş’ın, adadan ayrılmadan önce Eroğlu’na “arkamdan bağırın” demesi…

Denktaş New York yolundayken, UBP Başkanı ve Başbakan Eroğlu’nun “Güzelyurt verilmez” mitingleri düzenlemesi…

Hem Kuzey’deki, hem Güney’deki iki çıkışı, ben buna benzettim.

Önemli olan önce garantör anavatanların, sonra da iki liderin tutumu olacak.

Şartlar Denktaş-Eroğlu döneminin şartlarından çok farklı.

Şartlar, Kıbrıs’ın çok dışında şekilleniyor.

Geleneksel politikalar ancak uluslararası güçler bu küçücük adada çözümsüzlüğün devamına karar verirse işe yarar. “Ne yapalım zaten halklar istemiyor” der, çözümsüzlüğün devamını sağlarlar.

Yoksa her iki taraf da istediği kadar bağırsın, olacaksa olacak…

Bu kadar kopan, yeniden başlayan bir süreç ben hatırlamıyorum.

Daha öncekiler, koptuktan birkaç yıl sonra, başka liderlerle,başka BM temsilcileriyle, başka şartlarla, sıfırdan başlardı.

Annan Planı bile bu kadar kopup, tekrar başlamadı. Zaman aldı ama, masadan kalkıp oturan bu kadar çok olmadı.

Bu defaki süreç sanırım tarihin en sürüncemeli süreci oldu.

O bakımdan değişik.

Şimdi Crans Montana’da yeni bir aşama başlıyor

Umutlu olan çok az.

Güney’de yayınlanan ankete baktım, çözüm isteyenler çok, ama bu sürecin başarıya ulaşacağına inanan az.

İsviçre’nin Kıbrıs konferansı düzenlenmeyen kasabası kalmayacak yakında.

Haydi, Crans Montana son olsun, tarihe geçsin…

Haydi bizi şaşırtın.

Diyorum ama, inanıyor muyum?

Hayır….

_______________________________________________________________________________

Yerin Kulağı Var

NE BEKLERDİ:

Eide tarafından sunulan belgenin yuvarlak ifadeler içerdiğini söyleyerek, belgenin ne Kıbrıs Rum tarafını ne de Kıbrıs Türk tarafını tatmin edecek durumda olduğunu dile getiren Başbakan Hüseyin Özgürgün, ciddi bir gelişme olmazsa Crans-Montana Zirvesi’ne katılmayacağını açıkladı. Geçen defaki zirvede yaşananları düşündüğümde, gitmemesi daha hayırlı olur diye düşünüyorum. Ayrıca hazine, yanında götüreceği onlarca personelin masrafından da kurtulmuş olacak ki, bu bile kar…

NE DİYECEKLER:

Crans-Montana öncesi bizim siyasiler yine bildik lafları tekrar ediyor. “garantiler sulandırılamaz, tek asker bile çekilmeyecek”… İyi de, yarın Türkiye garantilerde geri adım atar, asker sayısında azaltmaya giderse ne olacak?  “Türkiye en iyisini bilir” deyip söylediklerini yutup susacaklar mı, yoksa yine aynı tepkileri gösterecekler mi, doğrusu çok merak ediyorum…

ARTIK SIĞMIYORUZ:

Yükseköğretim Kurulu  bu yıl KKTC’ye verdiği kontenjan sayısını, 20 binin üzerine çıkarmış. Şimdi bile bu ülkede yürümekte zorlanıyoruz, eski Başbakan İrsen Küçük’ün dediği gibi kalabalık bir nüfusumuz var. Ne yollarımız, ne de alt yapımız bu kadar kalabalığı kaldırmaya müsait değil. Keşke kontenjan artıracaklarına ‘kaliteyi arttırın’ deseler daha çok memnun olacağız…

NERESİNİ TUTSAK ELİMİZDE KALIYOR:

Yüksek Mahkeme Eski Başkanı Nevvar Nolan; “Kıbrıs sorununun çözülmesiyle bu ülke kurtulur demek doğru değildir. İlk önce kendi evimize çeki düzen vereceğiz” değerlendirmesinde bulundu. İyi de kırk yıldır bu evi bir türlü düzeltemiyoruz, neresini tutsak elimizde kalıyor. Hoş, çözüm olsa da biz bu kafayla gittikten sonra birşeyin düzeleceğine pek inanmıyorum ama, hani belki, komşumuzdan utanıp da birşeyler yaparız diye umutlanıyorum…

BİRİNCİ İHTİHACIMIZ CEZAEVİ:

“665 kişilik kapalı, 100 kişilik açık”… Böyle başlayan bir haberi dünyanın herhangi başka bir ülkesinde okuduğunuzda, yapılacak olan ya  stadyumdur, ya konser salonu, ya da sergi salonu falan… Yok, bizde şu kadar kapalı, bu kadar açık yeni cezaevi yapılacağı duyuruluyor. Çünkü bizde birincil ihtiyaç, cezaevi… Ülkenin en büyük üretimi suç… Hem yerli üretim, hem ithal. Sadece bu bile ne kadar geri gittiğimizi göstermeye yetmez mi..?

24 SAATE 4 ÖLÜM:

İlk haber Tatlısu’dan geldi. Önce karısını öldürdü, sonra inithar etti. Hemen ardından Yiğitler köyünden bir başka intihar haberi… Ve son ölüm haberi, BRTK çalışanı sevgili Hakan Çakmak’tan geldi, genç yaşta kalbine yenik düşmüş. 24 saate sığan dört ölüm. Ne oluyor bize böyle. Lanetli bir ülke olduk. Havasından mı, toprağından mı bilmiyorum. Belki de yıllardır bu topraklarda yaşanan acıların travmasıdır…

_______________________________________________________________________________

ZİRVEDEKİLER

Cenk Uzunoğlu: “Gelişmelerin Doğu Akdeniz’de bir anda tehlikeli bir boyuta ulaşabilme potansiyeline sahip olduğunu göz ardı etmeyelim. Görüşmelerin sonucu, yaklaşmakta olan felaketin yönünü değiştirmeye olumlu kaktı yapma potansiyeli olduğu gibi, büyük resimdeki karamsar tablonun içine, farklı bir değişken olarak eklenme ve felaket zincirini tetikleme potansiyeli de var”…

 ________________________________________________________________________

DİPTEKİLER

30 Örgüt Evi: İki kişi tutuklandı, bir tanesinin, KKTC’deki 30 örgüt evinin sorumlusu olduğu açıklandı. Düşünebiliyor musunuz, kim bilir kaç tane daha ağabey, kaç tane daha örgüt evi vardı. Şimdi bizimkilerin yorumunu gerçekten merak ediyorum; hiç mi haberi olan birileri yoktu? Adamlar memleketi örgüt yatağına çevirmişler, hiç mi şüphelenen olmadı? Eğer varsaydı, niye Türkiye’den talep gelene kadar beklediler. Öyle ya, biz de FETÖ’yü terör örgütü ilan etmedik mi? Eğer hiç haberleri yoksaydı, o çok daha vahim…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar