"Girne’de AVM yapma çalışmalarım var" - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Röportaj

“Girne’de AVM yapma çalışmalarım var”

Girne’de AVM yapma çalışmalarım var

NE İSTEDİĞİNİZİ BİLECEKSİNİZ: Sadece okumak yeterli değildir. Önünüze hedefler koyup ona doğru gitmelisiniz. Fırsatları değerlendirmeli. Bir işi severek yapmak ve çalıştığınız yerde mutlu olmak çok önemli
ZEYTİNYAĞI VE AVM: Yurt dışında kazandığım paraları ülkemde yatırıma dönüştürme arzusundayım. Akdeniz köyünde İspanya’dan getirip zeytin diktim. İlerde zeytinyağı ihraç etme arzum var. Girne’de bir AVM yapma çalışmalarım devam ediyor


Lisani Atasayan genç, hırslı, koyduğu hedeflere ulaşmak için çalışmaktan geri durmayan başarılı bir Kıbrıslı Türk. 44 yaşında Coca Cola içeceğin Azerbaycan Genel Müdürlüğünü yapıyor. Coca Cola gibi uluslar arası bir şirkette bu başarıyı sağlamak çok da kolay değil. Ama kendisi “ önünüze hedefinizi koyarsanız ve fırsatları değerlendirirsiniz, başarılı olmamanız için hiçbir neden yok” diyor. Mağusalı olan ve adaya fırsat buldukça gelen Lisani Atasayan, ülkesine yatırımlar da yapıyor. Akdeniz köyünde kendisine bir zeytin bahçesi kuran ve ilerde zeytin yağı ihraç etmeyi düşünen Lisani Atasayan, bunun yanında Girne’de bir de AVM yaptırma konusunda çalışmaları devam ediyor. Kendisi hiç evlenmemiş.  Kıbrıs kültürünü bulunduğu ülkede çok da yaşatamıyor. Azerbaycan’da bulunan birkaç Kıbrıslı Türkle zaman zaman bir araya geldiklerinde kültürü, ülkeyi anıp, hasretlerini gideriyorlar. Kendisi ile gerçekleştirdiğimiz röportajı merakla okuyacağınızdan eminiz.

HAVADİS: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
ATASAYAN:
1968 doğumluyum. Annem Limasollu, babam Baflı. Dolayısıyla, ilk Kanada’da doğmama rağmen ben 3 yaşında iken Kıbrıs’a geri döndük. 1974 yılına kadar Limasol’da yaşadık. Daha sonra savaştan sonra göçmen düştük ve Mağusa’ya geldik. Gazi İlkokulu’nu bitirdikten sonra 1980 yılında TMK’ya başladım. 1986’da mezun olduktan sonra İstanbul’da Boğaziçi Ekonomi Bölümü’nü kazandım. Onu bitirdikten sonra Kanada’ya gittim. Orada İşletme ve Bilgisayar okudum. İki diploma aldım. Onun üzerine de master yaptım. 1996 yılında da onlar bitti. 1996 yılında okulları tamamladıktan sonra İstanbul’a geri döndüm ve 2 Ocak 1997 yılında Coca Cola’da işe başladım ve o günden bu yana da burada çalışmaktayım.

HAVADİS: Oradaki ilk göreviniz ne idi?
ATASAYAN:
Finansal analist olarak işe başladım. Daha sonra finans müdürü oldum, finans direktörü oldum. Son noktada da genel müdürlük yapıyorum Azerbaycan’da.

HAVADİS: 11 yılda bu noktaya ulaşmanız normal bir işleyiş mi idi. Yoksa bunda sizin başarınız ve hırslarınızın da payı var mı?
ATASAYAN:
Şimdi bakın. İstanbul merkezli, Coca Cola içecek diye adlandırılan 10 bin kişinin çalıştığı bir şirkettesiniz. Halka açık bir şirket ve hisseleri borsada işlem gören bir şirket. Avrupa sınırından başlayıp, Çin sınırına kadar bir coğrafyada 10 tane ülkesi olan bir şirket. On bin kişilik bir şirkette Genel Müdür olmayı siz değerlendirin. Dolayısıyla bu bir süreçtir. Sizin şirketlerde gösterdiğiniz performansın neticesidir. Gösterdiğiniz başarıdır şirket içerisinde size yol açan. Ama herkes aynı yoldan gidecek diye bir kural da yoktur bence. Başarı hırsı olmazsa bir şey olmaz zaten. Bir şeyi azmetmezseniz bir şey arzulamazsanız, bir vizyonunuz yoksa kendinize,  bir hedef koymadıysanız hiçbir şey olmaz. Böyle şirketlerde hedef bazlı sonuç almak çok önemlidir.

HAVADİS: Neden Azerbaycan’da çalışmayı seçtiniz?
ATASAYAN:
Esasında Azerbaycan dememek gerekiyor. Ben kariyerime finans direktörü olarak başladım. Orada, bir fırsat çıktı. Ya finansta kalıp, finansta daha üst pozisyona çıkacağım veya genel müdür yoluna gireceğim. O anda Azerbaycan fırsatı çıktı. Dedim ki “Ben bunu düşünebilirim”. Bizim şirketlerde belirli yerlere geldikten sonra bu olabilir. Normalde, satış, pazarlama ağırlıklı pozisyonlardan Genel Müdürlüğe geçilir ama finans departmanında olmama rağmen tamam dediler. 2010 Nisan ayında böyle bir fırsat çıkınca ben de talip oldum. Benim patronlarım da bu işe sıcak baktılar.

HAVADİS: Azerbaycan’da neler yapıyorsunuz somut olarak?
ATASAYAN:
Azerbaycan’da 18 yıldır Coca Cola üretiyoruz. Düşünün Azerbaycan bağımsızlığını 1991 yılında kazandı. 2-3 yıl sonra Coca Cola oraya fabrika kurdu. Oradaki bütün Coca Cola’nın satış, dağıtım, pazarlama, insan kaynakları, üretim, tüm ülkenin Coca Cola stratejilerinden sorumluyum. Şirkette sezonuna göre 600 ile 800 arasında kişi çalışıyor. Bayağı büyük bir operasyon.

HAVADİS: Coca Cola içerisinde Kıbrıslı olmak sizlere bir avantaj sağladı mı?
ATASAYAN:
Bizim gibi profesyonel ve yüksek tempolarda çalışan şirketlerde Kıbrıslılık veya başka bir ülkeden olmak sizlere avantaj veya dezavantaj sağlamaz. Dolayısıyla sizin şirket içerisinde göstereceğiniz performansa bağlıdır bu. Tabii ki lisan bilmek sizlere bazı kapılar açabilir. Kıbrıs’ta yaşamak, farklı bir kültürde yaşamak, tabii ki size ilerde hayatınızda avantaj sağlar. Ama “Sen Kıbrıslısın diye bu olacak” gibi bir şey olamaz. Ama değişik ülkelerde yaşamanın, kültürleri öğrenmek, çok önemli bir süreç ve sizlere çok önemli bir katkı yapıyor. Çünkü sonuçta makinelerle değil, insanlarla iş yapıyorsunuz. Her kültürün, her ülkenin kendine göre bir işleyiş dinamiği vardır. Onu anlamanız gerekiyor bir ülkede başarılı bir şekilde iş yapmak için.

HAVADİS: Kendinizi bulunduğunuz pozisyon gereği, başarılı bir noktada görüyor musunuz?
ATASAYAN:
Ben esasında, insanın başarılı olup olmamasını, kendisinin söylemesi ile olmayacağına inanırım.  Kendi açımdan baktığım zaman Coca Cola gibi bir şirkette son 15 yıldır, belirli kariyer hedeflerime ulaşmışsam, hedefim olarak kendime daha da yüksek hedefler koyuyorsam, en azından kendi adıma başarılı olmuş addediyorum kendimi.

HAVADİS: Bundan sonraki hedefiniz nedir?
ATASAYAN:
Kariyerimde yükselebileceğim yere kadar gelmek. Daha çıkabileceğim yerler vardır mutlaka. Kısmet. Hayatın ne getireceğini bilemeyiz. Şu anda Coca Cola’nın içerisinden çıkmak gibi bir düşüncem yok. En önemli şey nedir biliyor musunuz? Yaptığınız işi seviyor musunuz, ikincisi de, çalıştığınız yerde mutlu musunuz. Bunlar çok önemlidir. Çünkü günde 12 saatim işte geçiyor. Mutlu değilseniz eğer, günün 6 saatini de uykuda geçirseniz 18 saat yapıyor. Geriye bir şey kalmadı. Hayatınızın en büyük zamanını geçirdiğiniz yerde mutlu değilseniz, o zaman artık oradan gitme zamanı gelmiştir.

HAVADİS: Yurt dışında yaşamaya nasıl karar verdiniz?
ATASAYAN:
Açıkçası ben bu konuda, ailem bana hiçbir zaman “Gel, bu ülkede yaşa, şunu yap, bunu yap” diye bir baskı yapmadı. Ki biliyorsunuz benim babam bu ülkede yıllarca politikada uğraşmış bir insan. Hiçbir zaman bana baskı yapıp “Gel politikaya atıl, aile şirketinin başına geç” diye bir baskı yapmadı. O açından ben kendimi şanslı sayıyorum. Ben okulumu bitirdim ve dedim ki “Ben Kıbrıs’ta yaşamayacağım.”

HAVADİS: Size bu kararı verdiren ne idi?
ATASAYAN:
Benim ideallerim açıkçası, Kıbrıs’ın dinamiği ortada. Gelip de, yani kesinlikle küçük gördüğümden değil, yanlış anlaşılmasın. Ama insanın hayata bakış açısı farklı. Ben Kıbrıs’a gelip de ithalat, ihracat ile uğraşmak istemedim. O benim hayatta istediğim bir şey değildi. Ben her zaman profesyonel bir şirkette çalışmak istedim. Okurken de bu idi hedefim.

HAVADİS: Bundan sonra çalışma hayatınızı Azerbaycan’da mı sürdüreceksiniz?
ATASAYAN:
Hayır, ben sonuçta ben orada profesyonel olarak çalışıyorum. Belli bir görev sürelerimiz var. Süre öncesinde, sonrasında şirketteki konjonktür, başka bir yer, İstanbul. Her zaman buralarda çalışılabilir. Azerbaycan’da çalışmaya başlayalı. Bakacağız artık fırsat nerede çıkabilir.

HAVADİS: Hayatınızın herhangi bir döneminde Kıbrıs’a dönmeyi düşünüyor musunuz?
ATASAYAN:
Tabii ki, Kıbrıs’la bağım var. Geçenlerde 2 bin 500 zeytin ağacı diktim Akdeniz köyüne. İspanya’dan fidanları getirdim. Bilinçli şekilde bir tarıma girdik. Zevk için yapıyorum. Başka bir yerde inşaatım var. Girne’ye bir AVM kurma arzusundayım. Kendi ülkemize yatırım yapma arzusundayız tabii ki. Bundan geri duramayız. Tarım işi de benim hobim. Sonuçta zeytin ağaçlarından alınacak ürünü inşallah başka bir ürüne dönüştüreceğiz. Zeytinyağı yapacağız. Pazarı da bulacağız bu konuda. Zeytin dünyanın en eski bitkilerinden birisi. Oraya dikin, başka bir şey yapmanıza gerek yok. Zeytin verir size. Ama olay o değil. Olay, bunu organize şekilde işletebilmek. Kimse kusura bakmasın, bugün Kıbrıs’ta zeytin yağı diye bir şey yoktur. Çünkü gerçek anlamda progres yok. Benim İspanya’dan getirdiğim türün gerçek anlamda verimi var. Oradan çıkarılacak zeytinyağı çok ciddi oranda olacaktır. Çünkü bu iş sonuç itibarı ile verim işidir. Dünyanın en büyük zeytin üreticisi açık ara İspanya’dır. Fakat dünyaya bir bakın en iyi zeytinyağını bilinen, İtalyanlardan çıkar. Zeytin yağı alıyor İtalyanlar İspanya’dan ve gelip onu işliyorlar. Bu konuda ileriki zamanda iddialıyım. Zeytinyağımın ismi bile belli ama şu an açıklamak istemiyorum. Bizim “gara yağımız” var, dünyanın neresinde var ki bu. Ama ne yazık ki bunun tanıtımını yapamıyoruz. Bu konularda çalmak gerekiyor.

HAVADİS: Yurt dışından ülkeye baktığınız zaman nasıl görüyorsunuz? Ekonomi nasıl?
ATASAYAN:
Ülkenin ekonomisi maalesef kısıtlı. Dışarıya açık olmadığı için, halen daha izolasyonlar devam ettiği için. Kendi direkt uçak seferleri yok örneğin. Bu çok önemli bir eksiklik. Ürününüzü istediğiniz gibi ihraç edemiyorsunuz. İthalat konusunda size engeller çıkarılabiliyor. Adam size, “benim ana bayiim adanın diğer tarafındadır.”  Bizim gibi bir ülkenin ekonomisini büyütmek için bazı şeyler yapmak gerekir. Ya bir turizm olacak ki bir yere kadar bu oluyor ama daha da fazla insanın gelmesi gerekiyor buraya ekonominin büyümesi için. Veya, Rum tarafının yaptığı gibi, hizmet sektörünü büyütmeli. Ofshore olabilir mesela. Ama Kıbrıs’ın statüsünden dolayı da bunu istediğiniz gibi yapamazsınız. Geçenlerde bir yerde okudum, sadece Güney Kıbrıs’ın para transferi Rusya’ya 120 milyar dolar yılda. Oradan da Güney’e 117 milyar dolar. Rakamları bir düşünün. Bu bir iş ama bizde bu da yok. Dolayısıyla bazı şeyler ortadan kalkmadığı sürece Kıbrıs’ın ekonomisi kısıtlı. Geliri kısıtlı.

HAVADİS: Tüm bunları sadece izolasyonlara bağlamak doğru olur mu sizce?
ATASAYAN:
Tabii ki bunu sadece izolasyonlara bağlarsak doğru olmaz. Ama bunlar bir engel. Bugün Kıbrıs’ta turizm olayında, Kıbrıs’ın kurtuluş yollarından birisi Turizm, bir de üniversitelerdir. Ama bunu da yaparken, çok rakip var. Türkiye bakın turizm konusunda nerelere gelmiş. Bugün üniversitelere de baktığınızda dünyada rakip çok. Dolayısıyla insanın önce kendisini konumlandırması gerekiyor. Yani Ben turizmin neresinde olacağım? Antalya ile mi yarışacağım? Yoksa başka bir kulvar mı bulmam gerekiyor. Bazı şeyleri pazarlamakla, özel sektörü teşvik etmekle, profesyonelleşmekle gelişebilir.

HAVADİS: Yapabiliyor muyuz bunları?
ATASAYAN:
Mutlaka bir şeyler yapılıyor. Görüyoruz. Şu an itibarıyla şu an bunlar yeterli değil bence. Yeterli olsa zaten şu anda ekonomik olarak daha değişik bir yerde olurduk.

HAVADİS: Ülke ekonomisi, iyi mi kötü mü sizce?
ATASAYAN:
Ne iyi, ne de kötü derim. Ortada bir yerde açıkçası. Bu da ortanın neresine baktığınızla alakalı. Örneğin Rum tarafının ekonomisi batmış durumda. Bize öyle bir durumumuz var mı yok. Ama onun da belirli nedenleri vardır.

HAVADİS: Adada bir çözüm, barış olur mu sizce. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
ATASAYAN:
Açıkçası ben Türk toplumunun çok daha barış yanlısı olduğunu düşünüyorum Rum tarafından. Ama bir laf vardır. “Tango yapmak için iki kişi gerekir” Siz istediğiniz kadar isteyin. Karşı taraf istemiyorsa veya bir anlaşma yapılacaksa bunun karşılığında ne taviz vereceksiniz bu çok önemli bir dengedir.” Her şeye rağmen” bir anlama mı, yoksa iki tarafı da memnun edecek bir anlaşma mı.  Rum toplumu bazı konularda çok rahat olduğu için kendini ağırdan satmaya çalışıyor.

HAVADİS: Çözüm olmaması halinde siz KKTC’nin bu şekilde devam etmesinden yana mısınız*
ATASAYAN:
Bir şey sorayım ben size. Dünyadaki en büyük nimetlerden birisi nedir? Mutlu, huzurlu güvenli yaşamak. Bugün KKTC tanınsa,Rum Cumhuriyeti adı altında birleşmek için bir neden kalır mı? Bugün ABD, Avrupa Rusya aklınıza gelecek bu ülkeler KKTC’yi tanısa bizim böyle bir zorunluluğumuz olmaz. Ama dış güçler böyle bir koşul öne sürdükleri için bir şekilde anlaşma yapılmaya çalışılıyor. Bugün ülke çok politize olmuş, herkes politika konuşuyor. Bunu önce bir değerlendirmek gerekiyor. Ne kadar sağlıklıdır bu durum.

HAVADİS:  Sizin gibi başarı sağlamaları konusunda gençlere mesajınız nedir?
ATASAYAN:
Sadece iş hayatımızda değil, özel hayatımızda da, sosyal hayatımızda da olması gereken en önemli şey, insanların çalışanların ortaya koydukları hedeflerine doğru çalışmalarıdır başarılı olmaları için. Fırsatları görüp ona göre kendimize hedef koyup, onun için çalışıldığında ben başarının geleceğini açıkçası görüyorum.

 

Fotoğraflar: Hasan DÜZGÜN

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar