Gelişmek için tasarruf sahibinin hakları korunmalı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Kıbrıs

Gelişmek için tasarruf sahibinin hakları korunmalı

Gelişmek  için tasarruf sahibinin hakları korunmalı

Tasarruf sahibinin hakları korunmalı


N “YASALARI GÖRMEK LAZIM”… Erol, Kuzey Kıbrıs piyasalarına Güney’den mevduat gelebilmesi için dünya normlarında temel yasal düzenlemelerin yasalaşıp uygulamasını görmek gerektiğini belirtti. Bu düzenlemelerin yapılması ile orta ve uzun vadede mevduat akışının ancak mümkün olabileceğini belirtti

n “BORÇLUYU KORUMAYA YÖNELİK SİSTEM KAOS GETİRİR”… Dr. Süleyman Erol, Güney Kıbrıs’taki durumu örnek vererek, bankacılık sektöründeki sorunlarda tüm çözümlerin tasarruf sahibine odaklanması ve esasen onların haklarının koruması gerektiğini belirtti ve “Borçluyu korumayı hedefleyen sistemler sadece kaos ve kriz yaratır” dedi

n “YASA TASARISI MAKSADINI AŞTI”… Erol, son dönemde Borç İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa Tasarısı’nın ise tamamen maksadını aştığını söyleyerek bunun halkın ve ekonominin aleyhine sonuçlar doğuracak bir girişim olduğunu kaydetti

Gizem ÖZGEÇ

Creditwest Bank Genel Müdürü ve ODTÜ KK Kampüsü Öğretim Görevlisi Dr. Süleyman Erol, Güney Kıbrıs’ta yaşanan banka krizinin Kuzey’e yansımalarını ve uzun süren alacak davalarını Havadis’e değerlendirdi.
Dr. Süleyman Erol, Kuzey Kıbrıs bankacılık sektörünün Güney Kıbrıs’a şu durumda alternatif olmasının çok zor ve uzun yıllar alabilecek bir süreç olduğunu belirtti. Erol, Kuzey Kıbrıs’ta dünya normlarında piyasa koşullarının oluşması için gerekli temel yasal düzenlemelerin yasalaşıp uygulamasını görmeden, yabancı yatırımcının Kuzey Kıbrıs tercihi yapmasının çok zor olduğunu söyledi.
Tepkisel olarak münferit bazı nakit hareketlerin olabileceğini de belirten Erol, ancak şu aşamada buna çok fazla anlam yüklemenin doğru olmayacağını ifade etti. Erol, orta ve uzun vadede ülkenin ve piyasaların bunu hedeflemesi ile ancak mevduat akışının mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Güney Kıbrıs’ın mevcut durumda finansal istikrara ihtiyacı olduğunu ve bu istikrarın sağlanması için çözüme eski konjonktüre oranla daha fazla gereksinimleri olduğunun altını çizen Erol, çözüm sürecinin bundan sonra olumlu yönde ilerleyebileceğini de ifade etti.
Erol, Güney Kıbrıs’taki finansal piyasalarda tasarruf sahibinin güveninin önemli oranda sarsıldığı bunun Güney Kıbrıs piyasaları için son derece olumsuz bir gelişme olduğunu belirtti. Güney finans bankacılık sektörü Kuzeydeki piyasanın 20 katı büyüklüğünde ve büyük oranda dıştan-dışa bankacılık yapıldığını ifade eden Erol, “Başka bir deyişle kaynaklarının önemli bir kısmını başka ülkelerden sağlıyor ve yine bunların çoğunu yurtdışına kredi kullandırıyorlar” diyerek Güneydeki sistemin Dünya finans piyasası ile tam entegre olarak çalıştığını belirtti. Kuzey Kıbrıs’ta ise uluslararası bankacılık için gerekli yasal ve teknik altyapının yeterli olmadığını ifade ederek “Bizler yarı kapalı bir ekonomi içinde kendi kaynakları ile kendi çözümlerini üreten bir piyasada çalışıyoruz” dedi.

Ders çıkarmalıyız
“Tasarruf sahiplerinin finans sistemine olan güvenindeki sarsılmanın telafisi çok zor, maliyetli ve uzun bir süreçtir” diye de konuşan Erol, Güney Kıbrıs halkının bu bedeli ödemek durumunda kalacağını da belirtti.
“Bu tartışmalardan kendi ülkemiz için önemli dersler çıkarmalıyız” ifadesini kullanan Erol, finans sektörüne yönelik olarak eleştirileri yaparken ülke adına gündeme getirilen konularda odak noktasının her zaman tasarruf sahibinin haklarının korunması olmasının şart olduğunu, finans sistemine güveni sarsacak ifadelerden herkesin kaçınması ve sorumlu şekilde davranması gerektiğini ifade etti.

KKTC’de bankaların davalık alacak oranı yüzde 8, bu oran çok yüksek
Son dönemde gündemde olan Faiz Yasası’nı da değerlendiren Erol, borç-alacak ilişkisinde mağduriyetin tek taraflı olmadığını belirtti. KKTC’de Bankaların yasal takibini yaptığı uzun süren alacak tutarının 460 milyon TL’ye ulaştığını ve şu anda %8’e ulaşan bu gecikmiş alacak oranının şiddetli ekonomik kriz yaşayan ülkelerden bile fazla olduğunu söyledi. Dr. Süleyman Erol, bu sorunun çözülmesi ile ekonomiye çok ciddi bir katkı sağlanacağını, yeni yatırımcıların ve bireysel müşterilerin kredilere çok daha kolay ve daha düşük maliyetlerle ulaşabileceğini de ekledi.
Uzun süren alacak davalarına ekonomik yönden bakıldığı zaman; çözülmeyen alacak davalarının bankaların kredi maliyetlerini yükselttiğini ve özel sektör yatırımlarında caydırıcı etki yarattığını da belirten Erol, bunun son tüketiciye de yansımasının piyasadaki ürünlerin fiyatında artış, yani pahalılık olduğunu da ifade etti.
Kuzey Kıbrıs’ın küçük bir piyasası olduğunu ve mevduat fazlasının bulunduğunu da belirten Erol, “Tüm ekonomimizin ihtiyacına yetecek kaynağımız var ancak ticareti düzenleyecek temel yasaların olmayışı ekonominin çarklarının dönmesini zorlaştırıyor” diye konuştu.

Borçluyu koruyan sistemler sadece kaos ve kriz yaratır
Erol, son dönemde Borç İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa Tasarısı’nın ise tamamen maksadını aştığını söyleyerek bunun halkın ve ekonominin aleyhine sonuçlar doğuracak bir girişim olduğunu da belirtti. “Dünyada hiçbir ülke faiz sorununu bu şekilde çözmeye kalkışmıyor” diyen Erol, faiz ile ilgili bir sıkıntı var ise bunun sadece piyasanın kendi içinde rekabetle çözülebileceğini belirtti.
Kuzey Kıbrıs’ta şu andaki TL cinsi bireysel kredi faizlerine bakıldığı zaman Türkiye’deki oranların da altında olduğunu ifade eden Erol, bu tartışmalar yapılırken bu bilginin kasıtlı olarak veya bilinçsizce göz ardı edildiğini de ekledi.
“Devletin faiz oranı belirlemesi ile domatesin piyasa fiyatını belirlemesi arasında ekonomik sonuçları açısından fark yoktur, her ikisi de uygulanabilir değildir” şeklinde konuşan Erol, faize ilişkin sınırlama girişimlerinin piyasalarda güven sarsıcı bir durum yarattığını belirtti. Dr. Süleyman Erol, dünyada sadece yıllık temerrüt (gecikme) faiz oranlarının sözleşme faiz oranlarının belli bir katını (genelde 2 katı) geçmemesine ilişkin sınırlamalara rastlandığının altını çizdi. Ülkemizde 10 yılı aşan takip süreçlerinin 1-2 aya düşürülmediği sürece temerrüt faizine ilişkin herhangi bir sınırlamanın ise sadece kötü niyetli borçluyu korumaya yönelik olacağını da belirten Erol, bunun tüm finansal sisteme zarar vereceğini de söyledi.
Yasa tasarısının ülkenin hiç bir sorununu çözmediği gibi borcunu geri ödeme niyeti olanlarda ahlaki zafiyet de yaratma tehlikesi olduğunu söyleyen Erol, bu durumun yatırımcı, esnaf ve bireysel müşterilerin krediye erişimini daha da zorlaştıracağını söyledi.
Dr. Süleyman Erol, Güney Kıbrıs’taki durumdan da anlaşılabileceği gibi bankacılık sektöründeki sorunlarda tüm çözümlerin tasarruf sahibine odaklanması ve esasen onların haklarının koruması gerektiğini belirterek “Borçluyu korumayı hedefleyen sistemler sadece kaos ve kriz yaratır” dedi

Sonuçsuz alacak davalarında asıl tehlikeye atılan ülkenin milli servetidir
Sonuçlanmayan alacak meselesi ile ilgili tartışmalarda bankaların esas görevinin de göz ardı edildiğini belirten Erol “Bankalar ve ticaret yapan şirketler, tasarruf sahipleri ile paraya ihtiyacı olanlar arasında sadece aracı görevi görmektedir, bankaların kullandığı kaynakların %90’ı halkın tasarrufu ve alın teridir” diyerek piyasada 22 banka kredi vermek için ciddi bir rekabet etmekte ancak alacakların takip ve tahsilât sürecindeki sorunların bankaların kredi verme iştahının azalmakta olduğunu söyledi.
Yine göz ardı edilen diğer bir konuya dikkati çeken Dr. Süleyman Erol, uzun süren alacak sorunun çözülmemesiyle ülkenin milli birikiminin tehlikeye atıldığını, bugün bu finansal ilişkiyi ne siyasilerin ne hukukçuların kuramadığını belirtti.
Ülkemizin asıl ihtiyacı olanın Modern Borç İlişkileri Yasası, İcra ve İflas Yasası, Şirketler Yasası ve Vergi Yasası gibi ticareti düzenleyecek temel yasalar olduğunu söyleyen Erol, düzenleme ihtiyaçlarının acilen karşılanması gerektiğinin altını çizdi.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar