Fransa’nın Lefkoşa Büyükelçisi Havadis'e konuştu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Röportaj

Fransa’nın Lefkoşa Büyükelçisi Havadis’e konuştu

Fransa’nın Lefkoşa Büyükelçisi Havadis'e konuştu

KIBRISLI TÜRKLER DEĞİŞİM ISTEDI: Fransa’nın Lefkoşa Büyükelçisi Jean Luc Florent: Kıbrıslı Türkler, lider seviyesinde siyasi bir değişime oy verdiler. Hem Sayın Akıncı, hem de Sayın Özersay’ın aldığı oy oranı, toplumdaki bu değişim ihtiyacına işaret ediyor

ÇÖZÜME ÇAĞRI: Kıbrıslı Türklerin lider Değişimi ile Kıbrıs sorununda bir çözüme gidilmesi yönündeki arzusunu ortaya koyduğunu ifade eden FRANSIZ Elçi,  "Kıbrıslı Türklerin  Türkiye- Kıbrıs arasında daha dengeli bir ilişki talebi var" dedi.


STATÜKOYA MEYDAN OKUMA: Büyükelçi Jean Luc Florent, Kıbrıslı Türklerin ikinci kez statükoya meydan okuduklarını ve çözüm yönünde çok kararlı bir irade ortaya koydukları söyledi ve, "Fransa seçim sonuçlarını böyle okuyor" diye konuştu

MARAŞ'A DIKKAT: Florent: Bana göre, Maraş konusu hem çok karmaşık,ama aynı zamanda çok da sembolik. Dolayısıyla, Maraş ile ilgili bazı adımlar atmak önemli. Ancak bu adımlar öyle bir planlanmalı ki, özlü görüşmeleri engellememeli

Esra AYGIN

Fransa’nın Lefkoşa Büyükelçisi Jean Luc Florent Kıbrıslı Türklerin, lider seviyesinde siyasi bir değişime gittiklerini ifade ederek hem Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, hem de Kudret Özersay’ın aldığı oy oranının toplumdaki değişim ihtiyacına işaret ettiğini belirtti.
Jean Luc Florent, Kıbrıslı Türklerin lider değişimi ile Kıbrıs sorununda bir çözüme gidilmesi yönündeki arzusunu ortaya koyduğunu ifade etti.
Fransız Elçi,  “Kıbrıslı Türklerin  Türkiye- Kıbrıs arasında daha dengeli bir ilişki talebi var” dedi.
Florent, Kıbrıslı Türklerin ikinci kez statükoya meydan okuduklarını ve çözüm yönünde çok kararlı bir irade ortaya koydukları söyledi.
Fransa’nın Lefkoşa Büyükelçisi Jean Luc Florent, Havadis’in sorularını yanıtladı.

Geçtiğimiz ay Kuzey Kıbrıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kıbrıslı Türklerin büyük bir oy çoğunluğu ile Sayın Mustafa Akıncı’yı seçmeleri ne anlama geliyor?
Florent:
Bana göre seçim sonuçlarının üç ana mesajı var. İlk olarak, Kıbrıslı Türkler, lider seviyesinde siyasi bir değişime oy verdiler. Hem Sayın Akıncı, hem de Sayın Özersay’ın aldığı oy oranı, toplumdaki bu değişim ihtiyacına işaret ediyor. İkinci mesaj, Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs sorununda bir çözüme gidilmesi yönündeki arzusu. Ve üçüncü mesaj ise, Sayın Akıncı’nın seçim kampanyası boyunca ve seçildikten hemen sonra söylediği gibi, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye arasında daha dengeli bir ilişkiye olan talep. Bunlar bana göre seçim sonuçlarının üç ana mesajı. Ve hepsi aslına bakarsanız birbiri ile bağlantılı.
Sayın Akıncı’nın bu kadar büyük bir oy oranıyla seçimi kazanmasını bekliyor muydunuz?
Florent:
Seçimlerden birkaç gün önce Sayın Akıncı’nın seçimlerin galibi olabileceği yönünde bazı bilgiler veya göstergeler edindik. O nedenle bu bizim için tamamıyla sürpriz olmadı. Ancak haklısınız, Sayın Akıncı’nın böyle bir oy oranı ile kazanması bizi şaşırttı.
Kıbrıslı Türklerin ikinci kez statükoya meydan okudukları ve çözüm yönünde çok kararlı bir irade ortaya koydukları yönündeki görüşe katılıyor musunuz?
Florent: Evet, ben de seçim sonuçlarını bu şekilde okuyorum.
Şimdi Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmasını amaçlayan müzakerelerde yeni bir süreç başladı. Bu süreç daha önce başarısızlıkla sonuçlanan süreçlerden neden farklı olsun?
Florent:
Öncelikle, iki lider, yani Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiadis arasında gerçek bir güven ve inanç var. Geçtiğimiz hafta Sayın Anastasiadis ile yaptığım görüşmede kendisinden, iki lider arasında çok büyük ve gerçek bir güven ve inanç olduğu izlenimini edindim. Bunun çok önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Güven… Ve bu güven, her iki liderin de aynı çözüm vizyonunu paylaşması sayesinde daha da büyüyor. Yani bir tarafta güven var, diğer taraftan da Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili her ikisi de aynı vizyona sahip. Sayın Akıncı yaptığı açıklamalarda Kıbrıs’ta varılacak çözümün, konfederasyona daha yakın bir yapı değil, gerçek bir federasyon şeklinde olacağını çok net şekilde ortaya koydu. Ve bence bu çok önemli bir unsur, çünkü Sayın Akıncı’dan önceki lider, çözümden bahsettiğinde ne demek istediği, nasıl bir çözüm öngördüğü her zaman çok net değildi.
Aslında halihazırda bazı değişiklikler görmeye başladık. Kıbrıs Türk tarafı, geçiş kapılarındaki vize prosedürünü değiştirdi. Şu anda iki taraf belli bazı Güven Artırıcı Önlemler üzerinde çalışıyor. Bu önlemlerle ilgili değerlendirmeniz nedir?
Florent:
Bu güven artırıcı önlemler ilk olarak, cesaret verici. İkinci olarak, günlük hayat açısından faydalı. Önemli olan, toplumlar söz konusu olduğunda, gerçek, direk ve çabuk etki yapabilecek küçük güven artırıcı önlemlere odaklanmak. Bunların, hem her iki toplum arasındaki güvene katkı yapması hem de insanların günlük hayatlarını kolaylaştırması çok önemli – ki geçiş kapılarındaki prosedür değişikliği veya mobil telefonların interkonnektivitesi bu çerçevede adımlardır. Güven artırıcı önlemlerin, iki toplum arasındaki temasa ve etkileşime katkı yapması gerekiyor.  Ve tabii ki, çözüme de olumlu katkı yapması gerekiyor. Dolayısıyla, şu ana kadar atılmış olan adımlar bizi son derece cesaretlendirmiştir. Anladığım kadarıyla iki lider 28 Mayıs’taki bir sonraki görüşmelerinde de bir dizi Güven Artıcı Önlemi ele alacak. Dediğim gibi, bu gibi önlemler çok önemli, çünkü insanların hayatına direk olarak etki ediyor.
 

Anladığım kadarıyla Maraş konusu, bir güven artırıcı önlem olarak Birleşmiş Milletler ve diğer bazı büyük aktörlerde endişe yaratıyor çünkü dikkatleri ve kaynakları kapsamlı çözümden uzaklaştırabilir. Maraş konusunda sizin yaklaşımınız nedir?
Florent
: Bana göre, Maraş konusu hem çok karmaşık, ama aynı zamanda çok da sembolik. Dolayısıyla, Maraş ile ilgili bazı adımlar atmak önemli. Ancak bu adımlar öyle bir planlanmalı ki, özlü görüşmeleri engellememeli. Aldığım izlenime göre, her iki lider de Maraş’ta neler yapılabileceğine ilişkin çalışmaların ele alınacağı paralel bir süreç yürütülmesini öngörüyor. Ancak bu adım, daha sonraki bir aşamada ve dediğim gibi, müzakere sürecine paralel bir süreç çerçevesinde atılacak ki, iki süreç birbirini herhangi bir şekilde sekteye uğratmasın. Ancak genel olarak, her iki toplumun birbirine ve müzakerelere olan güveninin artırılması için Maraş – Mağusa Limanı – Ercan Havaalanı gibi güven artırıcı önlemler konusunda ilerleme sağlamak önemli. Bu konuyu gündemde tutmak önemli, ama acele etmek için bir neden yok. Ve bu konu kesinlikle bir ön şart haline gelmemeli. İzlenimim o ki, şu anda bunun bir ön şart olmadığı ve müzakere sürecine paralel bir süreç çerçevesinde ele alınacağı konusunda net bir fikir birliği var. Dolayısıyla evet, bunun gibi son derece siyasi bir güven artırıcı önlem sürece yardımcı olur ve kolaylaştırır, ama bu konuda aceleci davranılmamalı.
Öncelik kapsamlı çözüm mü?
Florent:
Kapsamlı çözüm her iki lider için de hem bir öncelik hem de amaç. İzlenimim bu. Çünkü şu anda Maraş ile ilgili güven artırıcı önlemin paralel bir süreçte ve acele etmeden ele alınacağı konusunda her iki lider de aynı çizgide. Zaten her durumda Maraş konusunda şöyle ya da böyle bir değerlendirme süreci olmalı ki, bir anlaşma durumunda daha iyi bir pozisyona ve hazırlığa sahip olunsun. Çünkü hepimiz durumun şu anda nasıl olduğunu biliyoruz.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide müzakerelerde BM Genel Kurulu’nun yapılacağı Eylül’ün üçüncü haftasına kadar önemli bir ilerleme sağlanmasını istiyor. Böylece daha çetrefilli konuların garantör devletlerin de katılımıyla New York’ta ele alınması fırsatı yaratılacak. Bunun gerçekçi bir beklenti olduğunu düşünüyor musunuz?
Florent:
Bana göre, müzakere sürecinde önümüzdeki 2.5 – 3 ayda ne olacağı çok büyük önem taşıyor. Bu sürede, en azından ilkesel bazda da olsa gerçek bir ilerleme sağlanabilirse – yani her detay veya konu hakkında bir anlaşmaya varılmasından bahsetmiyorum çünkü bu zaman alacaktır ve böyle bir süreci yapay olarak hızlandırmanın gereği yoktur – iki lider prensipte birçok konuda anlaşmaya varabilirse, bu çok olumlu bir ortam yaratacaktır. Bu durumda, Eylül ayında New York’ta yapılacak Genel Kurul haftasında süreçle ilgili bir değerlendirme yapmak ve sürecin devamını teşvik etmek için Genel Sekreter ile bir toplantı yapılabilir. Ancak dediğim gibi, her şey, önümüzdeki çok hayati olduğunu düşündüğüm 2-3 ayda ne olacağına bağlı. Her iki tarafta da çok yüksek beklentiler vardır ve bu beklentilerin boşa çıkarılmaması gerekmektedir. Umuyorum ki, iki lider o zamana kadar ilerleme sağlanması için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklardır.
Fransa Dışişleri Bakanlığı müzakerelerin yeniden başlamasından duyduğu memnuniyeti dile getiren bir açıklama yaptı. Fransa’nın BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden biri olarak sürece daha aktif ve görünür şekilde katkı sağlamak konusundaki duruşu nedir?
Florent:
Fransa, en başından beridir Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi taraftarıdır. Bizden talep edilmesi durumunda destek vermeye veya herhangi bir şekilde katkı sağlamaya hazırız. Müzakere sürecinin yeniden başlıyor olmasının çok olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyoruz, olumlu bir ortam olduğunu düşünüyoruz ve müzakerelerde daha fazla ilerleme bekleyebileceğimizi düşünüyoruz – ki yakın geçmişte durum bu şekilde değildi. Dolayısıyla, bu süreci hem ulusal bazda, hem bir AB üye devleti ve hem de özellikle Güvenlik Konseyi’ndeki bir BM üye devleti olarak destekliyoruz. Sürece destek veriyoruz ve elimizden geldiğince sürece yardımcı olmaya hazırız. Ancak bu yardımı, bizden talep edilmesi durumunda yapacağız çünkü ne yapabileceğimizi bilmek çok da kolay değil. Halihazırda sürece birçok aktör dahildir – iki lider, BM, garantörler ve – belki ileriki bir aşamada, müzakereler sonucunda varılacak anlaşmanın AB değerleri ilkeleri ve müktesebatı ile uyumlu olduğunu temin etmek için – AB sürece müdahil olacak. Dolayısıyla, bizler spesifik bir talep olması durumunda, yardımcı olmaya hazırız. Tabii ki süreci değerlendirip bizden beklentilere cevap vermeye çalışacağız.
Şimdilik Kıbrıs konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri arasında fikir birliği var. Sizce bir anlaşma noktasına geldiğimizde Kıbrıs ile ilgili bu fikir birliği devam eder mi, yoksa görüş ayrılıklarının yaşanması riski var mı?
Florent:
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz cuma günü BM Güvenlik Konseyi bir açıklama yaparak sürecin yeniden başlamasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve sürece destek sözü verdi. Dolayısıyla, şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi ve özellikle de Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri Kıbrıs konusunda her zaman, veya neredeyse her zaman aynı çizgide olmuşlardır. Zaman zaman fikir ayrılıkları olsa bile, Güvenlik Konseyi ve özellikle de beş daimi üye, Kıbrıs konusunda ortak bir noktaya varmak konusunda çaba sarf etmişler ve her zaman da bunu başarmışlardır. Ve bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Eide de birkaç hafta önce, Kıbrıs konusunda, BM Güvenlik Konseyi içerisinde ve özellikle de daimi üyeler arasındaki fikir birliğini devam ettirmenin önemine değindi. Bana göre, eğer Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılırsa, söz konusu anlaşmanın daha önceki BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve AB ilke, değer ve müktesebatına uygun olması durumunda, Güvenlik Konseyi ve özellikle de daimi üyeler sadece bir fikir birliği içinde olmakla kalmayacak, bu anlaşmanın uygulanması konusunda yardımcı olmaya da istekli olacaklardır. Kıbrıs sorununun artık bir çözüme kavuşması herkesin çıkarınadır.
Rum tarafının en büyük endişelerinden biri Türkiye’nin çözüm konusunda gerçekten samimi olup olmadığı. Sizin kapalı kapılar ardında aldığınız mesajlar nedir? Türkiye’nin gerçekten Kıbrıs’ta çözüm istediğin konusunda ikna olmuş durumda mısınız? 
Florent:
Bu çok hassas bir soru. Herkes, Kıbrıs sorununun çözüme kavuşabilmesi için Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız olduğunun farkındadır. Burada ana soru şudur: Türkiye’nin katılımı ve yardımları ile bir çözüme ulaşmak için şu an doğru zaman mıdır? Umuyorum ki, müzakere sürecinin dinamik boyutu korunacak ve sürdürülecektir ve Türkiye de oyunu kurallarına göre oynayacaktır. Türkiye’den aldığımız mesajlar, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda hazır ve istekli oldukları yönündedir. Yine bu konuda da, durumun ne olduğunu önümüzdeki 2-3 ay içerisinde göreceğiz. Özellikle Türkiye’de 7 Haziran’da yapılacak seçimlerin ardından elimizde daha iyi bir resim olacak. Bekleyip görelim. Ama inanıyorum ki, bir anlaşmaya varma konusunda gerçek bir umut varsa Türkiye de oyunu kurallarına göre oynayacaktır. Dediğim gibi, çözüm Türkiye dahil, herkesin çıkarınadır.
Bu sürecin herkesin samimiyeti konusunda bir test olacağına katılıyor musunuz?
Florent:
Beklentiler çok yüksektir ve hayal kırıklığına uğramamamız gerekmektedir. Dolayısıyla, umuyorum ki bu süreç bir testten çok daha fazlası, yani bir hakikat olacaktır. Ve dediğim gibi, çözümün sadece bir fikir değil, bir realite olduğunu gösterebilmek için müzakere sürecinde mümkün olduğunca çabuk siyasi bazı anlaşmalara varmak çok önemlidir. Umuyorum ki ilgili tüm aktörler – devletler, uluslararası ve bölgesel kuruluşlar ve sivil toplum – iki liderin rolünü kolaylaştırmak için sürece iştirak eder ve oyunu kurallarına göre oynar. Tüm bu aktörlerin, momentumu korumakta rolleri olacaktır. Umuyorum ki süreç başarılı olacaktır. Umudumuz budur.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar