Çözümle ilgili bazı sorulara henüz cevap veremiyoruz veya cevap verebilecek kadar bilgi sahibi değiliz.
Mesela: Olası çözümde “kurucu devletler” ayrıca “ulusal devlet” statüsünde mi sayılacaklar?
Kurucu devletler “eyalet statüsünde” mi olacaklar?
Merkezi Federal Devletin “kurumları ve yetkileri” kurucu devletler tarafından nasıl paylaşılacak, uygulamalar nasıl olacak?
Bugüne kadar çözümü bir iki kritik konu etrafında yorumladık. Mesela “dönüşümlü Başkanlık, garantiler, mülk ve toprak sorunu” gibi konular.
Oysa çözüm olursa hem Federal Devletin hem “kurucu devletlerin” kendi içlerindeki çalışmaları için “yeni kurumlaşmalar” gerekecektir. Ve bunlar ayni zamanda “Birleşik Kıbrıs” ahkâmlarında birbirlerini tamamlayacak şekilde uyumlaştırılacaklardır.
Yani bugüne kadar kendi bünyemizdeki kurumları bile çalıştıramadığımız için “iyi devlet olamadığımız” gerçeğinde, bu kez “Merkezi Federal Kurumları” hem Güney’le paylaşacak hem de ortaklaşa çalıştıracağız.
Mesela: müzakerelerde “Yasama” konusunda uzlaşıya varıldı deniyor. Ki Annan planında Temsilciler Meclisi ile Senato’dan oluşuyordu. Olası çözümde “kurucu devletlerin” kendi içlerinde özerklikleri söz konusu olacağından ayrıca “ulusal kimlikli Yasama”ları ile Yürütme’leri de olacak mı?
Ve Türk ve Rum’lardan oluşacak Federal Parlamento’nun yetkileri ne olacak? Çünkü o ortak Parlamento yasa yapacak, Federal Bütçe’yi kabul edecek, uluslar arası antlaşmaları onaylayacak, Başkanlık Konseyi’ni seçecek, Başkanlık Konseyi ile Kurumların suç işlemeleri iddiaları varsa bunları da Yüksek Mahkemeye havale edecek…
Merkez Bankası: Öte yandan oluşacak yeni “federal kurumların” en önemlilerden birisi de “Merkez Bankası” olacaktır. Dolayısıyle daha şimdiden insan merak eder. Merkez Bankası’nın “kuruluş ve çalışma şekli ile işlevi” nasıl olacak? Boru değil çünkü MB’sı hem para basacak hem federal devletin para politikasını ayarlayıp uygulanmasını sağlayacak. Ayrıca kaçınılmaz yapılanmada MB’sının her halde bir Rum Başkanı ve bir Türk Başkan yardımcısı olurken bir de MB’sı Kurulu oluşturulacak da Türk Rum katılımlarının oranları ne olacak? Mesela hemen akla şu geliyor: MB’sı Başkanlığı dönüşümlü mü olacak yoksa kalıcılığı ile Cumhurbaşkanlığında olduğu gibi Rum mu olacak?
Öte yandan vergi olayına hiç dokunmayacağım.. Tabi Merkez Bankası’nın ayni zamanda “iki Kurucu Devlet”te şubelerinin olacağını Annan planından biliyoruz. Zaten “bizdeki gibi federalizmde” devletin işleyişi birbirlerine yapışık ikizler gibi ortak olacak. Ve tabi hatırıma geliyor. Birisinin muzırlığı tutar, diğerinin ayağı aksarsa, veya birisi hastalanır diğeri koşmaya devam etmek isterse “ortak yönetimlerle ortak paylaşımlarda çıkacak sorunları kim nasıl çözecek, çözebilecek mi?”
Kısaca: “Bindik federalizm atına habire dehliyoruz da Şu yukarıdaki sorulara veremediğimiz cevaplar silsilesinde “kurumlarda” Rum ağırlıklı yönetim sarmalına girersek hallerimiz ne olacak diye kuşku duyuyoruz…
OYLARI KAPAROZLAYIP SEÇİM KAZANMAK İÇİN YARATILAN DÜZEN!
Altını çize çize, üstüne vura vura ve tabi yüzümüzü utançtan kızarta kızarta itiraf etmeliyiz: “Kurumlaşamadık!”
Bir tarım ülkesi olduğumuz halde tarımda! Okullaşma ve öğretmen sayılarımızla üniversitelerimizin çokluğuna karşın Eğitimde! Üzerinde en çok konuşulup tartışılan ve en çok sistemi aranan olmasına karşın Sağlık’ta!
Tek Sosyal Güvenlik sistemine karşın Sigortalarımızda!
Birliklerine, Odalarına, karşın sanayide ve ticarette!
Kalkınmanın lokomotifidir dediğimiz Turizmde! Vesaire… Kurumlaşamadık, kurumlaşamadığımız için de devlet olamadık! Hem de aradan kırk iki yıl geçmesine karşın. Mesela Devlet hâlâ sütçülük hayvancılıkla uğraşıyor ve bakın Nazım Çavuşoğlu “illallah” derken nasıl yakınıyor, kısaca aktarıyorum:
“Geçmişteki popülizm ve plansızlıklardan dolayı çok zevkli olması gereken Tarım Bakanlığı zor bir Bakanlık oldu… Doğrudan gelir desteği açığı 75 milyona ulaştı… Toprak Ürünleri Kurumunun 20 milyon TL görev zararı var. Arpayı getirenlere milyonlarca lira borç taktı! Süt imalatçıları da film çeviriyorlar! Mesela imalatçılarda 10-15 milyon TL. süt emaneti var ama hiç birinin teminatı yok! İmalatçılar batsa “Kamu Alacakları Tahsili Yasası” şartlarında açılan davalar yıllarca sürecek! Öte yandan sütü satamadıklarında yahut azaltma yönüne gittiklerinde ya makinelerde arıza çıktı deyip sütü almıyorlar veya param yok malımı satamadım diyorlar!.. Öte yandan devletin parası, devletin teşviki ile Türkiye’deki fiyatların altında mal üretip orada satıyorlar! Bu tüccarlık değildir!.. (Yani cevizcinin çuvalından oynuyorlar!)
Yukarıdakiler sadece Tarım kesimine ait anektotlar! Dökülüyor! Çünkü yıllardır Hayvancının çiftçinin, memurun polisin, öğretmenin doktorun, esnafın zanaatkârın oylarını kaparozlamak için Solcusu da Sağcısı da ısrarla sürdürüp götürdükleri “bozuk düzeni” ipleri ile dümeni ellerinde olsun diye, “devletçilik” sistemiyle de pekiştirdiler! Kendileri yönetecekler ki her zaman kendilerine muhtaç kurumlar olsunlar! Siz neden bu ülkede Kooperatifçiliğin, özel sektörün kısaca liberalizmin gelişmediğini dolayısıyle hantal Merkeziyetçi sistemin devam ettiğini sanırsınız?