Seçimler ve eğitim - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Seçimler ve eğitim

 

Öyle görünüyor ki, 28 Temmuz’da ülkemizde bir erken seçim yaşanacak. Her ne kadar da Meclis’te yaşanan seçim öncesi tartışmalarının düzey bakımında toplumun çok gerisinde olduğunu görmek bizleri üzse de, “biz seçtik” diyerek suçun yarısını da üzerimize almak gerekiyor. Ne yazık ki bu düzeysiz tartışmalar bile bir eğitim sorunu olduğunu dillendirmekten çekinmeyeceğim. Ülkede her sektörde olduğu gibi eğitimde de çok ciddi sorunlar var. İktidara talip olanların iktidara geldiklerinde eğitim adına çözmesi gereken yığınla konu var. Siyasi partilerin bu seçim sürecinde eğitimle ilgili neler söyleyeceğini, ne kadar gerçekçi olacaklarını ve planlı programlı bir eğitim anlayışını geliştirip geliştiremeyeceklerini merak ediyorum.
Bugüne kadar bu ülkede hükümet eden ve eğitimi yöneten siyasi partilerin teferruatlı bir eğitim programı ile iktidara talip olduklarını göremedik. Günübirlik politikalar ve kararlarla eğitim yönetilmeye çalışıldı. Eğitimde bir devlet politikası geliştirilemedi. Hakkını yememek adına CTP’nin 40 yıl tezlerinde eğitimle ilgili doyurucu, bilimsel içerikli, ayakları yere basan hedefler ve bu hedeflere nasıl ulaşılacağını gösteren önermeler mevcut. Ayrıca bazı eksiklikleri ile birlikte geçmiş uygulamalarının birçoğunun da eğitim bilimi ile örtüştüğünü söylemek mümkün. Bunun dışındaki siyasi partilerin eğitimde ne yapabileceklerini kestirmek çok güç. Zaten bundan önceki uygulamalara bakıldığı zaman, özellikle UBP’li hükümetler döneminde eğitimi adına alınan kararlar hep siyasi kararlar olmuştur.
Öncelikle bu seçim sürecinde siyasi partilerin eğitim konusunun ne kadar önemli ve hassas bir konu olduğunu kavraması gerekir. Toplum olarak çocuklarımızın eğitimine önem veren bir toplumuz ve çocuğumuzun eğitimi ile gündelik olarak ilgileniyoruz. Birçoğumuza göre çocuğumuzun eğitim sorunu, ülkenin ekonomik ve siyasi sorunlarından önce gelir. Ancak bunu siyasi partilerin de anlaması ve görmesi gerekmektedir. Bunu şu örnekle açıklamam mümkün görünüyor. 1997’de İngiltere’de iktidara gelen ve üç dönem iktidarda kalan Tony Blair’in başkanı olduğu İşçi Partisi hükümetlerinin seçim dönemlerinde en çok kullandığı sloganlardan biri de “eğitim, eğitim, eğitim” sloganıydı. 1989’da Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Avrupa’da yaşanan siyasi çalkantılar ve değişim rüzgarları İngiliz İşçi Partisi’ni, genç lideri Tony Blair ile birlikte iktidara taşımıştı. Bunun önemli nedenlerinden biri de eğitimdi. O yıllarda İngiltere’de Margeret Teacher’ın etkisi altındaki partisi iktidardaydı ve Muhafazakar Parti döneminde özellikle eğitimde ciddi bir fırsat eşitsizliği söz konusuydu. Blair’in eğitimde fırsat eşitliğinden bahsetmesi ve dar gelirli vatandaşların çocuklarının da iyi eğitim almasının olanaklarının yaratılacağını söylemesi Blair’e büyük puan kazandırmıştı. Blair eğitim ile yükselişe geçmiş, Irak savaşı ile düşmüştü.
*******
Bugün ülkemizde sokaktaki her insanın hemfikir olduğu gelmiş geçmiş en kötü hükümet diye tanımladığı 2009-2013 dönemi UBP hükümetinin eğitimde yarattığı tahribatı düşündüğümüz zaman hangi fırsat eşitliğinden bahsedebiliriz ki?
En çok öğretmen eksikliğinin yaşandığı, çocukların yarış atı gibi yarıştırıldığı, LYS sonuçlarında dibe vurulduğu, İskele ve Karpaz bölgesinin unutulduğu, Kolej Sınavları’nın 4 yılda 4 kez değiştirildiği, yerel kitapların ortadan kaldırıldığı, yaratılan sistem dolayısı ile özel derslere milyonlarca liranın harcandığı ve daha nice olumsuzlukların yaşandığı bir 4 yıl geçirdik. Gerek eğitimde gerekse diğer alanlardaki fırsat eşitsizliğinin tavan yaptığı İskele-Karpaz bölgesinde yıllardır bu durum işsizlik ve gelir seviyesinde düşüş olarak bölge halkına geri döndü.
İşte yeni dönem siyasetçilerin önünde duran en önemli sorunlardan biri de ülkedeki her alanda yaşanan fırsat eşitsizliği olacaktır. Her siyasi parti bu seçim döneminde klişe laflar yerine planlı programlı bir manifesto ortaya koymak durumundadır.
Yeni dönemde sandığa gitmeye karar verecek olan seçmenler artık klişe laflar yerine gerçekçi, sürdürülebilir ve popülizm içermeyen programlara onay verecektir. Hamaset dolu, altı doldurulmamış, ayakları yere basmayan boş laflar dönemi sona ermiştir. Dolayısı ile iktidara talip olanlar, geçmişte iktidar deneyimi yaşamış siyasi partiler da dahil olmak üzere, gerek eğitimde gerekse diğer konularda yeni paradigmalar geliştirmek durumundadır.
Tabii iktidara gelmek isterlerse…


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar