Nereden nereye? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Nereden nereye?

İddialı bir tespit olacak ama bana göre Türkiye Cumhuriyetinin önemli toplumsal mühendislik projelerinden biri İstanbul Maslak’taki İstinye Park alışveriş merkezidir.

Sunduğu çeşitlilik ve çektiği farklı müşteri profilini ayni anda rahatsız etmeden barındırabilecek bir yerleşim planı ve buna uygun bir mimari tasarım ile inşa edildi İstinye Park.


Farklılıklara ayni anda ayni çatı altında yaşam vermeyi başarmış bir projedir.

Hem en lüks hem de en hesaplı yeme içme ve giyim noktalarını içinde barındırıyor. Akmerkez ve Kanyon AVM’leri gibi yalnızca ‘’Beyaz Türklere’’ yönelik bir yer değildir.

Farklı gelir gruplarına mensup kişilerin birbirlerini görmeden keyifle vakit geçirmelerini sağlayan bir çekim merkezidir İstinye Park. 

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğundan arda kalan coğrafya üzerinde farklı parçalardan oluşturulmuş kırılmaya müsait bir mozaik olarak ortaya çıkmıştır.

Farklılıkları bir arada barındırabilecek bir devlet kurarken yapılan tasarım ile İstinye Park’taki mimari tasarım bundan dolayı benzerdir.

Benim deyimimle bu önemli Cumhuriyet projesinin açılışına ben de şahit olmuştum.

İstinye Park’ın açılışını dönemin Başbakanı Erdoğan yaptı. Açılışa katılanlar saatlerce Erdoğan’ı bekledi. Sonunda yolda olduğu ve misafiri ile yol üzerindeki kebapçıda (Şirvan Kebap) durup eşleriyle yemek yedikleri haberi geldi. İsteyene içki servisi de yapıldığı için biraz daha gecikse başka yönleriyle de tarihe geçecek bir açılışa da şahitlik etmiş olurdum.

En sonunda geldi ve açılış yapıldı.

Açılışı birlikte yaptığı misafiri kimdi biliyor musunuz?

Suriye Devlet Başkanı Esad ve eşi.

Nereden nereye gelindi?

Çok değil 8 sene öncesine ait şahit olduğum bir anekdot bu.

İstinye Park etrafındaki yeni AVM’lerin filiz atmasına rağmen başarılı bir şekilde yoluna devam ediyor. Ayni şeyi oynanan devlet ayarı ve bozulan mimarisiyle Türkiye için söylemek mümkün mü?

xxx

6-7 yıl önceydi dış siyasete yönelik uluslararası bir konferansa katıldım.

O dönemde daha siyasette aktif olarak yer almamış ama dış siyasetin gündeminde olan bir kişi açılış konuşmasını yaptı. Yeni Türk vizyonunu, kökü Osmanlıya dayanan güçlü coğrafya ve tarih bilgisiyle harmanlayarak Türkiye’yi bölgesel güç merkezi yapma hedefine bağlayarak anlattı. Etkilenmemek mümkün değildi. O konferansta aldığım notların ufak bir kısmını bugüne de ışık tutması için aktarayım.

‘’Konu bizi ilgilendiriyorsa, bizim de söz hakkımız var.’’

‘’Etrafımızda olan gelişmeler sonucunda oluşan krizlere, yalnızca tepki veren ve bedel ödeyen bir ülke olmak istemiyoruz.’’

‘’İşin başından içinde olmak ve inisiyatif almak istiyoruz.’’

‘’Tarihimizle ve farklı etnik kimliklerimizle bu coğrafyadaysak o zaman gereğini yapmamız lazım’’

Bunu söyleyen nereden nereye geldiğimizin baş mimarı, komşularla ‘’sıfır problem’’ iddiasının sahibi, bugünün TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu’ydu.

Yeni Türk dış siyasetinin temeli bu siyasi söylemin üzerine rota değiştirilerek tekrar inşa edilmeye çalışıldı geçen sürede.

Atatürk’ten başlayarak AKP iktidarına kadar gelen Ortadoğu’nun iç işlerine ve mezhep çatışmalarına müdahil olmama siyasetiydi aslında değiştirilmek istenen.
xxx

Geçtiğimiz hafta Rusya ile patlak veren kriz sonrası bir kez daha Atatürk’ü andım ve aklımdan film şeridi gibi aktardığım bu iki anekdot geçti. Atatürk’ün ortak bir payda üzerine kurduğu devletin hem kendi sınırları içinde hem de ötesine taşacak çok taraflı bir çatışmanın eşiğinde olduğumuzu idrak ettim.

‘’Yurtta sulh cihanda sulh’’ lafının dışa değil esas olarak içteki siyasetçiye ve daha da önemlisi askere yönelik söylenen bir devlet politikası olduğunu çok daha iyi anladım. Yıllarca devlet politikası olarak sağdaki ve soldaki liderlerin Ortadoğu’daki kavgaya neden taraf olmaktan uzak şimdilerde iktidarda olanlara göre ‘’pısırık’’ bir siyaset izlediğinin altını çizdim. 

Din, tarih, coğrafya bilginizin üst seviyede, aile yaşantınızın muhafazakar kaideler içerisinde olması sizi Ortadoğu’da yön verenler kategorisine koymadığı ortaya çıktı.

Satranç masasında tüm benzeri oyunların tarihçesini bildiği iddiasıyla Osmanlıya özenerek tavla niyetine zar atan kumarbazların kazanma şansı yoktur.  Kumar masasından da evine huzur ve refah getiren henüz görülmedi. 

Türkiye’nin meydan okuma edasıyla kendi geçmişiyle ve komşularının iç işlerini tasarlama adına siyaseti devletin bütünlüğünün üzerine koyma hırsı ile 15 sene içinde getirildiği noktaya bakıp üzülmemek elde değil.
Xxxxxxxxxxxayrı karexxxxxxxxxxxxxxxxx

Ateş düştüğü yeri hala daha yakıyor…
30 Kasım 2007 yılında Atlas Global havayolu şirketinin İstanbul-Isparta seferini yapan uçağının düşmesi sonucu kaybettiğimiz yeğenim Fizik Profesörü İskender Hikmet için geçmiş yıllardaki gibi onu anlatan bir yazı yazmayacağım.

Bir dizi inanılmaz ihmali içinde barındırsa da hala daha gizemini koruyan bir uçak kazası sonucu o uçakta olan tüm elit Türk Atom Fiziği öğretim görevlileri şehit olup bu dünyadan göçüp gitse de onlar hala daha bizim içimizde, kalbimizde ve düşüncelerimizde yaşamaya devam ediyor. Sonbaharı kışa bağlayan bu mevsimde bu acı çekilmez oluyor.

İnsan olarak İskender’i, ilime olan sevgisini ve onun dünya görüşünü özetleyen kendisine ait bir cümle ile anmaya, hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz. ‘’Atomdan insanın alacağı en büyük ders şu olmalıdır: İnsan ne kadar mütevazı olursa Allah katında o kadar büyük olur’’.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar