Ercan mı Larnaka mı..? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Ercan mı Larnaka mı..?

Yurt dışına gidip gelenlerin Ercan’la ilgili şikayetlerini hep basında okuruz, bizzat kendimiz de yaşarız. Gün oldu Ercan’ın yetersizliğinden, gün oldu pisliğinden şikayet ettik.

UBP’nin 2009’da tek başına iktidara gelmesiyle hız kazanan özelleştirmeyle, devlete ait birçok kurum, kuruluş bu kapsamda bir bir elden çıkarılmaya başlandı. Zaman zaman özelleştirmelere karşı kamuoyundan yükselen cılız seslere rağmen hükümet, TC ile yapılan ekonomik protokole uygun olarak, adım adım özelleştirmeyi sürdürdü…
Hiç kuşkusuz Ercan Havaalanı, en büyük özelleştirme adımı oldu. Çıkılan ihale sonucu Ercan Havaalanı’nın işletme hakları, 25 yıllığına %47.80 ciro paylaşım oranı teklifi sunan Taşyapı İnşaat’a devredildi…
Taşyapı Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı, sözleşme imza töreni öncesinde yaptığı ilk açıklamada, hedeflerinin büyük olduğunu belirterek, “116 milyon peşin, toplam 350 milyon Euro yatırım yapacağız. 300 milyon da KKTC devletine 25 yılda ciro payı vereceğiz, böylece bu proje 650 milyon Euro çıkacak. KKTC hızla gelişiyor. 2014’te Türkiye’den gelecek su, adanın belki de yüzyıllardır kurak olan tarihini değiştirecek. Kıbrıs Türkü’nün büyük başarısı sonucu KKTC gelişmiş. Biz de bu gelişime katkı koymak için buradayız. Yarışmıyoruz, ancak hedefimiz Ercan Havaalanı’nı 10 yıl içinde Antalya Havaalanı seviyesine getirmek” diye konuşmuştu…
Ercan’ın devrinden sonra kamuoyunda söz konusu şirketle ilgili çeşitli iddialar ortaya atılmış, 100 milyon Euro’luk peşinatı ödemekte zorlandığı, parayı toparlayabilmek için, yerli ortağından maddi destek istediği iddiaları tartışıldı günler boyunca. Hatta yabancı ortak aradığı iddiasını da yalanlamadı. Ve ihalenin ardından aralık ayı sonunda, ihale bedelinden 100 milyon Euro’luk bir kısmını ödedikleri, ayrıca 225 milyon Euro’nun da ödenmeye başlanacağı açıklanıyordu… Ama 100 milyon Euro’nun KDV’si olan 16 milyon Euro’dan henüz tık yok. Bakan Tatar, şirketin KDV ödemesi için haziran ayına kadar süresi olduğunu söylese de, şirketin nakit elindeki süreyi sonuna kadar kullanmak istediği ve bu miktarı da yaptığı zamlarla KKTC’den çıkartmaya çalıştığı da açık…
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Ersan Saner, KKTC’nin en önemli  ihalelerinden biri olduğunu söylediği Ercan ihalesinin önümüzdeki 25 yılda bir benzerinin gelebileceğine inanmadığını söylerken, Maliye Bakanı Ersin Tatar ise, ihaleyi alan Taşyapı’nın ismini ve  yönetimini “INTERNET”ten araştırdığını ve daha önceki referanslarından etkilendiğini belirtiyordu. Ercan’ın KKTC’nin dünyaya açılan penceresi olduğunu ifade eden Tatar, “KKTC’nin artık bu pencereyi açıp uçuşa geçtiğini” de iddia ediyordu…
Ancak bu övgü dolu sözlere rağmen bir yerlerde bir eksik olduğu, olayın hiç de söylenildiği gibi olmadığı, hatta söz konusu şirketin, ilk 4 yıl boyunca elle tutulur bir yatırım yapmayacağı, bu süre zarfında elde edeceği karı alıp, Ercan’ı bırakıp gideceği iddiaları ciddi ciddi konuşulmaya başlandı…
Ve bugün geldiğimiz noktada Taşyapı ve yerli ortağı, işe ilk olarak, yıllardır Ercan’la özdeşleşenlerle başladı. Tabiri caizse iğneden ipliğe her birimde hatırı sayılır bir zam yapmayı tercih ettiler. Önceleri “Avrupalı havaalanı” hayaliyle yanıp tutuşan yolcular ve hava yolu şirketleri kazın ayağının hiç de öyle olmadığını gördüler geçen zaman içerisinde. Dükkan sahipleri ve taksiciler (yapılan yeni düzenleme ile birlikte geçmişte yer ücreti alınmayan taksicilerden 40 bin Euro talep ediliyormuş), şikayetlerini ardı ardına sıralamaya başladılar. Ardından özel hava yolları, iyileştirme yapılmaması halinde uçuşları durdurabileceklerini, yolcuların Larnaka’ya kayabileceği endişelerini dile getirdiler. Hükümet tüm bu tepkiler karşısında sessiz kalmak bir yana, tavrını Taşyapı İnşaat’tan yana kullanmayı tercih ederken son olarak bir tepki de,  Kıbrıs Türk Turizm ve Seyahat Acenteleri Birliği’nden geldi… 19 örgüt adına yapılan açıklamada, Ercan Havalimanı’nda hizmet ve yer kiralarına yapılan artışların aşırı olduğu belirtilerek eylem uyarısında bulunuldu. Örneğin, Ercan’da hizmet veren kuruluşlara ait kiraların 5 kat arttırıldığı; 8 bin 400 dolar olan yıllık yer hizmetleri lisans ücretinin 84 bin Euro’ya yükseltildiği açıklandı. Ercan’daki park ücretleri yüzde 20 oranında zamlandı ve en önemlisi KKTC’nin tanıtılması amacıyla Turizm Fonu’na yatan kişi başı 9 TL, yeni uygulama ile Ercan’ı kiralayan şirkete ödenmeye başlandı…
Tablo böyle iken Ercan’ın, hem uçak şirketleri, hem de yolcular için rantabl olma özelliğini yitireceğini söylemek için işin uzmanı olmaya gerek yok sanırım. Yapılan bu artışları karşılamak için hava yolları bilet fiyatlarına, yer hizmeti verenler de bu hizmetlere artış yaparak bunu yolcunun cebinden alacak. Turizm önemli, lokomotif sektör diyoruz ama yaptıklarımızla da turizme darbe vurduğumuzu görmüyoruz. Evet geçmişte Ercan Havaalanı için çok şikayetlerde bulunduk, hizmetlerin daha modern olması için çok yazıp çizdik. Ama gelinen bu noktada resmen eskiyi arar olduk. Aradan geçen aylara rağmen, Ercan’ın iyileştirilmesi adına şu ana kadar atılmış, olumlu bir tek adım göremiyoruz. Tüm bu gelişmeler de Taşyapı ile ilgili ortaya atılan iddiaları doğrular nitelikte. Sonuçta (benim pek umudum yok) belki Avrupai bir havaalanına kavuşacağız ama, bunun bize pahalıya mal olacağını da unutmayalım…


YERİN KULAĞI VAR
POPÜLİZM DEVRİ BİTMELİ: Lefkoşa Belediye Başkanı Kadri Fellahoğlu’nun bir sözü gerçekten üzerinde düşünmemizi gerektiriyor. Başkan diyor ki “Herkes yeteri kadar popülizm yaptı. Battık dibe vurduk. Popülizm devri bitmelidir”…. Aynen öyle. Hem de sadece belediye özelinde değil, demokratik yaşamımızın her alanında bitirmek zorundayız halk dalkavukluğu da denilen popülizmi. Ama çaresini siyasiler bulamazlar. Çünkü popülizm onların tekrar kazanmasının kolay yolu. Aksine bu sistemin bekçiliğini yapmaktalar. Biz bulacağız çaresini. Kişisel ya da örgütsel çıkarlarımızı öne çıkartmaktan, adaleti eşitliği bozan taleplerde bulunmaktan vazgeçerek… Bunun da yolu, yardakçıları, dalkavukları, popülist politikalar güdenleri bir bir deşifre etmekten geçiyor.

CEZAEVİNDE BELEDİYE PERSONELİ: Okuduğumda inanamadım. LTB’de işe gitmeden maaş alanlar olduğunu hepimiz biliyorduk da, cezaevinde bulunup maaş alanını ilk defa duyduk. Hatta devlet dairesinde görünüp, maaşını belediyeden alan da varmış. Yunanistan’da, bir kişinin devletten üç maaş çektiğini duyduğumuzda “Tabii ki batar” demiştik. Bizim belediyenin de bir farkı yokmuş anlaşılan…

40 KATIR MI, 40 SATIR MI: Ve LTB Başkanı Fellahoğlu formülü açıkladı. Ya maaşlardan kesinti, ya da personel azaltması. Fellahoğlu’nun çıkış yolu, can yakacağa benziyor. Hiçbir aday seçim öncesi maaş kesintisi veya personel durdurmadan bahsetmemişti. Ancak manzara öyle korkunç ki, başka çare olmadığını görüyoruz. Bu nedenle tüm kesimler popülizm yapmadan sürece destek vermeli, geleceği kurtarmak adına… 

KEŞKE GİTMESEYDİ: Hamitköy’deki 3 sokağın bazı iş adamları tarafından asfaltlanması toplumsal birliktelik adına gerçekten çok güzel bir örnek oldu. Ancak basına yansıyan görüntüde, Kadri beyle birlikte CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu’nun da aynı karede olması bence hoş olmadı. Kadri bey kazanmasının ardından verdiği ilk demecinde “bugünden itibaren parti rozetimi çıkardım” demişti. Şimdi Sayın Yorgancıoğlu’nun biraz da siyaset kokan bu görüntüsü, partisine belki avantaj sağlar ama Kadri Bey için de dezavantaj olabileceğini tahmin etmeliydi…

GDO’LU BAKLİYATI İTHAL EDEN KİM: Türkiye’de yakalanan genetiği değiştirilmiş yani GDO’lu bakliyatın KKTC’ye de ithal edildiği öne sürüldü. Hem de marketçiler tarafından. Raflarda ithalatçı firmanın markasıyla satış yokmuş ama bu firmadan yüklü miktarda alım yapanlar varmış. Demek ki, açık olarak gelen mallar, burada başka bir isimle paketleniyor. O zaman Marketçiler Birliği, Türkiye’deki firmanın adını yayınladıkları gibi, buradakini de deşifre etmeliler.  Ya da acaba Bakanlık mı desem… Yok, yok umudum yok. Yine Marketçiler Birliği’nden bekleyelim biz bu görevi. Baksanıza kim bilir kaç zamandır geliyor bu mallar ama bakanlıktan çıt yok…

YAŞASIN CEZA KESMİŞLER: Çevre Koruma Dairesi, Alo 123 ihbar hattına gelen ihbarlarla çevreyi kirleten 89 kişiye para cezası uygulamış. “Böyle bir şeye sevinilir mi, zaten olması gereken bir şey” diyebilirsiniz. Ancak bizim için geçerli mi bu? Pek değil. Hem kirletmede üstümüze yok, hem de ihbar etmekten kaçınırız her nedense. Sonuçta beni sevindiren iki şey var, bir yandan vatandaşın duyarlılığı ve ihbarda bulunması, diğer yandan dairenin ciddiye alıp ceza kesmesi. Hep söylerim, toplum gereken sistemi içine sindirene kadar, caydırıcı cezalar uygulamaktan başka yol yok…

KAMUDA İKİNCİ İŞ KOMEDİSİ: Kamuda ikinci iş, son günlerin popüler konusu. Hep vardı, yine var. Ona yasak, buna değil diyerek, delindikçe delindi. Ancak şu son dönemde tartışmanın bence en komik tarafı şu; kamuda ikinci iş konusunu eleştirenlerin başında, farklı statülerin arkasına sığınarak kamuda ikinci iş yapanlar geliyor. Böylesi pişkinlik bundan önce ne görüldü, ne duyuldu…

 

ZİRVEDEKİLER

Üniversite Spor Oyunları: Her ne kadar gereken tanıtım yapılamamış olsa da, Birinci Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üniversite Spor Oyunları, Kıbrıs Türk sporcularına uluslararası alanda, yabancı sporcularla yarışma olanağı sağladığı için önemli. Sonuçta kazanılan 3 bronz madalya, aslında altın değil, pırlanta değerinde.  40 yılı ambargo-izolasyon diye diye ağlayarak geçirdik. Oysa yapabileceklerimiz yok muydu? Vardı tabii, aynen bu organizasyon gibi. Tabii bunun için geniş bir ufuk ister, vizyon ister, çaba ister. Hani derler ya, “Ya bir yol bulalım, ya bir yol açalım”, aynen öyle…

DİPTEKİLER

Yolsuzluk İddiaları: Her nereye el atsanız bir yolsuzluk iddiası var. Paranın olduğu her yerde.  Son haftalarda incir ipi gibi uzayıp giden sahte kaza sigortaları, belediyelerdeki yolsuzluklar, gümrük yolsuzlukları, futbol kulüplerinin sahte faturaları, parayla vatandaşlıklar, son olarak da asfalt ihaleleri. Aslında bu iddialar, herkesin duyduğu, kapı arkalarında konuşulan konular. Basına düşünce de malumun ilanı gibi oluyor. Ortaya çıkanlara kimse de şaşırmıyor zaten. Sanki öldürülmek yerine, beslenen bir kurt gibi içimizi kemiriyor. Üzerine gidilmediği için yolsuzluklar yozlaşmayı, o da kanıksamayı getiriyor. Tepeden tırnağa bir yenilenmeyi görmek bize nasip olacak mı bilemiyorum…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar