Bu mu umut! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Bu mu umut!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Kendimi siyasi sorun mağduru yurttaş olarak aldatılmış hissediyorum! Çünkü:

Berlin çıkarması öncesi estirilen hava ile Berlin’den çıkan karar ne Sn. Akıncı’nın açıkladığınca “umut” vaat edici oldu ne de sorunu çözüm yolunda ileriye götürecek bir ilerleme yaşandı!


Aksine BM’ler Genel Sekreteri Guterres’in bizatihi kendi tezlerini bile çiğneyen bir “ricat” Oldu!  1977-79 BM’ler Denktaş Makarios ve Denktaş Kleridis arasında olagelen görüşmelere kadar  gerilere gidildi!  Kısaca antika BM’ler kararlarına dönüş yapıldı!

OYSA O kararların ardından  42 yıl geçti. Şöyle ki bırakın Kıbrıs’taki siyasi ve sosyoekonomik değişimleri; bölge değişti.. Yeni siyasi sorunlar yanı sıra Doğu Akdeniz’deki enerji olayı patlak verdi.. Suriye’deki savaş hâlâ devam etmekte.. Türkiye ile Yunanistan arasında bu 42 yıl içinde Kıbrıs sorunu dışında yeni sorunlar, doğdu.. 42 yıl önce Kıbrıs’ın yer aldığı bölgede ne Amerikan askerleri vardı ne Rus üsleri..

Kaldı ki artık adada ne Kuzey Kıbrıs 42 yıl öncesi konumundadır ne Güney Kıbrıs!

Hatta 2004 yılında referanduma giden Annan planı bile artık “bu günün Kıbrıs”ından çok daha eski ve çözüm bağlamında çok daha karmaşık bir sorun olarak kaldı geçmişte!

OYSA bırakın “sorunu” Kıbrıs’ı da doğru dürüst bilip tanıdığından emin olamadığım Guterres, bugünkü “bölgemiz” koşullarıyla Türkiye ve Yunanistan ilişkilerini de dikkate alarak dolayısıyla 45 yıldır “mağdur ve mazlum Türk halkını” Rum’un Enosis hedefli sultasından azade kılarken, Kuzey’de huzurlu ve istikrarlı tanınmış bir Devlet olarak varlığını iademe ettirmesine (barış) adına yardımcı olacağı ve yeni çözüm alternatifleri üzerinde çalışması gerekirken; adam geçmişin tozlu küflü BM’ler Güvenlik Konseyi kararlarını çekmiş önüne, “işte bunlara uygunluğunca diyor bir çözüm!”

Sanki bu kadarını Anastasiadis ile Sn. Akıncı beceremezdi!

Kİ neydi 1977’de Denktaş-Makarios arasında (sonradan Doruk Anlaşmaları denilen Cenevre’deki toplantıdan çıkan sonuç?

“Kıbrıs Cumhuriyeti Bağımsız bağlantısız olacak… Her toplumun toprakları kendi iradelerinde değerlendirilecek… Üç özgürlükler müzakere edilecek.. Federal Hükümetin görev ve yetkileri “Devletin birliği” ve “iki toplumluluk” olacak…

(Sonrasında  Makarios ölür ve bu kez Rahmetlik Denktaş 1979’da Klerides ile görüşmeye başlar.  Hatta Maraş’ın iadesi bile  gündeme gelir.)

Fakat 1983’e kadar “arkası yarın” dizileri gibi devam eden müzakereler Rum tarafı sorunu tek başına BM’ler Genel Kuruluna götürünce, Denktaş’ın da canı sıkılır ve 15 Kasım 1983’de KKTC’i ilan eder..

Şimdi gelin de bu ve sonrası BM’ler kararlarını hâlâ referans olarak lanse etmeye çalışan Guterres’e ve Berlin görüşmelerinden mutlu olduğunu söyleyen Sn. Akıncı’ya şaşmayın…

BAKIN sorun BM’ler Genel Sekreterleri ve kurduğu müzakere masalarıyla  sittin sene daha çözülmez! Ha çözülür! “KKTC’nin  siyasi egemenlik hakkı tanınır, tanınmış KKTC olarak masaya oturulur, Güney’deki komşu ile adada nasıl işbirliğiyle güç birliği oluşturacakları konusunda anlaşmalar yapılır… İşte çözüm budur. Tabi yine de Rum’un paşa keyfi bilir!

*****

ORDA BİR MAĞUSA VAR!          Mağusa’dan çok utanıyorum:

Gidip geldiğim yollarından!. Dökülen Devlet dairelerinden!. Karanlık akşamlarından!. Limanından!. Kaosa dönüşmüş trafiğinden!. Mağusa’nın  mangos olmuş Belediyesinden!. Çalışmayan Arıtma tesisinin neden olduğu pis kokularından!. Harcıalem derberliğinden!. Pisliğinden!. Mağusa surlar içinin viraneliğinden!. çarpık yapılaşmasından!..

…MAĞUSA  Namık  Kemal Meydanı “içkili Lokantalar meydanı oldu!” Kiliselerin olduğu gibi!

Fakat asıl facia “Devlet Dairelerinde!”  Ki “Devletin” yüz karası olmalılar ama 1974’den beridir o “yüzlerdeki” gözler görmüyor olmamalılar hatta “üzülüp” en azından o dairelerde memurlardan özür bile dilemiyorlar!

İŞTE Tapu Dairesi! Ta İngiliz döneminden 1951’lerden  kalma, eski  Tren istasyonun idari binasıydı!

Örneğin Vergi ve harçlar dairesi! İngiliz  ve Rumlardan kalma! Bırakın orada devlet görevlilerinin çalışmasını sıradan bir ailenin ev olarak bile ikametine müsait olmayan hücre odalardan oluşmuş, eskinin eskisi bir yapı!”

İşte Posta Dairesi! O da İngiliz sömürgesinden, Rumlardan kaldı!

Veteriner Dairesi.. Rumlardan kalma.. İş Bulma Dairesi.. Hatta artık yeni binayı gerektiren Kaymakamlık!

Ve tabi Mağusa Limanı! Mağusa’nın değil, KKTC’nin yüz karası!

DAHASI  mı? Mağusa surlar içine gitmek için “tarihi Mağusa Kapısına uzanan köprüye daha sapmadan hemen sağına bir bakın! Tarihi kalenin daha girişinde bu kadar pespayelik olamaz dersiniz! Barakamsı dükkânlar, yola sarkmış arabalar!  Utanırsınız!

YOKSA diyorum kendime: Gerçekten biz bu topraklara, “vatan” dediğimiz bu beldeye layık değil miyiz? Yoksa ehveni şer olmalı, nasıl olursa olsun bir çözüme varıp belki komşunun da himmetiyle  kurtulur muyuz bu utançtan!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar