DP ile koalisyon neden bozuldu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Kıbrıs

DP ile koalisyon neden bozuldu

DP ile koalisyon neden bozuldu

SERDAR DENKTAŞ’IN MEKTUBU KOALİSYONU BİTİRDİ…
Serdar Bey benim mektubuma cevaben, bana hakaret dolu bir mektup yolladı. Bunu parti meclisinde okudum ve dedim ki “Şu andan itibaren bu hükümet bitmiştir.” “Sizin yapacak hiçbir şeyiniz yoktur, dönüp dolaşıp yine bana geleceksiniz, bana mahkumsunuz” diyordu Serdar Bey mektupta. Mektubun tamamını daha sonra basın da yayınladı. Dolayısı ile o gün parti meclisinde hükümeti bitirme kararı verdik
 ERDOĞAN DENKTAŞ’TAN RAHATSIZDI…
Türkiye’de Başbakan Erdoğan ile görüştükten sonra Serdar Bey’e diyorum ki “Erdoğan, kaptanın Türkiye’ye gelmesinden ve burada yapılan eleştirilerin tarafı olmasından şikayetçidir. Haklı bir şikayettir bu. Nasıl bize müdahale yapıldığında biz öfke duyuyoruz, bu insanlar da aynıdır, onun için kaptanla senin de konuşman lazımdır.” Serdar Bey “Kim konuşabilir onunla” diyor

Ferdi Sabit Soyer ile yaptığımız röportajın altıncı bölümünde DP ile koalisyon hükümetinin nasıl bozulduğunu, ÖRP olayının perde arkasında yaşananları bulacaksınız. Soyer, Türkiye’de Başbakan Erdoğan ile görüşmesi sonrasında Serdar Denktaş ile aralarında geçen diyaloğu da bu bölümde açıkladı. Soyer, Erdoğan’ın, Denktaş’ın Türkiye’de yaptığı temaslardan rahatsızlık duyduğunu söyledi.


“O dönemde Türkiye’den bize bir yazı geldi”
Mete Tümerkan: AB ile ilgili ilişkilerde sonra ne oldu?
Ferdi Sabit Soyer:
Daha sonra bizim dönemimiz gelince doğrusunu yaptık, AB Koordinasyon Kurulu’nu Başbakanlık bünyesine aldık. İşin doğrusu da budur. İşte bu ikinci başka birikimleri getirdi Serdar Bey’de. Benim için en önemli dönüm noktalarından bir tanesi ise; Talat, İstanbul’a gitti ve kalp problemi oldu ve hastaneye yattı. O dönemde Türkiye’den bize bir yazı geldi, eğer “AB direk ticaret tüzüğünü reddederse mali yardım tüzüğünü de reddetmeniz lazım” diye. Biz bunu kabul etmedik ve Türkiye ile görüştük, “Bu siyaset yanlıştır” dedik.
“Biz bunu savunacağız”
“Bizim dışımızdaki güçler direk olarak Mali Yardım Tüzüğü’nü Direk Ticaret Tüzüğü’nden ayırırlarsa biz sahip çıkacağız yalnız şartlar koyacağız. Diyeceğiz ki biz kabul ediyoruz ama Kuzey’de şube açacaksınız, para Brüksel’den gelecek bizim iş dünyamız ve bizimle muhatap olacaksınız. Yeşil Hat Tüzüğü ve diğer başka gelişmelerde de hep bizimle muhatap olacaksınız şartlarımız bunlar” dedik. “Bunu Avrupa kabul etmez” dediler, “etmezse etmesin” dedik. Biz bunu savunacağız.
“Sen kimsin böyle açıklama yapıyorsun?”
Mete Tümerkan: Peki ne oldu siz böyle deyince?
Ferdi Sabit Soyer:
Nitekim o dönemlerde bunları bulacaksınız. Ali Erel Bey, BDH hareketi bu tezlerimize karşı çıkıyorlardı. “AB, Kuzey’de ofis kurmaz” diyorlardı. Bunların hepsini kendi açıklamaları ile tek tek yayınlayacağım. Bunu savunduğumuz için bizi şovenizmle de suçlamışlardı. Sonuçta bunların hepsi gerçekleşti. Ama işte bu sürecin içerisinde ansızdan Talat Bey hastanedeyken Serdar Bey’in bir beyanatı geldi. “Biz hükümet olarak mali yardım tüzüğünü direk yardım tüzüğünden ayırırlarsa bunu reddederiz” dedi. Ben de hemen müdahale ettim, “Sen kimsin da bu çerçevede açıklama yapıyorsun, biz seninle önceden görüştük anlaştık, hatta Türkiye ile tartıştık, politikamızın bu olacağını biliyorsun” dedik.
“Serdar Bey’le yaptığım ilk büyük tartışma budur”
Kısa bir süre sonra beni Türkiye Dışişlerinden Büyükelçi Ertuğrul Apakan aradı Ankara’dan. “Ne oldu Sayın Başbakanım” dedi “bir sorun mu var?” “Evet” dedim, böyle böyle mesele. “Serdar Bey açıklama yapacak” dedik, Talat hastaneden geldikten sonra oturup konuşacağız. Nitekim Talat Bey geliyor, Talat’ın evinde Serdar Bey’le buluşuyoruz bütün basın orada ve Talat bizi orada anlaştırıyor. Dışarıda diyoruz ki Talat bizi anlaştırdı ve biz yolumuzu bu çizgide yürüyeceğiz. Serdar Bey’le yaptığım ilk büyük tartışmadır bu. Orada kendisine söylediğim şudur; “Ya bu çizgiye devam edeceksin, ya da derinlerin suflörlüğünü kabul etmeyeceksin, hem bu taraf hem derinlerle bu iş gitmez” dedim.
Mete Tümerkan: Aranızdaki gerilim daha sonra devam etti mi?
Ferdi Sabit Soyer
: Serdar Bey ile 2005 hadiselerinden de son derece birikimli olarak yerel seçimlere doğru gittik. Yerel seçimlere doğru giderken ben bir şey seziyordum. UBP ile Serdar Bey el altından teşriki mesaide idi. İki milletvekili seçecektik. Biri Girne’den, biri Lefkoşa’dan, Girne’den rahmetli Salih Miroğlu’nun ölümü ve Lefkoşa’dan Talat’ın Cumhurbaşkanı olmasından dolayı boşalan yerler için. Serdar Bey’in CTP bunları almasın diye dirsek temasları içerisinde olduğunu da görüyordum. Kendisine “kızıl-elmacık” dediğim çerçevede, UBP DP perde gerisinde Sayın Rahmetli Denktaş’ın orkestra şefliğinde bu dirsek teması derin bağlantıları ile beraber yaşanıyordu.
“BDH’yı da davet edip görüşmeniz lazım dedim”
Bu sürecin içerisinde aniden Türkiye’den Başbakanlıktan Başbakan’a yani bana bir davet geldi. Petrol boru hattının açılışı vesilesi ile düzenlenecek törenlere davet aldım. Büyükelçi Aydan Karahan beyle görüşüyorum. Diyorum ki “ben gidiyorum ama biliyorsun bizim ortağımız Serdar Bey, onun da gelmesi lazım.” Bunu ben istiyorum. Orda başbakanla yaptığımız özel görüşmede, kendisine şunu da söylüyorum, “Serdar Bey’le geldik benim sizden isteğim yerel seçimler yaklaşıyor UBP’yi de davet etmenizdir. Çünkü Kıbrıs siyasetinde Türkiye’ye gelip görüşmek bir unsurdur. BDH’yi de davet edip görüşmeniz lazım”.
“Erdoğan bana Denktaş’ı şikayet ediyor”
Ondan sonra bu davetler oluyor ve tümü gidiyor. Aynı zamanda o görüşmede hepsi tek tek beni şikayet ediyor Erdoğan’a. UBP benim ne kadar hain olduğumu, ne kadar Rumcu olduğumu şikayet ediyor. Ondan sonra bunu espri ile bana anlatıyorlar. Çünkü bana sorduklarında ne yaparlar mücadele ederler dedim. Bu görüşmede Erdoğan bana şu şikayeti yapıyor, diyor ki “Sayın Denktaş Ankara’ya geliyor, Anadolu’nun her köyüne kasabasına gidiyor, burada bizim siyasi husumet içerisinde olduğumuz insanlarla beraber hareketler geliştiriyor ve buna ben çok öfke duyuyorum.” Ben diyorum ki; “Sayın Başbakan lütfen olgunlukla bunu karşılayın, tartışma yaşanmaması lazım.”
“Türkiye ‘Kaptan’dan rahatsız”
Mete Tümerkan: Erdoğan’ın bu sözlerini Serdar Denktaş’a aktardınız mı?
Ferdi Sabit Soyer:
Sonra biz dışarıya çıkıyoruz ve yanımızda şoförler de var. Ben Serdar Denktaş Bey’e Denktaş Bey’den söz ederken “Kaptan” diyorum anlaşılmasın diye. Serdar Bey’e diyorum ki “Erdoğan, Kaptan’ın Türkiye’ye gelmesinden ve burada yapılan eleştirilerin tarafı olmasından şikayetçidir. Haklı bir şikayettir bu. Nasıl bize müdahale yapıldığında biz öfke duyuyoruz, bu insanlar da aynıdır, onun için kaptanla senin de konuşman lazımdır.” Serdar Bey “Kim konuşabilir onunla” diyor. Bunu ondan sonra Serdar Bey alıp o kitapta yayınlıyor ki, ben Türkiye’ye gidip oraları karıştırmışım, ÖRP’nin kurulmasını sağlamışım. Halbuki 2006 seçimleri daha yok. Böyle bir hadise yok. Bunun mevzusu budur.
“DP’nin belediye başkan adayının aldığı oya bakın”
Mete Tümerkan: Sonra ne oldu?
Ferdi Sabit Soyer:
Daha sonra yerel seçimler başlıyor. Yerel seçim kampanyası içerisinde Serdar Bey’in tek hedefi CTP oluyor. “Yeşil faşizmi yeneceğiz” diyor. Bizim parti aynı zamanda her bölgede UBP’lilerle kurdukları kombinasyonların da farkında. CTP’nin yerel yönetim adaylarına ve milletvekili adaylarına karşı, kurulan kombinasyonlarında farkında. 2006 seçimlerinde UBP’nin milletvekili adayının aldığı oya bakın, DP’nin belediye başkan adayının aldığı oya bakın. Aynı şey Girne için geçerlidir. Bu bizim parti tabanında müthiş bir infiale sebebiyet veriyor.
“LTB’den AB bayrağını indirdik yerine Türk bayrağı çektik “
Hatta hiç unutman Aydan Karahan Bey bana şöyle bir espri yapıyor ve şunları söylüyor: “Sayın Başbakan bu hükümet bitmiştir, senin ortağın nasıl oluyor da kampanyalar boyunca sana saldıracak, sana yeşil faşist diyecek sen bildiğim kadarıyla böyle summak dayı bir adam değilsin bu iş ne olacak”. Ben de dedim ki, akıl yolu ile gitmeye çalışacağız. Parti içerisinde özellikle Lefkoşa Belediyesi’nin kaybı ile birlikte yaşanan süreçte, hele Sayın Denktaş’ın “LTB’den AB bayrağını indirdik, yerine Türk Bayrağı çektik” diye seçim akşamı söylediği sözle beraber müthiş bir infial oldu. Hükümet derhal bozulmalıdır diye bir hareket oldu.
“Hükümeti yeniden yapılandıralım”
Bu hükümetin devamını ben savundum. Diğer arkadaşlarımla beraber. Sonuçta parti tabanımızı şu noktaya ikna ettik. Biz arkadaşlar bu hükümeti bozarsak bilin ki bu süreç bize Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetme noktasına kadar götürecek, cepheleşmelere yol açacak. Kurt ve kuş peşimize düşecek. Önemli ölçüde bunun için şu formülü getirdik ve ikna ettik; Serdar Bey’e bir yazı yazacağız dedik hükümeti yeniden yapılandıralım ve daha sonra ÖRP ile kuruduğumuz hükümetteki o bakanlık modelini kendisine önerdik. Bu çerçevede bir düzenleme yapalım dedik.
“Bana mahkumsunuz”
Mete Tümerkan: Serdar Denktaş’ın buna yanıtı ne oldu?
Ferdi Sabit Soyer:
Serdar Bey buna cevaben, bana hakaret dolu bir mektup yolladı. Bunu parti meclisine okudum ve dedim ki “şu andan itibaren bu hükümet bitmiştir.” “Sizin yapacak hiç bir şeyiniz yoktur, dönüp dolaşıp yine bana geleceksiniz bana mahkumsunuz” diyordu mektupta. Mektubun tamamını daha sonra basın da yayınladı. Dolayısı ile o gün parti meclisinde hükümeti bitirme kararı verdik. Ama ne kurulacağını bilmiyoruz. Ben daha Turgay Bey’le hiçbir görüşme yapmadım hatta Turgay Bey UBP’den istifa ettikten sonra ben onunla görüştüm.
Mete Tümerkan: Partiden sizin adamlarla konuşurken fotoğrafları yayınlandı ama?
Ferdi Sabit Soyer: İ
şte en mühim film budur. Sonuçta bu insanlar istifa etti. Bizim de hükümet bozuldu. Burada bir tek yolumuz var, seçime gitmek. Ben bunun mümkün olmadığını arkadaşlara söylüyorum. Çünkü 2003 Aralık’ta seçim, 2004’te referandum, 2005’te erken seçim 2006’da milletvekilliği ve yerel seçim, şimdi tekrar erken seçim. Bu nasıl olacak dedim. Üstelik ilk defa bütçe çıkarttık. Ülke ekonomisi ve diğer başka noktalar Kıbrıs konusunda da belirsizlik devam ediyor. Görüşmeleri başlatmamız gerekiyor. Bütün bu belirsizliklerin içerisinde biz her altı ayda bir seçim yapamayız.
“Ben seçilmiş partime ihanet edemem”
Peki ne yapacağız? Ben Ergün Bey’den gelen mesajı aktardım. O bana dedi ki “Ben hükümetinize mecliste oy vereceğim. Ama ne hükümete ne de CTP’ye katılmam. Çünkü Kıbrıs sorunun bu kritik aşamasında siyasi kriz yaşanamaz.” Bu benim için çok önemli bir şeydi ve bunu partiye söyledim. Bakın dedim Ergün Bey hükümet oylamasında ya da kurduğumuz hükümetin güven oylamasında bize güvenoyu verecek! Diyelim ki hükümeti kurduk diyelim ki Akıncı’yı da aldık 26 olduk. Sen ondan sonra bize desteğe devam edecek misin? “Hayır” dedi. Ben seçildiğim partime bu aşamada ihanet edemem. 26 ile hükümet kurmanın sıkıntısını biz zaten 2004’te yaşadık. Böyle bir nokta ile nasıl olacak.
“DP vekilleri bizi CTP’ye al dediler”
Bu arada yine mezara kadar götüreceğim UBP ve DP’den bazı milletvekilleri benimle bu süreçte görüşüyor. Bana diyorlar ki kendilerini CTP-BG’ye alayım. Ben bunu reddediyorum. “Böyle iş olmaz arkadaşlar” diyorum bu maskaralıktır. Bizim Kıbrıs görüşümüz ile siz zıtsın. Seninle biz tartıştık görüştük bu konularda zıtlaştık. Şimdi ben seni CTP’ye nasıl alayım? Ama siz şunu yapabilirsiniz, diyebilirsiniz ki, biz bu kurulacak olan hükümete dıştan oy vereceğiz bir süre geçsin ondan sonra ne yapacağınıza beraber karar verelim. Ama ben size böyle bir söz veremem. Bu insanların isimleri benimle mezara kadar gidecek. Bu nokta yaşandı. Bunlarla ilgili ben partiye bilgi de verdim.

Yarın: Ömer Kalyoncu, Enver Öztürk’ün evine neden gitti

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar