Domuz bağı ve AEL ; Fener - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Domuz bağı ve AEL ; Fener

Başka bir ülkenin liginin gölgesindeyiz ya, yakışırrrr. Kime sorsan Fenerli, Cimbomlu, Trabzonlu veya Beşiktaşlı. Çetinkayacı, GGci veya Abohorlu mu? Onların da birinci kulübü Toroslar ve ötesinden. Maaş da, işçi de, su da ithal, elektrik de yakında kuzeyden gelecek diyo’lar KKTC’nin toplamda özelleşmesi arifesinde. Neyse, Bu aralar Fenerli dostlar ha bire duvara çakıyorlar; “Alex gitsin, yok Aykut gitsin, yok yok Aziz Yıldırım gitsin, yok yavvv! en iyisi üçü de gitsin. Ek olarak da Selçuk da gitsin” şeklinde. Fenerbahçe Kulübü bildik üz’re UEFA Kupası’nda AEL Limasol Kulübü ile eşleşti ya, artık yok öyle Beşiktaş-Apoel ‘dikine çatışma’ stratejisi. Neyse, Fenerin müdavimlerinden biri de iki toplumlu Sevim Baba (Ebeoğlu). Dr. Okan Dağlı’nın “İki Toplumlu Futbolcular” adlı kitabını okumuştuk aylar önce. Müthiş bir şaheserdi garibim futbol tarihimiz açısından. Bir bölüm de Sevim Baba’ya ayrılmıştı. 1933’lü önemli bir futbolcu eskisi muhterem. Sıkı bir de Doğan taraftarı! 1950’de AEL Limasol Kulübü’ne transfer olduğunda daha 17 yaşındaydı. AEL’e yedi sezon hizmet verdi ve ‘vefa’ dâhilinde Kıbrıslı Rum taraftarlar hâlâ daha onu unutmadılar. Özel yıldönümlerinin değişmez kahramanı Sevim Ağabeyi, 1953 yılında dönemin AEL Başkanı Solominidis aramış ve lacivert beyazdan, başka bir renge geçiş konusunda fikrini almak istemiş. O da çok sevdiği kulübü Fenerbahçe’den esinlenerek basmış gönlündeki ‘sarı-lacivert’ aşkını. Sonuç mu? AEL bugün sarı-lacivert formasıyla halen devam ediyor. Kader, nitekim de 25 Ekim 2012’de UEFA Ligi maçı oynayacaklar sarı-lacivertliler. Fenerbahçe’nin ulaşım sponsoru hangi şirket? Türk Hava Yolları (THY). Eee, THY uçağı Larnaka’ya inebilir mi? Mâlum; Hayır. E n’apılacak? Başka bir şirketle Yunanistan’a, oradan da Larnaka’ya inmece, tıpkı daha önce Trabzon’un da yaptığı gibi. Yok öyle “Kıbrıs Cumhuriyeti ve kurumlarını tanımayız” mavalı. Ya biz n’apacayık? En azından Zeki Kayalp dostumla önce bir yemek, sonra da ilgili maça çaktırmadan kaynak durumları klasik! Sonuç mu? Sonuç POLİ’nin son sayısının kapak spotunda var; “Boşa kürek çekiyoruz… Değersizleşmenin bir sonucu olsa gerek…” diye. Onlar oynasınlar, biz çıkalım kerevetine. Sporda/sporcularımızda da Hizbullah’ın meşhur işkence yöntemi olan ‘domuz bağı’ gibi durumlara hâlihazırda devam etmece. Debelendikçe nefes alamıyoruz. İyisi mi? Atla bisikletine, önce fırın kebabına çak, arkasından da maça. Uzo’yu da ihmal etme ama…
Bir futbolcudan fazlası
Türkiye/Türkçe Müzik Tarihi’nin en iyisi sanatçı Mirage’ın eski vokalisti ve sonradan solo takılan Teoman’dı birçoğumuza göre. “Hayat”ı seçti ve müzik yapmayı bıraktı yurdum rokçusu. Bu aralar yine ha bire Twit atıyor. Son Twitter girişi de onun “9 Altın Kural”ı dahilinde. İçlerinden biri de aynen şöyle; “İyi bir insan olmak, her şeyin üzerindedir. Dünya çapında 100 milyon albüm satmak çok da önemli değil. Bu sahte dünyada arada bir tereddüte düştüm ama kendim için inandığımda pazarlık yapmadım” dedi ilgili duvarında. Bay Teo ile hemfikiriz! ‘İşadamı; İş insanı oldu, bilim adamı da; bilim insanı’ oldu bu çağda. Olabilir, isteyen istediği haltı olabilir ama ‘insan olabilmek’ ne yüce bir duygudur insan olana! Emsâl mi? Alın size 22 kupa kariyerli Katalan futbolcu Andres Iniesta. Birçok spor sosyoloğu ona “Futbolun Cervantes’i” diyor. 2008 Avrupa ve 2010 Dünya Şampiyonluğu’nda fırtına gibi esen İspanyolların çizgideki atom karıncası. Yüreği büyük adam EURO 2012’de eserlerini sergilediği vakitte, eş zamanlı olarak Valencia’da da bir türlü söndürülemeyen bir yangın vardı. Maç bitti ve İspanyollar maçı kazandı. Yangın o sıralar hâlâ devam ediyordu. Millet kutlamalara devam ederken, Iniesta üzerinde ölen arkadaşı Espanyollu Dani Jarque’yi anımsatan (Dani! Ölmedin bizimlesin/ Dani! Siempre con nosotros) yazılı tişörtle, elinde telefon ha bire Valencia’daki akrabalarını arıyordu. Sonuç mu? Tüm şampiyonluk primlerini oradaki mağdurlara adadı. Performans mı? Mourinho’nun dediği gibi; “Iniesta bende olsa sahaya 10 kişi çıksam bile olur” demişti. Entellektüel bakış açısı mı? Her deplasmana Tolstoy, Puşkin, Pablo Neruda ve Garcia Lorca’nın yazdığı bir bavul kitapla gidiyor. Topsuz oyundaki ‘insanlık vaziyetini’ zaten çoktan geçtik. Bir açıklamasında; “Bizler futbol dilencileriyiz. Ancak saha dışı davranışlarımızla zenginleşiriz” demişti. Ya bizim sporcu bebeler veya medya, onu da geçtim halk olarak ki buna dahilim ne kadar kamu yararına bağış veya faaliyet yapıyoruz? Ne kadar aydınlanıyoruz ve aydınlatıyoruz? Hade bunları da geçtim. Yardıma muhtaç biri için bugün n’aptık? Allah için bugün n’aptık? Allah bilir. Iniesta mı? Mas de un futbolista (Bir futbolcudan fazlası). Haa, bu arada Urcan Vangöl U 12 için adaya gelen Cevat Köprübaşı’nın bebelerini az önce dikkatlice izledim. İlgili futbol akademisinde performans çok gerilerde. En öne ne mi konulmuş? ‘İnsanlık!’, İnsanlık ölmeden…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar