Derin İşler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Derin İşler

Ahmet OkanAhmet Okan

Türkiye’de 15 Temmuz imamlar kalkışması yapıldığında,

Tek bir siyasinin, tek bir yüksek zevatın burnu kanamamıştı.


Hatta bir düğün töreninde tutuklanan generaller yere yatırılıp elleri bağlanmış ama herhangi birine zarar verilmemişti.

Sonra genel kurmay başkanını alıp bir üsse götürmüşler,

Ardından gerisin geriye makamına getirmişlerdi…

Diyeceğim kalkışma olup bitmiş,

Olanlar, meydanlara çıkanların canına olmuş,

Kendisine darbe yapılanların kılına bile zarar gelmemişti…

Orta yerde bir örgüt var mıydı?

Yurtta sulh bilmem nesi diye uyduruk bir şey çıkmıştı ortaya…

Devlet oturdu,

Bunlara bir isim buldu.

O isim FETÖ.

Terör örgütü dendi.

Böylece,

Devlet kendi eli ile bir cemaate örgüt ismi takmış oluyordu ki dünyada benzeri yoktur.

Bu FETÖ, genellikle muhalifler tarafından kullanılıyor, her dile getirildiğinde ampuller üzerlerine çullanıyor, Hoca Efendiye saygısızlık ettikleri belirtiliyordu…

Sözcü’ye operasyon yapılınca,

Yandaş akepe yandaşları bile tepki gösterdi…

Sıra herkese gelecekti.

Parti-devlet bütünleşmesi nedir?

Böyle faşizan bir yapılanma sadece kendinden olmayana değil,

Kendinden olup da gözü üstünde kaşı olanlara da gözdağı vermeyecek mi?

Öyle anlaşılıyor ki,

Kısa dönemde Türkiye muhalefetinin herhangi bir başarı şansı yoktur.

Sandığa hayır girip evet çıkarken,

Bunun karşısında direnme hakkını kullanamayan bir muhalefet vardır…

Bu daha başlangıç sayılır.

Parti-devlet bütünleşmesi oluştukça,

Çok şeyler olacak,

Ve sıra Kıbrıs’a da gelecek.

Fakat bunu göremeyenler var.

Parti-devlet bütünleşmesi sürecinde güç üstüne güç toplayan otoriter bir rejimin Kıbrıs’a karşı “açılım”ı pek yakında ayan beyan ortaya çıkacak…

Fetihçi zihniyetin Kıbrıs’a bakış açısı nedir?

1974’te kullanılan müdahale hakkı,

1878’de Sultan Abdülhamit’in Kıbrıs’ı devrederken düştüğü nottan kaynaklanır. Bu nedenle müdahale hakkı Lozan Antlaşmasında var olan maddeye dayandırılmaz.

Onlar iki ayyaşın işi.

Bilindiği gibi Abdülhamit Kıbrıs’ı devrederken “Hukuk-i Şahaneme asla halel gelmemek şartıyla muahedenameyi tasdik ederim” şeklinde not düşmüştü.

Bu zihniyete iki örnek verelim.

Yandaş yayınların birinde şunlar belirtir:

“Koca Sultan Abdülhamid Hân elindeki kurşun kalemle, bir hamiş yazmış ve Kıbrıs için, hukuk-u zât-ı şahanemize aid olarak altmış yıllığına İngiltere Devletine kiraya verilmiştir demek suretiyle de Kıbrıs işinde de, bir tutamak elde etmeye muvaf­fak olduğunu belirtmemiz icâb eder.”

Bir başkası da benzer görüşler ileri sürer:

“İşte o asla ihlal edilemeyeceğini belirttiği “hukuk-i Şahane”, yani padişahın simgelediği “devletin hakları”, Lozan’da unutmuş olsak bile şehit Fatin Rüştü Zorlu’nun inanılmaz mücadelesi sayesinde 1958’de “Garantörlük hakkı”na dönüştü ve 1974’te o haklar sayesinde Kıbrıs’a müdahale edebildik. Bugün Lozan sayesinde değil, 1878’deki o şart ve 1958’deki Zorlu-Menderes ikilisinin gayretiyle kazanılan hak sayesinde oradayız.”

Son paragraf Atatürk’e hakaret ile ilgili olayda program sunucusu olan Mustafa Armağan’a ait.

Derin tarihçi.

Üstelik “akil” insan…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar