Çözüm için niyet yetmez… Ya koşullar? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Köşe Yazarları

Çözüm için niyet yetmez… Ya koşullar?

Hüseyin Ekmekçi

Niyet varsa çözüm olur ama, koşulları da niyet oluşturur.

Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde aktif rol üstlenmeye başladığı günden beri, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı hep bunu söyledi:


“Niyet varsa, çözüm olur…”

Peki, çözüm için “niyet olsa da” koşullar uygun mu?

Her şeyden önce sahip çıktığım bir şey var:

“Çözümü Kıbrıslılar yapacak…”

Aksi 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti gibi olur.

Yaşamaz.

Zorla kurduruldu.
İmzayı atanlar dahi bu ülkeyi “ Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak kabul etmedi.

Sayısal çoğunlukla, silah zoruyla, insan gücüyle gücü olan, gücü olmayanı ezmeye çalıştı.

Ta ki 1974’te, ada ikiye bölünene kadar…

Şimdi, 43 yıldır, “yeniden federal bir yapı” için müzakereler bitip tükenmeden devam ediyor.

Kaç zirve…

Kaç lider saymaya bile gerek yok.

Bu nedenledir ki, “Niyet varsa çözüm olur ama, koşulları da niyet oluşturur” cümlesi ile giriş yaptım yazıya…

Sahiden, yeni bir BM Zirve süreci başlıyor.

Gerçekten niyet var mı?

Niyeti oluşturacak koşullar müsait mi?

 

Herkes hazır mı?

Sadece Kıbrıslı Türkler değil…

Sadece Kıbrıslı Rumlar da değil…

İngiltere?

Türkiye?

Yunanistan?

Herkes çözüm için hazır mı?

Ortada pozitif olan tek şey, Cenevre ve New York sürecinde genel sekreter Guterres’in tavrı…

Kopan süreci bağladı…

Üstelik tüm konuların ilintili görüşülmesi noktasına Anastasiades’i getiren de Guterres…

Ya sonrası?

 

Mesela Türkiye…

Erdoğan’ın hangi noktada olduğu bilinmiyor.

Ama bilinen Türkiye Başbakanı ve Dışişleri Bakanlığı, yani hükümet Mont Pelerin 1’in başladığı noktada…

Tavır ayni ama sabır daha az…

Sabrın daha az olduğu da sık sık Rum tarafına hissettiriliyor…

Üstelik bu arada, ABD, Rusya ile ilişkiler bozuk.

Üzerine kavgasız olduğu tek bir komşu yok…

Şimdi ise Körfez ülkeleri ile kavgada…

Bu şartlarda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoığan’ın, nasıl bir tavır takınacağını bilebilir miyiz?

Geçen defaki gibi gene, toprak tartışılırken, toprak isterse?

Bu işin “uç kısmı” olsa da…

Elde olan BM’nin pozitif duruşu yanında, Türkiye’nin halen masada olunmasına verdiği destek.

 

Yunanistan ne yapacak?

Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocias’ın Cenevre’deki tavırlarını düşündükçe, benim bile mideme kramplar giriyor.

Garantiler görüşülecekken, “Ne asker, ne garanti başka da bir şey görüşmem” tavrı nasıl izah edilebilir.

Başlayan konferans da bu tavır yüzünden bitti zaten.

Aylar kaybettik.

“Sıfır asker, sıfır garanti” derken, sıfır hazırlıkla gelinen Cenevre, tam bir hüsranla sonuçlandı.

Şimdi Kocias hangi noktadan başlayacak, Yunanistan’ın tavrı ne olacak, aşırı bir merak içerisindeyim.

 

İngiltere en rahatı

Masanın en rahat tarafı İngiltere…

Körfez ülkelerini “bombalayacak” uçakların Kıbrıs’tan kalkıp ineceği kadar bir alan yetiyor İngiltere’ye…

Ötesinde gözü yok…

“Egemen üs bölgelerinden toprak verebiliriz” diyor.

Bunu uzun bir  süredir de söylemeye devam ediyor.

Egemen üs bölgelerine İngilizlerin onayı dışında dokunulmadığı sürece problem yok.

Diplomatik çevreler, İngiliz bürokrasisinin, Rum tarafına, “Türkiye’nin esneme payı çok az. Masada hemen pes etmeyin. Siz de esneyin. Kalkıp kaçan Türk tarafı olacaktır” dediği konuşuluyor.

Özellikle Anastasiadis’e…

Crans- Montana’da yaşayarak göreceğiz.

 

 


Eide yalnız…

İşin bir de, özel temsilci Eide boyutu var.

Eide, ne zaman insiyatif üstlenmeye kalksa, hem güneyden hem de kuzeyden ciddi eleştiriler yemek zorunda kalıyor.

Normal.

Bunu her özel temsilci yaşadı.

Özellikle, defa defa masada üstelik…

Anastasiadis tarafından terslendiğini de biliyoruz.

Ancak…

Süreci Mont Pelerin’e…

Cenevre’ye…

Crans Montana’ya taşıması ciddi bir başarı…

Bundan sonrası liderlere ve garantörlere ait.

Bana göre Eide, taraflar arasındaki bu uçuruma rağmen, süreci New York’a götürüp, BM Genel Sekreteri önünde İsviçre yolunu açarak, başarı sağladı.

Görev süresi dolarken de, başarılı bir BM bürokratı olarak Norveç’e dönmek isteyecektir…


Ve Güvenlik konusu

Mal- mülk konusu olarak gördüğümüz Kıbrıs sorunu, şimdi geldi, güvenlik ve garantiler başlığında düğümlendi.

Türk tarafının bu noktada duruşu net.

“Güvenlik ve garanti olacak…”

  • Türkiye garantör olmaya devam edecek…
  • Ancak bu nokta, Rumlar için tehdit olmayacak…

Nedir bu nokta?

Sıfır asker sıfır garanti diyen Rum tarafı nasıl ikna edilir?

Efendim, Türkiye sadece Türk tarafının garantörü olsun, ada üzerindeki garantör hakkından vazgeçsin…

Türkiye bunu kabul eder mi?

Güneydeki doğalgaz faaliyetlerini de bir düşünün…

Neden vazgeçsin…?

O zaman Akıncı’nın “15 yıl sonra yeniden gözden geçirilsin” önerisi Türk tarafının başlangıç noktası olacak…

Yunanistan ise, tamamen Rusya etkisindeki dışişleri bakanı Kocias’ın tavırlarına kalmış durumda…

Dört günde gene konferansı bozarsa, şaşırmayacağım…

Anastasiadis’in neredeyse süreci koparmaya varan “garantiler konusundaki duruşu” da belli…

“Kıbrıs Cumhuriyeti AB içerisinde bir ülkedir ve AB içerisindeki bir ülkenin garantörü, AB üyesi olmayan bir ülke olamaz…”

E ne olacak?

Bu noktada nasıl bir uyum sağlanacak…

Ara formül nedir?

İşte bunla ilgili Mont Pelerin 3’te taraflar bir pozisyon belirledi.

İçerik sır gibi saklanıyor.

Eide, bu konuda bir belge hazırlıyor.

New York’taki uzlaşı da bu yönde…

Ancak, belge uzlaşı belgesi olmayacak. Mete Tümerkan, dünkü köşe yazısında bunu bol bol anlattı.

Çıkış noktası olacak…

Umarım bu belge, üzerinde uzlaşı için iyi bir başlangıç noktası olur…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar