Bulanık suda balık avlamak isteyen çok... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Bulanık suda balık avlamak isteyen çok…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Bir ülke için en önemli şey siyasi istikrar.

Ekonomik olarak güçlü de olsanız, güçsüz de olsanız, eğer istikrarlı bir duruş sergileyemiyorsanız hiç bir anlamı yok.


Önce güven vereceksiniz. Bunun için inandırıcı olacaksınız.

Dün de bahsetmiştik, Rumlar “böyle bir ortamda görüşmeler ertelenmelidir” teziyle BM ve AB’nin kapısını çalmaya hazırlanıyorlar.

Bunun dışında, “Darbeler yapan bir Türk askeri varlığı garantör olamaz” diye de bir tez ortaya attılar.

Her ikisi de, durumdan vazife çıkartmak aslında.

Bir kere buradaki görüşmelerin Türkiye tarafından kesilmesi diye bir şey söz konusu değil. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, kendi halkından aldığı yetkiyle görevini sürdürüyor.

Evet, Kıbrıs konusu “Türk tarafı” yani Türkiye ve KKTC’nin ortak davası. İstişareler yapılıyor, fikir birliği ile yürünüyor.

Ama temel tez, uzlaşılabilir bir çözüm bulma tezi.

Bundan kimsenin geri adım attığı yok. Nitekim dünkü Ankara zirvesinde söylenenler de bu tutumun teyidi. Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, KKTC Başbakanı ile ortak basın toplantısında bir kez daha vurguladı “Biz barış istiyoruz” dedi ve çözümü baştan beri desteklediklerini tekrarladı. Bu sözler tabii ki ilk değil. Sürekli tekrarlanmakta. Sonuçta da işte Akıncı, halkının iradesiyle masada uzlaşmacı tutumunu her fırsatta sergiliyor.

Şimdi Türkiye’deki olayları bahane etmeye çalışmak, devam eden süreci yıkmak için fırsat aramak değil de nedir? Ortada yazılı olmasa da bir takvim var. Eylül’de  güvenlik ve garantiler görüşülecek. Belki bir 5’li bir konferans olacak. Görüşmeleri erteletme talebi, bu takvimi erteletme gayreti gibi görünüyor.

Diğer taraftan, Yunan Dışişleri Bakanı Kocas, “Türkiye’deki son gelişmelerin KTBK’nın barış sağlayıcı, adil bir çözümün garantörü olamayacağı, her türlü anlaşma için tehlike olacağı şeklindeki tezlerini haklı çıkarttığı” iddiasını ortaya atı.

Bu tam bir fırsatçılık.

Bir kere, burada garantör olan Türk ordusu değil. Garantör, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Adadaki Türk askeri varlığı, Türk devletinin bir organıdır. 15 Temmuz’da yeralan kalkışmayı da ordu yapmamış, ordu içindeki bir takım unsurlar denemiş, devlet-ordu birlikte bastırmıştır. Kocas’ın yaptığı tam bir saptırma.

Üstüne üstlük, bugünden sonra TSK’nın, daha doğrudan sivil yönetime bağlanması konuşulmakta…

Bunu sadece Yunanistan ya da Güney Kıbrıs yapmıyor. Benzer şekilde AB’den de sesler çıkıyor. Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin askıya alınması son günlerde en sık dile getirilen unsurlardan biri. Hatta NATO’dan çıkmasını dahi savunanlar var.

Bunları alt alta yazınca, içte meydana gelen bir istikrarsızlığın nasıl istismar edilebildiği daha açık ortaya çıkıyor.

Siz davanızda ne kadar haklı olursanız olun, içte yaşayacağınız bir istikrarsızlık, bir zaafiyet, bir güvensiz ortam, dıştan derhal kullanılmaya başlıyor. Halkın yaşadığı gerginlik de cabası…

Bu bakımdan,   KKTC heyetinin bu dönemde Ankara’ya yaptığı ziyaretin zamanlaması iyi olmuştur.

Hem bir nevi normalleşme tablosu çizildi, hem de iki devlet arasındaki ilişkilerin düzeyi sergilendi.

Yeter ki icraatlar da yukarıda sıraladığım istismarlara olanak vermeyecek şekilde olsun.

Bizim tarafın, hiç de tecrübeli olmadığı “darbe girişimi” gibi konularda, sağduyulu hareket etmesi, heyecana kapılmaması, kraldan çok kralcı bir görüntü vermemesi şart.

Zira bugünlerde bulanık suda balık avlamak isteyenler o kadar çok ki…

YERİN KULAĞI VAR

HÜKÜMET BİLDİĞİNİZ GİBİ: 2012 yılında UBP kurultayı döneminde işe alınan ve CTP’nin hükümete gelmesiyle “yönetmeliğe aykırı istihdam” diye işten durdurulan 29 kişinin 19’u UBP-DP hükümeti tarafından yeniden Kıbrıs Vakıflar Bankası’na istihdam edilmiş. Bunda şaşıracak birşey yok. Yıllardır yaptıkları bu zaten. Şimdi ister misiniz o meşhur “360’lar” da geri devlete alınsın. Zaten birçoğu istihdam edilmiş, dışarıda  kalanların günahı ne…

GÜNDEM DEĞİŞTİ: Türkiye’deki darbe öncesi gündemimizde su, ekonomik protokol ve koordinasyon ofisi vardı. Hergün bunlarla yatar, bunlarla kalkardık.  Bugünlerde bu konuları ne konuşan, ne de tartışan kaldı. Yeni gündemimiz, Türkiye’deki darbe ve FETÖ terör örgütü. Bunu fırsat bilenler de kimlerin bu örgütle bağlantısı olabileceğini tahmin etmeye çalışıyor. Konuşulan isimleri duysanız, insanın dudağı uçuklar. Bakanlar, milletvekilleri, bankacılar, işadamları, otelciler ve daha neler neler. Meğer koynumuzda yılan beslemişiz de haberimiz yokmuş…

YİNE DE ÜZÜLÜYORUZ: Hemen her yıl yayınlanan ama bizim pek dikkate almadığımız ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda, insan ticaretinin önlenmesi konusunda Kıbrıs’ın kuzeyindeki otoritenin “en düşük standardı dahi karşılamaktan uzak olduğu ve bu konuda bir çabasının da olmadığı” da belirtilmiş. Dedim ya biz bu raporları pek dikkate almıyoruz, zaten yaptırım gücü de yok ama, insan raporu okuyunca ister istemez üzülüyor. Niye böyle görünüyoruz diye…

PORTAKAL VEYA MUZ DA OLUR: Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rumlar ve Türklerin kuracağı yeni devlete ‘Birleşik Kıbrıs Federasyonu’ adı verilmesinin tartışıldığını açıkladı. Masada önemli başlıklar henüz açılmamış, mevcutlarda gözle görülür bir ilerleme yok ama, biz kurulacak devletin adının ne olacağını tartışıyoruz.  Adı Muz veya Portakal Federasyonu olmuş ne fark eder, adam gibi bir anlaşma yaptıktan sonra…  

HELİKOPTER ŞART: Çamlıbel’de yüreklerimizi ağzımıza getiren yangın bir kez daha gösterdi ki, ülkede en az bir yangın helikopterinin sürekli kalması gerekir. Her yıl gündeme gelen ama bir türlü sonuca gidemediğimiz yangın helikopteri konusunda karar üretme zamanı geldi. Allah korusun öyle yangınlar olur ki, Türkiye’den gelecek helikopter bile bazen çok geç olabilir…

EZBER BOZAN DOĞAL GAZ: Türkiye-İsrail barışması, İsrail ve bölge enerji kaynaklarının, Türkiye üzerinden batıya dağıtılması projesini yeniden akıllara getirdi. Anastasiadis hemen atladı, İsrail’e gitti. “Benim rızam olmadan, münhasır ekonomik alanımdan boru hattı geçiremezsiniz” dedi. Ama kendi basınından anladığımız kadarıyla, İsrail kendisine böyle bir söz vermedi. Tarihin her döneminde olduğu gibi, petrol ve gaz yine bir çok denklemi beklenmedik bir şekilde değiştirmeye, ezberleri bozmaya aday…

ZİRVEDEKİLER: Ferdi Sabit Soyer: “Kuzey’de ve Güney’de Kıbrıs sorununun federal temelde çözümü için eski kalıpları kırmamız ve zamana oynama akıl dışılığından çıkmamız gerektiğini görmemiz gerekir. Bu yüzden bu darbe, hem Kuzey’de, hem Güney’de bizi de siyasi yaşamımızı ve düşünce şeklimizi yeniden değerlendirme konusunda sarsmalıdır…”.

DİPTEKİLER: Hesap verebilirlik: Göç Yasası diye bilinen, 2011 sonrası işe girenlerin maaşlarının düşürüldüğü düzenleme… Tepkilere rağmen, İrsen Küçük felaket hükümetinin bir uygulamasıydı, hayata geçti. UBP sonrası dönemde de, sıkı bütçe uygulamaları nedeniyle devam ettirildi. Ancak, o kitlenin maaşlarını yükseltmek adına, hayat pahalılığı dönemlerinde farklı uygulamalar yapıldı. Şimdi de Göç Yasası’nı çıkartan UBP hükümeti, yine bu kesime yüzde 1 fazla artış veriyor. Peki ülkenin çıkarı için yapıldıysa bu uygulama şimdi niye değiştiriliyor. Eğer değilse, niye hesabı verilmiyor? Her gelen kafasına göre takılacak, sonra bizzat aynı insanlar, aynı partiler bunun hesabını vermeden, değiştirmeye çalışacak… 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar