Bu mücadeleyi niye verdik?.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Bu mücadeleyi niye verdik?..

Bugün 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 39. yılı. Dile kolay, o günden bu güne neredeyse bir ömür geçti. Ama şöyle bir geriye dönüp baktığımızda gördüğümüz tablo hiç de iç açıcı değil. KKTC’nin sınırları çizilmiş, kendi toprakları üzerinde özgürce yaşayan bir toplum mevcut mevcut olmasına ama o günden bugüne meğerse bir arpa boyu yol almamışız…
Güney’den Kuzey’e göç eden Türk nüfusunun en az iki katı Rum’un bıraktığı toprak ve taşınmazları adil ve eşit bir şekilde dağıtmayı bile beceremedik. Talana ve ganimete dayalı bir iskan politikası izleyerek, hakça değil, hatırla ev ve arazileri eşe dosta peşkeş çektik. Ve yarattığımız bu sistem içerisinde, başları ayak, ayakları da baş yaptık…

Şimdi 39 yıl sonra, 74 savaşının galibi kim diye, kendimizi sorgulayabiliyoruz. Bilerek yanlış temellendirilen iskan politikalarından tutun da, yanlış siyasilerin elinde hiçbir itibarı kalmayan bir yönetim ve kendi kendisi ile barışık olmayan bir toplum yarattık ne yazık ki…


1974’te üniversite öğrencisiyken, tatil için geldiğimiz ülkemizde, savaşın korkunç yüzüyle karşılaşacağımız, aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Önce 15 Temmuz darbesi ve ardından tarihin en sıcak günleri… “Söz konusu vatansa, gerisi teferruat” diyerek, benim gibi yüzlerce arkadaşımın gönüllü olarak silaha sarıldığı o günler hala belleklerimizde tazeliğini koruyor. Yıllardır yaşadığımız bu topraklar üzerinde, en az Rumlar kadar eşit hak sahibi olduğumuz gerçeğiyle verdiğimiz mücadele, bu ülkede ayrıcalıklı bir sınıf ve ganimet üzerine kurulu bir düzen yaratmak için değildi… Ben ve benim gibiler o gün, bu mücadeleyi, birilerinin bizim sırtımıza basarak, kendi bozuk düzenlerini kurmaları için de vermedik… Yüzlerce şehit kanı üzerine kurdukları sırça köşklerinden, vatan, millet, bayrak nutukları atmaları için ise, hiç vermedik…

Ve bugün, 39 yılın ardından, huzur ve güvenin olmadığı, siyaset ve siyasetçiye olan itibarın yerlerde süründüğü, memleketin tüm değerlerinin birilerine peşkeş çekildiği ve en önemlisi hala daha ufak hesaplar peşinde koşan, bırakın devlet olmayı, kabile bile olmaktan uzak bir toplum görüyorum. Her köşe başında bir bet ofisin, her otelin altında bir casinonun ve de ana yolları sağlı sollu dolduran gece kulüplerinin neon ışıkları ile aydınlattığı ülkede, bugün özgürlüğümüzü kutluyoruz. Yarattığımız bu eserlerle ne kadar övünsek azdır. Bugün 20 Temmuz 2013. Barış ve Özgürlük Bayramı hepimize kutlu olsun…

Sistem değişmeli

Mevcut sistemin çöktüğü ve ülkede sil baştan bir sistem değişikliğine gidilmesi gerektiği konusunda herkes hemfikir… Yıllardır kör topal giden parlamenter sistemin, ülkenin kurtuluşu için uygun bir sistem olmadığı açık seçik belli oldu. 300 bin nüfuslu KKTC’de Cumhurbaşkanı ve Başbakan gibi iki başlı bir yönetim modelinin zararlarını yıllardır çekiyoruz. Ancak çoktan tıkanan sistem karşısında, dün “diktatörlük” gelir diye başkanlık sistemine karşı çıkanlar bile, bugün tek alternatifin başkanlık sistemi olduğunu kabul ediyorlar…

Bu toplum yıllar yılı hep bu iki başlılığın acısını çekti. Bu yüzden boşa zaman, emek, para kaybetti. Denktaş-Eroğlu kavgasını gördük. Her ikisi de kendi siyasi hırsları yüzünden, toplumu kamplara bölmekten çekinmediler. Bugün de, Eroğlu-Küçük kavgası yüzünden toplumun neler kaybettiğini birlikte yaşıyor ve görüyoruz. Ve anlıyoruz ki, bu iki başlılık bizim gibi ülkeler için uygun değildir. Toplumun iki başlılıktan kurtulması ve sorumluluğun tek elde toplandığı “Başkanlık Sistemi”, seçimlerden hemen sonra yeni oluşacak Meclis’in ilk işi olmalıdır. Bununla birlikte seçim ve halk oylaması, partiler yasası ile tek bölgeli seçim sistemi ve Anayasa değişikliği eş zamanlı gündeme alınıp, artık tıkanmış olan bu sistemden bir an önce kurtulunmalıdır…

 

YERİN KULAĞI VAR

BELLİ BİR MERKEZDEN SERVİS EDİLİYOR:
Bu seçimlerin en göze çarpan olayı, o alıştığımız, daha doğrusu alıştırıldığımız anket furyasını göremedik. Neredeyse her gün farklı bir anket sonucunu görmeye alışmıştık ne güzel. Biz gazeteciler de yorum yapacak bol bol malzeme buluyorduk. Bu seçimlerde ise işler bizim için bayağı kesat gitti. Bizler de tahminlerimizi yayımlamakla yetindik. Ama yine de bazı köşe yazarları, kaynağı belli olmayan birtakım anket sonuçları yayımlıyorlar. Bunlar iyi incelendiğinde, bir merkezden ve bilinçli olarak servis edildiği hemen anlaşılıyor. Öyle ki, bu arkadaşlar daha sandıklar açılmadan, kimin hangi sıradan kazanacağını bile biliyorlar…

FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK:
Sadece anketlerin eksikliği değil, bu kez sokağın sessizliği de dikkat çekti… Ne sokak, ne de partiler bir türlü seçim havasını yakalayamadı. Özellikle de seçmenin sessizliği ve hiçbir partiyle ilgili yorum yapmaması siyasi partileri ürkütüyor. Birçoğu, bu sessizliğin hiç de hayra alamet olmadığı konusunda birleşiyor. Adeta fırtına öncesi bir sessizlik yaşanıyor ülkede…

İŞİMİZE YARADI:
UBP Milletvekili Hüseyin Özgürgün dün, Radyo Havadis’te Hüseyin Ekmekçi’nin konuğuydu. Özgürgün neredeyse hükümetten gitmelerine neden olanlara dua edecek. “Eğer bu seçimlere biz hükümet olarak gitseydik, seçmenin önüne nasıl çıkıp, ne söyleyecektik” derken, bir yerde hükümetten gitmelerine sevinmiş gibiydi. Hani haksız da sayılmaz. Eleştiri oklarına hedef olacaklarına, şimdi muhalefet olarak çok daha rahat konuşuyorlar…

TDP KÖKLERİNİ RET Mİ EDİYOR:
Çakıcı, ülkede kötü giden her şey için tüm partileri suçluyor. Sebep, her birinin bir dönem hükümet etmiş olmaları. Kendini bunun dışında tutuyor. Oysa TDP’nin kökeni olan TKP de bu ülkede hükümet oldu. Hem de birden fazla kez. Sistem kötü kurulduysa, ki kurulmuştur, bunda kendi tabanının payını inkar edemez. Ama ediyor işte. TDP’yi kendisiyle eş tutuyor, TKP’nin mirasını reddediyor sanki…

HÜKÜMETTEN 2 DOĞRU KARAR:
Biri, Ünal Üstel’in kardeşine verilen arazinin iptali, diğeri, Cem-Ha Ltd.’nin hem arsayı, hem krediyi devletten alarak yaptığı oteli işletemeyince, dönüp yine devlete satması kararları. Üstel’e araziyi Eroğlu UBP’si vermişti, ancak Ünal Üstel’in de bakan olduğu CTP-DP hükümetleri, 2004 ve 2005’te kira süresini 2 kez uzatmıştı. Her ikisi de toplum vicdanını yaralayan uygulamalardı. Ve hepsi de partizanlıktı…

TÜZÜK YOK Kİ:
Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Mehmet Harmancı, “kirleten öder” prensibiyle hareket edeceklerini söylüyor. Ancak Çevre Yasası 60 asgari ücret, 20 yıl hapis diyor da, tazminattan bahsetmiyor, çünkü tüzüğü yok… Kimin neyi, nasıl, hangi şartlarda tazmin edeceği, yani detaylar belli değil. Konu yine dönüp dolaşıp, sistemsizliğimize geliyor. Onun için de, ne doğru dürüst ceza verilebiliyor, ne de caydırıcılık sağlanabiliyor. Bunlar en can alıcı eksikliklerimiz. Giderilmesi ise, parayla pulla ilgili değil. Sadece ve sadece partizanlıktan uzak, iyi niyet gerekiyor…

DÜZELTME:
Ticaret Odası’nın, denizden petrolü çeken malzemeyi Güney’den “satın aldığı”nı yazmıştık. Öyle değilmiş. Ancak girişimi yine Ticaret Odası yapmış ve muhataplarından yardım istemiş. Rum Balıkçılık Dairesi de malzemeyi Rum Ticaret ve Sanayi Odası aracılığıyla, KTTO’ya teslim etmiş. Bir şey değişmiyor. Girişimi yapan, çabayı gösteren, aracı olan yine de Ticaret Odası…

ZİRVEDEKİLER

Çevre Platformu: Petrol dolum tesisi yapılmasın diye başlatılan uzun soluklu mücadelede, kamuoyu yaratılmasında başı çeken Kıbrıs Çevre Platformu, yakın geçmişte de kaplumbağaların konakladığı Kaplıca Sahili’nde düzenlenecek müzik festivalinin iptalini sağlamıştı. Bu kez çevreyi kirleten AKSA’dan hesap sorulması için kampanya yapıyor. Ben sloganlarını çok sevdim; “Çevre Haksa, Hesap Ver AKSA”… Çevre insanlığın hakkı, orası kesin, AKSA da hesap verecek sonunda.

DİPTEKİLER

Sami Dayıoğlu: Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dayıoğlu’nun, yalancı veba hastalığıyla ilgili olarak Veteriner Dairesi’nin ekipleriyle gerekli çalışmaları yürüttüğü, gerekli koruyucu tedbirlerin alındığı, üreticilere gerekli bilgilerin verildiği şeklindeki yuvarlak açıklamalarına karşılık, Veteriner Hekimler Birliği, bakanlığın “sınıfta kaldığını” iddia etti. Birlik somut sorular sorup cevabını istedi. Bu hükümet teknokrat, onun için de hepimiz daha ciddi çalışmalar bekliyoruz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar