Borman: Kıbrıslı olmakla gurur duyuyorum - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Röportaj

Borman: Kıbrıslı olmakla gurur duyuyorum

Borman: Kıbrıslı olmakla gurur duyuyorum

“BENİM EVİM KIBRIS”: Prof. Dr. Borman, Kıbrıslı olmaktan gurur duyduğunu vurguluyor. Borman: On sekiz yaşında ayrıldım Kıbrıs’tan. Türkiye’de Kıbrıs’ta kaldığımdan çok daha fazla kaldım. Ama Kıbrıs evim, Kıbrıs’a gittiğimde evime gittiğimi hissediyorum. Türkiye’de yaşamama rağmen Kıbrıslı kimliğimi taşıyorum
“ESTETİK YAPAN ERKEK SAYISI ARTTI”: Prof Dr. Borman estetik yaptıran erkeklerin sayısında artış olduğuna işaret ediyor. Borman: Erkekler yeni yeni estetik olmaya başladılar. Eskiden estetik sadece kadınların yapabileceği bir şey gibi düşünülürdü. Bu, yeni yeni aşılıyor ve artık erkekler de günlük yaşamlarında kendilerine bakmaya başladılar. “Aman yüzüm sarkmasın, aman kolum sarkmasın” diyerek bu işin içine girdiler


Selda İÇER
Ülkenin tanınmış politikacılarından Onur Borman ve Nazif Borman’ın oğlu olan Başkent Üniversitesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hüseyin Borman bugünkü konuğumuz. Borman Ankara’da plastik cerrahi konusunda aranan isimlerden birisi. Kendisi ile plastik cerrahi konusunda detaylı bir sohbet yaptık. Yenilikler konusunda kendisinden görüşler aldık. Kıbrıs sevdalısı birisi Hüseyin Borman’la ülke ile ilgili de görüşlerini alma fırsatı bulduk.
HAVADİS: Öncelikle bizlere özgeçmişinizden bahseder misiniz?
BORMAN:
1965 yılında doğdum. İlkokulu Şehit Tuncer’de okudum. Daha sonra Türk Maarif Koleji’ne geçtim. O dönemde kolejde GCE Sınavları yapılıyordu. Elektrik mühendisliği üzerine Amerika’ya Fullbright bursu kazandım. Ancak, o dönemlerde Türkiye’deki üniversite sınavlarına da girmemi söylediler. “Girmekten ne çıkar, bir dene. Dünyanın bin bir türlü hali var” dediler. Ben de girdim ve tıp fakültesini kazandım. Daha sonra çevremden yoğun şekilde “Tıp fakültesi kazanılmışken Amerika’ya gidilir mi? Ne işin var orada” gibi tepkiler gelmeye başladı. Ben de aslında Amerika olayına pek sıcak değildim. Ama orada kazandığım bölümde, elektrik ve elektronikle ilgilenmeyi seviyordum. Bir de tıp kazanınca benim de aklım karıştı. Daha sonra Ankara’ya yerleştim ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başladım. O zamanlar 1983 yılında yeni kurulan bir üniversiteydi. O dönem benimle Amerika’yı kazanan ve orada okumaya gidenlerin öğrencilikleri çok güzel geçerken, benim burada dersler çok ağırdı. Zor bir dönem geçirdim ama insan bir süre sonra alışıyor tabii. Sonra hangi branşı seçeceğime karar vermeliydim ve plastik cerrahiyi seçtim.


HAVADİS: Neden plastik cerrahi?
BORMAN:
O dönem stajlara gidip görüyordum ve en çok hoşuma giden plastik cerrahi oldu. Çünkü bu dalda gözle görülen yerleri ameliyat ediyorsun. Diğer branşlarda sonucu gözle göremezsin. Ancak bilgin doğrultusunda karar verebilirsin. Ancak plastik cerrahide öyle değil. Biz öğrenci halimizle bile sonuç hakkında “bunun sonucu böyle olmuş” diyebilirdik. Hiçbir branşta, hiçbir ameliyat standart değildir.
HAVADİS: Neden peki?
BORMAN:
Çünkü her ameliyatta kendinden bir şey katmalısın. Herkesin kendi yolu var bir işi yapmak için. Bir işi yaparken herkes farklı metotlar kullanır. Bir süre sonra kullandığın metotla, kendin değişiklikler yapmaya başlarsın. “Şunu şöyle yaparsam, bunu böyle yapmazsam daha iyi olur” diye kendi metodunuz ortaya çıkıyor. Bu nedenle o zaman plastik cerrahiyi seçtim. 1991 yılında Hacettepe’de ihtisasa başladım. Burada da o dönem, ağır hastalık dönemi vardı. Çok nöbete kalıyorduk. 48 saatin, 36 saatini hastanede, 12 saatini de evde geçiriyordum. Bir süre sonra, “bir an önce eve gidip uyuyayım” psikolojisine giriyorsunuz. Bazen çalışma saatlerini değişip, nefes aldığım, dinlendiğim zamanlar oluyordu. Bu dönemde mikro cerrahi dediğimiz; küçük damarların mikroskop altında dikilmesi; parmak kopmaları; et kopmaları; sinirlerin dikilmesi; trafik kazaları; kapanmayan yaralar gibi konularla ilgilenir. Ancak son dönemlerde, estetik operasyonların ön planda olması dışında plastik cerrahi çok önemli işler yapıyor. Yüz nakli, el nakli, kol nakli gibi oldukça önemli işler yapmaya başladı. Kök hücre uygulamaları başladı.
HAVADİS: Kök hücrelerle nasıl uygulama yapılıyor?
BORMAN:
Kök hücrelerle meme yapımında örneğin; meme kanseri olup da memesi alınanlara kendi vücutlarındaki yağlardan alınıp oradaki hücrelerle yeni ve daha dayanıklı bir meme yapılması gibi. Uzun süredir kapanmayan yaraların kapanmasında etkilidir. Doğumda gerçekleşen anomaliler, doğuştan dudağı yarık olan, parmağı fazla olan çocukları ameliyat ediyoruz. Kanser hastalıkları, meme kanserinden, boyun, yüz kanserine kadar. Bu kanserlerde tümör alındıktan sonra yanak yapılması, çene yapılması, saçlı derinin kayıplarında, yanıklarda etkiliyiz. Özel doku genişleticiler vardır. Bununla ilgili benim çok deneysel çalışmalarım var. İleride patent alma olabilir. Deri genişletme, saçlı deri veya normal deri. Ama son dönemlerde plastik cerrahide estetik operasyonlar ön plana çıktı. Demin bahsettiğim operasyonlar, plastik cerrahide yeni bir çağ açtı.
HAVADİS: Kariyer sürecinizden de biraz bahseder misiniz?

BORMAN: 1997 yılında plastik cerrahi uzmanı oldum. O dönem Başkent Hastanesi’nden Hacettepe’ye geçen hocam vardı. Onlar gelip “Bizimle çalışır mısın?” diye teklif yaptılar. 1997’de oraya geçtim, çalışmalarıma orada başladım. 1999’da yardımcı doçent oldum, 2004’te doçent oldum. 2007’de ana bilim dalı başkanı oldum. 2009’da da profesör oldum. Ayrıca Türkiye’deki Plastik Cerrahi Derneği’nin kurucu üyesiyim. Dünya Plastik Cerrahi Derneği’ndeki tıbbi aletler, araçlar ve medikal malzemelerin değerlendirildiği bir komisyon var. Orada ulusal delege olarak çalışıyorum. Bunun dışında, Plastik Cerrahi Dünya Kongresi, Organizasyon Komitesi’nde görev aldım. Aynı şekilde Dünya Yanık Kongresi organizasyon komitesindeyim. Şili’de yapılan son toplantıda hem Türkiye, hem de Kıbrıs’ı temsilen oradaydım. Bu arada Dünya Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasıyla ilgili bir seçim vardı. Orada Kıbrıs adına ulusal delege olarak oy kullandım. Bu önümüzdeki sene de Kıbrıs’ta bir kongre düzenliyoruz. 12 Eylül’de Dünya Plastik Cerrahi Kongresi Başkanı gelip konuşma yapacak. Tanınmayan bir ülkede, bir dünya kongresi başkanı gelip konuşma yapacak.
HAVADİS: Bu herhangi bir sorun yaratmadı mı? Engellemeye çalışılmadı mı?
BORMAN:
Engellenmeye çalışılmadı. Çünkü, KKTC Dünya Plastik Cerrahi Derneği’ne üye oldu. Dolayısıyla, politikadan ayrı bir şey bu. Yani o diyor ki: “KKTC’deki plastik cerrahlar da benim şemsiyem altında barınabilir.” Ülkenin tanınmamış olması, onu ilgilendirmez. En azından Kıbrıs’ın dünya arenasında böyle bir konumu oluştu. Bunun olmasında Türkiye’den hocalarımızın çok büyük yardımı oldu.
HAVADİS: Daha çok hangi yönde çalışmalar yapıyorsunuz?
BORMAN:
Üniversitede çalıştığımız için her açıdan çalışma yapmak zorundayız. Eğitim verdiğimiz için öğrencilere, asistanlara, her türlü vakayı inceliyoruz. “Nasıl ameliyat edilir” inceliyoruz. Her türlü vakayı bizim hastanede yapıyoruz. Ama genel olarak estetik ameliyatlar ön plana çıkıyor.
HAVADİS: Kıbrıs’tan gelenler var mı ameliyata?
BORMAN:
Evet var.
HAVADİS: Daha çok ne için geliniyor?
BORMAN:
Kıbrıs’tan meme kanseri sonrası meme yaptırmak için gelen oluyor, estetik için de gelen oluyor. Daha çok meme için geliyorlar Kıbrıs’tan. Meme ve burun.
HAVADİS: Kadınların genel olarak takıntıları bu iki organla mı ilgili?
BORMAN:
Evet, meme, burun ve karın.
HAVADİS: Tıp ilerliyor ama hala kesik izleri belirgin olabiliyor. Bunu nasıl yorumlamak lazım?
BORMAN:
Şimdi, plastik cerrahinin şöyle bir şeyi vardır. Sanki “hiç iz kalmayacak” gibi algılanıyor. Çünkü pek çok film yapımında kullanılıyoruz. Mesela; timsahlar tarafından ısırılan kız, estetik cerrah sayesinde sonradan dünya güzeli çıkıyor. Bunun gibi, pek çok film örneği var. Ama plastik cerrahinin asıl yaptığı şudur: Kesikler gizli yerlerdedir. Mesela yüz gerdirmede kesikler saç içinde ve kulak arkasında olur. Bu nedenden dolayı yüz gerdiren bir insana baktığınız zaman kesik izi yoktur. Burun operasyonunda da öyledir. Burnun içinden kesikler atarak yapıyoruz ameliyatı. O nedenden dolayı görülmüyor, yoksa aslında o kesik var. Eğer bakılırsa görülür. Çünkü her kesiğin izi kalır. İyi iş yapmak, iyi dikiş atmakla da alakası var bunun ancak, herkesin iyileşme süreci de aynı değildir. Aynı iz, kimisinde daha fazla, kimisinde daha az kalabilir. Bunu tahmin etmek pek de mümkün değil.
HAVADİS: Bazı bölgelerde iz kalma oranı daha çok deniyor. Bu doğru mu?
BORMAN:
Doğru. Biz genelde iz kalmayacak yerlerden ameliyat yapıyoruz. Mesela omuz civarında, göğüs orta hattında daha fazla iz kalır ve zorunlu olmadıkça oralardan müdahale yapmamaya çalışırız. Memelerde ve karında fazla gerginlik yoksa oraları daha dolu olduğu için pek fazla iz kalmıyor.
HAVADİS: Yüz gerdirme ve botoxta yüz mimiklerini kaybetme oluyor mu?
BORMAN:
Evet bu iş iyi ayarlama ister. Bu, yemek yapmaya benzer. Bir yemeğin tuzunu, baharatını yerinde koyarsan güzel olur. Tuzunu kaçırırsan tuzlu olur. Eğer botoxu da fazla yaparsanız mimikler gider ve donuk bir yüz kalır. Ama dozunda yaparsanız kırışıklıkların azaldığı, sadece belli mimiklerin ortadan kalktığı daha doğal bir botox uygulayabilirsiniz.
HAVADİS: Toplumda göz önünde olanlara, hasta olanlara kimlere öneriyorsunuz?
BORMAN
: Bizim hastalarımızın % 95’i toplum içinde normal işlevi olan toplum önünde olmayan, yüzüyle ün yapmayan, sanatçı olmayan kişiler, doktoru var, öğretmeni var, memuru var, öğrencisi var. Yani toplumun her katmanından insan artık estetik yaptırıyor. Estetik artık tabu olmaktan çıktı. Yani sanatçıların tekelinde olan bir ameliyat değil bu, normal mesleklerde, yani güzelliğiyle para kazanılmayan mesleklerde de estetik önemseniyor niye? Estetik öz güveni artıran bir şey bir insan aynaya baktığı zaman hoşnut olmadığı bir şeyler varsa bu onun her zaman karşısına çıkar. Nasıl çıkar? Kendini güzel hissetmediği için girişken olmayabilir ama estetik ameliyat geçiren kadınların kendilerine güvenlerinin arttığı toplum içinde daha etkin ve faydalı olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuştur. O nedenle de profesyonel hayata da faydası oluyor bunun. Direk olmasa bile.
HAVADİS: Kimler estetik yaptırmamalı?
BORMAN:
Özellikle estetik cerrahide kendini iyi tanımayanlar yaptırmamalı. Ameliyattan sonra mutlu olabilen insanlar ameliyat olmalı. Belki de bütün hayatı bu ameliyattan sonra kararabilir. Bazı hasta tam olarak ne istediğini bilemeyebilir. Burun ameliyatı için gelen hastanın ruh hali düşünülmeden yapılan ameliyat sonrası hasta, çok mutsuz olabilir. Travma yaşayabilir. Bunun telafisi de yok. Eski burnunu geri veremeyiz hastaya. Öncelikle hastanın kendini çok iyi tanıması ve ne istediğini çok iyi bilmesi lazım. Herhangi bir psikolojik rahatsızlığının olmaması lazım bu anlamda.
HAVADİS: Bunu siz anlayabiliyor musunuz?
BORMAN:
Artık anlayabiliyoruz. Hastaya birtakım sorular sorarak ne kadar kararlı olduğunu anlayabiliyoruz. Ameliyattan sonra “şu şu zorluklar olabilir” diyoruz. Eğer hasta kaçamak cevaplar veriyorsa sonradan sorun çıkaracak demektir. O zamanda hemen yazılı onay almaya geçiyoruz.
HAVADİS: Peki şimdi trend ne. Hangi ameliyatlar daha çok talep ediliyor?
BORMAN:
Şimdi estetikte trend, yüz gençleştirme. Çünkü artık yüz gençleştirmenin pek çok yöntemi var. Yüz gerdirme var, dolgu ile gerçekleştirilenler var. Hepsi birleştiğinde yüz gençleştirmeyi oluşturuyor. Meme küçültme, büyültme, karın ameliyatları ve sarkmalar şu aralar en çok istenen ameliyatlar.
HAVADİS: Orana vurduğumuz zaman ne kadar fark var estetik yaptıran erkekler ve kadınlar arasında?
BORMAN:
Erkekler % 30, kadınlar % 70 oranında.
HAVADİS: Peki bunu neye bağlıyorsunuz?
BORMAN:
Erkekler yeni yeni estetik olmaya başladılar. Eskiden estetik sadece kadınların yapabileceği bir şey gibi düşünülürdü. Bu, yeni yeni aşılıyor ve artık erkekler de günlük yaşamlarında kendilerine bakmaya başladılar. “Aman yüzüm sarkmasın, aman kolum sarkmasın” diyerek bu işin içine girdiler. Bu nedenle erkeklerde de artış var. Ben 1997’den bu yana epeyi artış olduğunu gözlemledim.
HAVADİS: Cinsiyet değişimi ameliyatı yapıyor musunuz?
BORMAN
: Ben yapmıyorum. Üniversitede okurken de o branşla pek ilgilenmedim. O branşta pek çok sorun yaşayan meslektaşım oldu. Yani biliyorsunuz, bunun bir de psikiyatrik boyutu var. Erkek olmak veya kadın olmak değildir önemli olan. Önemli olan bunu ömür boyu taşıyabilmektir. Erkek gibi görünüp daha sonra erkek gibi hissetmeyen kişilerde sorunlar oluyor. Bunlar da benim kişisel olarak tercih etmediğim olaylar.
HAVADİS: Kadınlar cinsel organlarında sarkma olduğu zaman estetik ameliyat yaptırıyorlar. Peki erkekler neler yaptırıyor?
BORMAN:
Erkekler cinsel organları ile ilgili boyutlarıyla alakalı değişiklik yapabilirler. Cinsiyet ameliyatları da hassas ameliyatlardır. Bu tür ameliyatlarda hastayla aranda iyi anlaşma olması ve hastanın tam olarak ne istediğini anlaması çok önemlidir. Ameliyattan önce diyaloğun iyi olması gerekir.
HAVADİS: Anladığım kadarıyla siz bu ameliyatları pek yapma taraftarı değilsiniz?
BORMAN:
Yani ben bu yola hiç girmedim. Plastik cerrahi çok geniş bir ana bilim dalı. O kadar çok dalı var ki, hepsiyle ilgilenmeniz zor. İçinden bazıları size daha yakın gelir, onlar üzerinde çalışır uzmanlaşırsınız. Bir de bakarsınız zaten diğer dallara zaman kalmaz.
HAVADİS: Peki siz hangi konularda uzmanlaştınız?
BORMAN:
Mikro cerrahi, bir tümör ameliyatından sonra o organın eski halini alması, bunun yanında yeni doğanlarda oluşan dudak, damak yarıklarıyla ilgileniyorum. Ama mesleğimiz isteğe bağlı olduğu için, estetikte de yüz gençleştirme, yüz gerdirme, meme küçültüp büyültme ve vücut şekillendirme operasyonlarını severek yapıyoruz.
HAVADİS: Okul bittikten sonra adaya dönebilirdiniz ama TC’de kalmaya karar verdiniz. Neden?
BORMAN:
İmkanlarla alakalı bu. Okul bittiğinde düşündüm ne yapabilirim diye. Ama yaptığım araştırmalarda Kıbrıs’taki arkadaşlar “Burada işler kısıtlı. Gelme, orada kal” gibi yorumlarda bulundular. Burada Başkent Hastanesi’nde de hocam ve arkadaşlarım çağırınca burada işe başladım. Ama bana kalsaydı geri dönmek isterdim. Dediğim gibi, iş imkanları, deseler ki “senin branşında ihtiyaç var, gel” giderdim. Ama orada ne kadar iş olurdu düşüncesi de var. Durup da burada kalmak için uzun zaman düşünmedim. Tamamen o zamanki şartlara bağlı olarak gelişti. Kariyer yapmak isterdim ve olaylar böyle gelişti.
HAVADİS: Siz evlenip burada kalanlardan değilsiniz yani?
BORMAN:
Hayır, evlendim diye kalmadım. Eğer Kıbrıs’ta iyi bir iş ortamı olsaydı eşim beni takip ederdi diye düşünüyorum. O dönemde karar verirken maceraya da atılmak istemiyorsunuz. Ama eğer orada iş imkanı olsaydı, bir üniversite olsaydı gelebilirdim.
HAVADİS: Peki şimdi gelmeyi düşünür müsünüz? Veya hayatınızın herhangi bir döneminde?
BORMAN:
Sanki “bir ara” gelirim diye düşünüyorum. Şimdi değil ama ileride olabilir.
HAVADİS: Evinizde Kıbrıs kültürünü yaşatıyor musunuz?
BORMAN:
Var tabii. Ben Kıbrıs’a gidince konuşmam hemen değişiyor. Çocuklar şaşırıyor. “Aaaa, babam Kıbrıslıca konuşuyor” diyorlar. Onların da hoşuna gidiyor. Kıbrıs’a geldiklerinde de kuzenleriyle hemen Kıbrıs aksanında konuşmaya başlıyorlar.
HAVADİS: Kıbrıs yemekleri pişer mi evde?
BORMAN:
Yok annemler geldiklerinde pişirirler, molohiya vs. Yani Türkiye’nin yemekleri de benziyor Kıbrıs yemeklerine. Ama Kıbrıs’ın özel yemekleri hariç.
HAVADİS: Eşiniz ne iş yapıyor?
BORMAN:
Oda doktor fizik tedavi profesörü.
HAVADİS: Yılda kaç kez gidiyorsunuz Kıbrıs’a?
BORMAN:
Ailece bir kez. Ancak ben aralarda gidiyorum. Bazen uyarsa bayramlarda gideriz. Ama genelde yılda bir kez.
HAVADİS: Peki buradan baktığınızda Kıbrıs’ı nasıl görüyorsunuz?
BORMAN:
Tedirgin oluyorum. Gidişatın pek parlak olmadığını düşünüyorum. Yani oradaki meslektaşlar mutlu değil. Benim görüşüm dışında oradakilerin söylemiyle beklendiği gibi gitmediğini düşünüyorum. Kıbrıs sorunu çözülmedikçe, ekonomik iyileşme ve daha sosyal kültürel bir ortamın olması zor görünüyor. Bunların hepsi bağlantılı gibi geliyor bana.
HAVADİS: Peki ne yapılmalı bunları düzeltmek için?
BORMAN:
Sanki birazda halkın katılımcı olması lazım. Yani beğenmediğin bir şey varsa, sivil toplum örgütlerinin bunun değişmesi için bir şeyler yapması lazım. Hükümet, halk ve muhalefetin ayrı ayrı olması işleri zorlaştırabilir. Burada, ortak bir düşünceyle Kıbrıs’ı kalkındırmak lazım. Genelde bakıldığında doktorlar, öğretmenler, gazeteciler şikayetçi. Sadece şikayet etmekle olmaz. Sorunların çözülmesi için çabalamak lazım. Bazı sorunlar kişisel olarak bile çözülebilir. Böyle kopukluklar varken, tek bir ülkenin Türk tarafını alıp da her şeyi yoluna koyacağı pek de mümkün görünmüyor. Ancak birlik ve toparlanma ile sağlanabileceğini düşünüyorum.
HAVADİS: Yatırım yapıyor musunuz Kıbrıs’a?
BORMAN:
Yok yapmıyorum. Zaten ailem orada yaşadığı için öyle bir gereksinim hissetmiyorum. Burada iki kimlikli gibiyiz aslında. Çünkü bir süre sonra oralı olmaktan çıkıyorsunuz. Eşim Türkiyeli. Çocuklar burada doğdu büyüdü. Ömrümün yarısından çoğu burada geçti. Ama her iki tarafı da iyi bildiğim için çoğu konuda dıştan bakıp objektif değerlendirme yapabiliyorum.
HAVADİS: Son olarak neler söylemek istersiniz?
BORMAN:
Kıbrıslı olmaktan gurur duyuyorum. Türkiye’de yaşamama rağmen on sekiz yaşında ayrıldım Kıbrıs’tan. Türkiye’de Kıbrıs’ta kaldığımdan çok daha fazla kaldım. Ama Kıbrıs evim, Kıbrıs’a gittiğimde evime gittiğimi hissediyorum. Kıbrıslı kimliğimi taşıyorum.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar