Türküler gerçek hayatın aynasıdır. Son birkaç yıldır türkü yakan atalarımızın onüç-ondört, onüç-onbeş yaşlarındaki kızlara olan düşkünlükleri dikkatimi çekti ve bu türden deyişleri toplamaya başladım.
Buna yapılacak olan itirazları, biliyorum. Eskiden insanlar, daha erken yaşta olgunlaşırlar ve daha genç yaşta evlenirler ve erken yaşlarda ölürlerdi. Amenna, kabul ediyorum. Ama aynı eğilimlerin günümüzde de sürdürüldüğünü görmek şaşırtıcı olmuyor mu? Bu türden, günümüzde tuhaf sayılacak, eğilimlerin sosyolojik nedenlerini ciddi ciddi araştırmak gerekiyor.
Bir süre önce AKP hükümeti çocuk yaşta kızları kaçıran veya onları evlendiren kişilere verilen hapislik cezalarını kaldırmak için Meclis’e bir yasa önerisi getirdi. Adalet Bakanı, adaşım Bekir Bozdağ, yasa tasarısını savunmak için dereden tepeden bir sürü gerekçe ileri sürdü. Bunların arasında benim dikkatimi çeken ve de haklı bulduğum iki tane gerekçe vardı.
Birincisi, çocuk yaşta evlendirilen veya kaçırılan kızlardan bazıları hamile kalıp çocuk doğurdular. Çocukları kucaklarında ama kocaları hapishanede. Mutazarrır olan kadınlar, haklı olarak, kocalarının serbest bırakılmasını istiyorlar. (Çocuk yaşta evlendirilen kızların bir kısmı, kabul etmek gerekir ki, babaları veya velileri tarafından paralı orta yaşlı erkeklere satılmaktadır.)
İkincisi, kızları “erken yaşta” evlendirmek toplumumuzda yaygın bir gelenektir, adeta kültürümüzün bir parçasıdır. Doğrudur. Ancak “kan davası”, “namus davası” gibi arzu edilmeyen olaylar da yaygın geleneklerdendir. Onlar da mı yasallaştırılmalı?
Türkülerimize bakıldığı zaman burada belli bir pedofili eğilimi görmemek mümkün değil. Birkaç tane örnek verelim;
Yemeni bağlamış telli başına
Zülüfleri düşmüş hilâl kaşına
Henüz girmiş onüç, ondört yaşına
Edalı, işveli köylü güzeli.
Yeni değmiş onüç, ondört yaşına
Bir acayip sevda gelmiş başına.
Ardahan’ın yollarında
Güller açmış bağlarında
Öyle bir yar sevmişem ki
Onüç, ondört çağlarında.
Henüz girmiş onüç, ondört yaşına
Küçük yaşta bir yar sevdim oy nenni nenni.
Daha insaflıları yaşı onbeşe yükseltmişler. Karadenizli, çürük tahtaya basmamak için yaşı onaltıya yükseltmiş:
Bağa girdim, bağ budanmış
Bağa bülbül dadanmış
Onbeş yaşında Nazife Hanım
Kimlere aldanmış.
Sis dağında kar misun, boran misun?
Kız ben seni alıcam, onaltında var misun?
Buna karşılık işi azıtıp, yaşı ona indirenler de yok değil:
Bir güzel ki on yaşına girince
Gönca güldür de henüz açılır
Onbirinde gönca diye koklarlar
Onikide elma deyip saklarlar
Onüçünde cevrücefa çekerler
Ondördünde hamre şekere benzer.
Onbeşinde güzelliğin çağıdır
Onaltıda gören aklın dağıtır
Onyedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır kameti selviye benzer.
Onsekizde, hem artırır zarını
Ondokuzda terkeylemiş arını
Yirmisinde, gözdedir şikârını
Zincirinden kopmuş aslana benzer.
Bu minval üzere 65 yaşına kadar uzar gider.
Yasa tasarısı kadınların ve bu arada Cumhurbaşkanı’nın kızının şiddetli itrazları sonucu buzdolabına kaldırıldı. Ancak bu geri gelmeyecek demek değildir çünkü bunun esbab-ı mucibesi derinlerde yatıyor. (Haftaya.)