Beyin ödül sistemi ve parlak yıldızlar - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Beyin ödül sistemi ve parlak yıldızlar

Daha etkili öğrenme üzerindeki çalışmalar gelişmekte olan ülkelerde devam etmekte. Lee’nin “Open your mind to the teachings of neuroscience”* adlı makalesi sinirbilim ile ilgili. Beyin araştırmalarının öğrenmedeki etkisini tartışmakta.
Şu an Bristol Üniversitesi’nde sinirbilim ve eğitim konusunda araştırmalar yapan Dr. Paul Howard-Jones, önceleri Galler’de okul ve öğrenci standartlarının teftişinden sorumlu olan olan, Birleşik Krallık’taki Eğitim Standartları Ofisi’nde (Ofsted) denetmendi. Howard-Jones’un denetmen olarak beklentisi, denetlediği okullardaki ödül ve ceza sisteminin, adil ve tutarlı olmasıydı. Ofsted de böylesi bir tutarlılığın öğrenci motivasyonunda hayati önemi olduğuna inanmaktaydı. 
Ofsted 2001 raporunda, etkili okulların, öğrencileri kendi davranışlarını yönetmede cesaretlendirmek için, ödüller tutarlı olarak kullandığını belirtmekteydi. Tutarlılık yaklaşımının anlamı da; öğrencilerin cezaları makul görmesi olarak kabul edilmekteydi. Lee’ye göre bu eğitim sistemi değerlerinin doğal görüntüsüdür. Adalet ve hakkaniyet duygusunun açığa vurmasıdır.
Ancak Lee iş öğrenmeyi motive etmeye gelince Howard-Jones’un araştırmalarında bunun tamamen yanlış olduğunu bulduğunu belirtir. Sınıfta kullanılan ödüllerin başarıda çok az etkisi olduğunu ortaya koymuş. Ödül olarak kullanılan parlayan yıldızların sayısını artırdığınızda, öğrenme artmayacaktır. Howard-Jones sınıftaki ödül sisteminin, beynin ödül sistemini nasıl uyaracağını düşünmeye ihtiyaç olduğunu belirtir.
Beyin açık bir şekilde, tutarlı ve yordayıcı ödüller yerine daha ziyade rastgeleliğin unsurlarını tercih etmekte. Beyin ödül sistemi, kesin bir ödül yerine yüzde elli elli şansı olan ödüllere çok daha güçlü tepki vermekteymiş. Bu olayda bir kimyasal olan Dopamin sorumlu. Dopamin bazen beynin mutluluk kimyasalı olarak da betimlenmekte. Beynin ödül sistemindeki rolü daha kompleks ve belirsizdir. Sadece başarıya tepki verilen durumlarda değil aynı zamanda kaçırdığımız durumlarda da salgılanmaktadır. Öyle bir kimyasaldır ki insan  fazlasını yitirip bir tanesini yakaladığı durumlarda da insanı elinde tutar. Video oyunları, slot makinelerindeki gibi.
Howard-Jones, video oyunlarının o kadar etkili bir öğretmen olmasının bir nedeninin de bu olduğunu vurgulamaktadır. Video oyunundaki defalarca kaçırıp bir kez yakalamanın etkisinin, ağır dozda dopamin almak olduğunu ki bunun da Ritalin veya amfetamin almaya denk olduğunu belirtir.
Eğer bu anlayışı sınıf oyunları geliştirmede kullanılırsa, öğrencilerin çoktan seçmeli test sorularına cevap vermede meydan okuyucu takımları olacak. Doğru cevabı bildiklerini düşünüyorlarsa iki katı puan alma seçenekleri olacak. Fakat bunu yakalamak için halihazırda sahip oldukları puanları yüzde elli elli kaybetme şansına da olacak.
Howard-Jones bunun acımasız ve keyfi bir sistem olduğunu fakat öğrencilerin bunu heyecanlı olarak bulduklarını belirtmekte. Howard-Jones yayımladığı bir araştırmasında öğrenciler oyunda başardıklarında yani kazandıklarında şarkı söyleyip dans ettiklerini saptamış. Kaybettiklerinde şansızlıktan, başardıklarındaysa kendi davranışları ve yeteneklerinden kaynaklandığını belirtmişler. Araştırmada en önemli noktaysa öğrenciler rastgeleliğin bilgisayar oyunu tarafından oluşturulduğunu biliyorlardı. Başarı veya başarısızlığın da öğretmenden çok saf şansın ortaya çıkardığı bir durum olduğunu.
Howard-Jones bu durumun çok fazla eğlenceli olduğunu ve ortabeyin bölgesinden dopamine alımını artırdığını vurgular. Dopamin aynı zamanda nöronlar arasındaki iletişimi sağlamak veya koparmada da katkı sağlıyor. Bu esneklik de bütün öğrenmelerin temelidir. Lee bu durumu öğrenmeyi daha etkili hale getirmek için dopamin düzeyini artırmayı düşünmenin nedeni olarak belirtmekte.
Öğretim sürecinde kullanılan tutarlı ödüllerin artık tartışılması gerekmekte. Dopamin düzeyini artırmadığı için parlak yıldız, yapıştırmalar, isim yazma gibi ödüller başarıda çok fazla etkili değil. Beynin ödül sistemini de harekete geçirmiyor. Ödülleri de düşünmenin zamanı geldi galiba.
*Loseph Lee.1 mart 2013.. https://www.tes.co.uk/article.aspxBeyin ödül sistemi ve parlak yıldızlar
Daha etkili öğrenme üzerindeki çalışmalar gelişmekte olan ülkelerde devam etmekte. Lee’nin “Open your mind to the teachings of neuroscience”* adlı makalesi sinirbilim ile ilgili. Beyin araştırmalarının öğrenmedeki etkisini tartışmakta.
Şu an Bristol Üniversitesi’nde sinirbilim ve eğitim konusunda araştırmalar yapan Dr. Paul Howard-Jones, önceleri Galler’de okul ve öğrenci standartlarının teftişinden sorumlu olan olan, Birleşik Krallık’taki Eğitim Standartları Ofisi’nde (Ofsted) denetmendi. Howard-Jones’un denetmen olarak beklentisi, denetlediği okullardaki ödül ve ceza sisteminin, adil ve tutarlı olmasıydı. Ofsted de böylesi bir tutarlılığın öğrenci motivasyonunda hayati önemi olduğuna inanmaktaydı. 
Ofsted 2001 raporunda, etkili okulların, öğrencileri kendi davranışlarını yönetmede cesaretlendirmek için, ödüller tutarlı olarak kullandığını belirtmekteydi. Tutarlılık yaklaşımının anlamı da; öğrencilerin cezaları makul görmesi olarak kabul edilmekteydi. Lee’ye göre bu eğitim sistemi değerlerinin doğal görüntüsüdür. Adalet ve hakkaniyet duygusunun açığa vurmasıdır.
Ancak Lee iş öğrenmeyi motive etmeye gelince Howard-Jones’un araştırmalarında bunun tamamen yanlış olduğunu bulduğunu belirtir. Sınıfta kullanılan ödüllerin başarıda çok az etkisi olduğunu ortaya koymuş. Ödül olarak kullanılan parlayan yıldızların sayısını artırdığınızda, öğrenme artmayacaktır. Howard-Jones sınıftaki ödül sisteminin, beynin ödül sistemini nasıl uyaracağını düşünmeye ihtiyaç olduğunu belirtir.
Beyin açık bir şekilde, tutarlı ve yordayıcı ödüller yerine daha ziyade rastgeleliğin unsurlarını tercih etmekte. Beyin ödül sistemi, kesin bir ödül yerine yüzde elli elli şansı olan ödüllere çok daha güçlü tepki vermekteymiş. Bu olayda bir kimyasal olan Dopamin sorumlu. Dopamin bazen beynin mutluluk kimyasalı olarak da betimlenmekte. Beynin ödül sistemindeki rolü daha kompleks ve belirsizdir. Sadece başarıya tepki verilen durumlarda değil aynı zamanda kaçırdığımız durumlarda da salgılanmaktadır. Öyle bir kimyasaldır ki insan  fazlasını yitirip bir tanesini yakaladığı durumlarda da insanı elinde tutar. Video oyunları, slot makinelerindeki gibi.
Howard-Jones, video oyunlarının o kadar etkili bir öğretmen olmasının bir nedeninin de bu olduğunu vurgulamaktadır. Video oyunundaki defalarca kaçırıp bir kez yakalamanın etkisinin, ağır dozda dopamin almak olduğunu ki bunun da Ritalin veya amfetamin almaya denk olduğunu belirtir.
Eğer bu anlayışı sınıf oyunları geliştirmede kullanılırsa, öğrencilerin çoktan seçmeli test sorularına cevap vermede meydan okuyucu takımları olacak. Doğru cevabı bildiklerini düşünüyorlarsa iki katı puan alma seçenekleri olacak. Fakat bunu yakalamak için halihazırda sahip oldukları puanları yüzde elli elli kaybetme şansına da olacak.
Howard-Jones bunun acımasız ve keyfi bir sistem olduğunu fakat öğrencilerin bunu heyecanlı olarak bulduklarını belirtmekte. Howard-Jones yayımladığı bir araştırmasında öğrenciler oyunda başardıklarında yani kazandıklarında şarkı söyleyip dans ettiklerini saptamış. Kaybettiklerinde şansızlıktan, başardıklarındaysa kendi davranışları ve yeteneklerinden kaynaklandığını belirtmişler. Araştırmada en önemli noktaysa öğrenciler rastgeleliğin bilgisayar oyunu tarafından oluşturulduğunu biliyorlardı. Başarı veya başarısızlığın da öğretmenden çok saf şansın ortaya çıkardığı bir durum olduğunu.
Howard-Jones bu durumun çok fazla eğlenceli olduğunu ve ortabeyin bölgesinden dopamine alımını artırdığını vurgular. Dopamin aynı zamanda nöronlar arasındaki iletişimi sağlamak veya koparmada da katkı sağlıyor. Bu esneklik de bütün öğrenmelerin temelidir. Lee bu durumu öğrenmeyi daha etkili hale getirmek için dopamin düzeyini artırmayı düşünmenin nedeni olarak belirtmekte.
Öğretim sürecinde kullanılan tutarlı ödüllerin artık tartışılması gerekmekte. Dopamin düzeyini artırmadığı için parlak yıldız, yapıştırmalar, isim yazma gibi ödüller başarıda çok fazla etkili değil. Beynin ödül sistemini de harekete geçirmiyor. Ödülleri de düşünmenin zamanı geldi galiba.
*Loseph Lee.1 mart 2013.. https://www.tes.co.uk/article.aspx
 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar