Beyaz Geceler, Drina Köprüsü ve Lefkoşa - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Beyaz Geceler, Drina Köprüsü ve Lefkoşa

Ahmet OkanAhmet Okan

“Ben zaten Petersburg’un kendisiyle arkadaşım…”


“Yolda yürürken, her ev sanki önüme çıkıp beni bekler gibi görünür. Pencerelerinden bana bakarak, sanki ‘Merhaba! İşler nasıl gidiyor? Ben çok iyiyim. Biliyor musun yakında ne olacak? Mayısta bana bir kat daha ekleyecekler.’Ya da ‘ Nasılsın? Ben mi? Yarın bazı yerlerimi onaracaklar.’ Ya da ‘İşittin mi, dün gece az daha yanıp kül oluyordum! O kadar korktum ki!” gibi sözler söylerler bana.

Bu evlerin arasında özellikle bazıları var ki; benim için ayrıcalıklı ve bambaşka bir değer taşırlar. Bunlara gözdelerim de diyebiliriz. Onlarla çok samimiyiz ve birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Bunlardan bir tanesi yaz mevsimini bekliyor. Bir mimar kendisini onaracak, restore edecek. O yüzden kendisini her gün ziyaret etmek görev oldu benim için. Başına kötü bir şey gelmesinden korkuyor, onun için Tanrı’ya yakarıyordum. Çünkü daha önce gül kırmızısı, şirin bir evin başına gelenler, benim için iyi bir deneyim olmuştu. Hantal komşularından uzakta, bir parça gururlu bir görünüre sahip olmasına rağmen bu taş ev bana o kadar sevecen bakardı ki, her önünden geçişte mutluluk denen sarhoş edici şeyi yudumlardım ama yine geçen hafta her zamanki gibi önünden geçerken kederli sesini işittim:’Şu halime bir bak Tanrı aşkına! Caniler, acımasızlar. Öyle boyamışlar ki hiç acımamışlar. Ne sütunları görmüş gözleri ne de parmaklıkları.’

 Onu böyle görünce öfkemden neredeyse sarılık olacaktım.”

Yukarıdaki satırlar Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler” adlı romanından.

Ünlü yazar, yarattığı kahramanın ağzından yaşadığı kente duyduğu aşkı anlatır yer yer.

Kendisini o kentin arkadaşı olarak görür.

Bir ev çökerse, onun da yüreği çöker adeta…

Yaşadığınız kentler edebiyata, sanata konu olmuyorsa o kentler yaşamıyor aslında…

Bazan çeşitli olaylar, toplumsal, siyasal ya da tarihi kesitler bir kentin bir simgesi etrafından anlatılır.

Bosnalı yazar (Hırvat kökenli) İvo Andriç’in “Drina Köprüsü” adlı romanı gibi.

Köprü, Osmanlı döneminde Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştı.

Bu yüzden köprü onun adı ile de anılır.

Daha üç-beş yıl öncesine kadar köprünün restore edileceği haberleri vardı.

Dünya savaşlarında epey zarar görmüştü Drina Köprüsü ki birçok efsane ve aşk öyküleri bu köprü ile birlikte anlatılır.

Köprü “Ağlayan Nehir” üzerine yapılmış ve bir gün genç bir kız istemediği adamla evlendirilmek istenince genç bedenini nehrin derinliklerine bırakmıştı.

Kitap üzerine yazı yazan eleştirmenler, Drina Köprüsü’nün aynı adlı romanla dünyada tanındığını söylemektedirler ki bu roman Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmüştü…

Ağlayan nehir hâlâ ağlıyor mu bilmiyorum.

Ama Lefkoşa’nın tekmil her tarafının ağladığına kuşku yok.

Hele o Kanlı Dere üzerindeki Demir Köprü.

Hani üzerinden tren geçerdi…

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar