Başkentte yaşamanın ayrıcalığı ve bedeli - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Başkentte yaşamanın ayrıcalığı ve bedeli

Bülent Dizdarlı

Nasıl bir şehirde yaşamak isterdiniz?

Güvenli, yolları çukursuz asfalt, trafiği akışkan, çocukların oyunlarını rahatlıkla oynayacağı, erişkinlerin güzel vakit geçirebilecekleri park alanları olan, çeşmelerinden akan suyun içilebildiği, sokaklarda lokantalarda satıla bilen her şeyin yenilebildiği bir şehirde mi?


Yoksa…

Yolları yapılmamış çukur dolu, yeşil alansız, suyunun duş yaptığınızda başınızı yaracak kadar sert olduğu, lokantalarında yemek yedikten sonra hastaneye taşındığınız bir kentte mi yaşamak isterdiniz?

Zeka seviyesi standart hatta standartın biraz altında olan bir kişi dahi bu sorular karşısında anında ilk sırada sunulan tercihi seçer. Seçer seçmesine de iş bedel ödemeye geldi mi nedense yan çizer.

Oysa artık tüm dünyada özellikle bazı şehirlerde yaşamak bir ayrıcalık olmaktadır. Bu şehirlerin yöneticileri, yukarıda bahsettiğim ilk seçenekteki olguları temel olarak çoktan sağlamış, üstüne tiyatro konser salonları, spor alanları, alış veriş merkezleri yaparak, gerçekten de o kentleri içinde yaşamanın o kişiye ayrıcalık duygusu verdiği yerlere dönüştürmeyi başarmışlardır. Emin olun bu dönüşüm o kentleri idare edenler kadar, oralarda yaşayanların bu ayrıcalığı hissetmesi ile de doğru orantılıdır. Ve aynı orantı o yerlerde yaşayan insanların yaşadıkları ayrıcalığın bedelini ödemeleri ile artar.

Sarayönü Lefkoşa
Sarayönü Lefkoşa

Bu kentlerde yaşamın pahalı olması da bundandır. Artık dünya da verilen hizmetin bedeli hizmeti alandan karşılanmaktadır. Ve ne kadar iyi hizmet alıyorsanız o kadar yüksek bedel ödemek durumundasınız. Ha siz buna karşı mısınız? Gider başka bir yerde yaşarsınız ve ödemeyi orada daha az yaparsınız.

Tüm bunları dün LefkoşA’yı gezerken yazdım. Yollar kötü. Ortalık yer yer pis. Belediye çalışanlarının gayretine rağmen kirlilik önlenememiş.

İflasın eşiğinden döndüğü söylenen belediyenin gelirleri yeni yatırımlar yapmaya engel. Ancak maaş ve bir miktar borç ödeyebiliyor.

Gelirler yetersiz olunca başkent hizmet sunamıyor. Sunamayınca ayrıcalıklı kent olma şansını kaçırıyor. Bu sıcaklarda akmayan trafik içinde insanlar çıldırıyor. Elde olan birkaç bakımsız parka kimse çocuklarını bırakamıyor. Kısacası bu şehir şehir olmaktan çıkıyor.

Oysa gidin bakın Yiğitler Burcundaki tellerden bir adım öteye…

Tellerin iki tarafı arasındaki asır farkı sizi irkiltmeden nedenini düşünün. Bir tarafta ayrıcalığın bedelini ödeyen insanların yaşadığını fark edin. Diğer tarafta ise tam tersi bedel ödemeden öylesine yaşayanlar bizler.

Baktıkça hayıflanıyor insan…

Aynı konforda yaşamak istiyorsak, bunun bir bedeli ödemeliyiz. Şimdi suyun ödemeliyiz. Yarın yolun, parkın. Bu şehri bir tiyatro salonu dahi olmama utancından acil kurtarmalıyız.

Evet Ödemeliyiz . Ödemeliyiz ama ödediğimizin nasıl kullanıldığının da hesabını sormalıyız. Bizi yönetenlerden o şehirde yaşarken ayrıcalıklı kentlerde yaşadığımızı hissettirilmesini istemeliyiz.

  • Yollar düz asfaltlanmış, çukurlardan arındırılmalı.
  • Trafik akıcı olmalı
  • Araç park yerleri düzenlenmiş olmalı
  • Gece şehir bol ışıklandırılmalı
  • Bol içilebilir kalitede suyu olmalı
  • Tezgahlarında satılan her yiyeceğin temiz ve zehirsiz olduğunun garantisi olmalı.
  • Şehir her yönden güvenli olmalı
  • Çocukların oynayacağı büyüklerin vakit geçirecekleri parkları olmalı
  • Ve en önemlisi başkent pırıl pırıl tertemiz olmalı.
  • Bir kültür sanat sarayı en azından tiyatro salonu olmalı.

Bütün bunlara karşın tabii ki başkentte yaşam daha pahalı olacaktır. Edinilen bu ayrıcalıkların bedelinin diğer kentlere göre (bu koşulları yerine getiremeyen) daha fazla olması doğaldır. Ne var ki şehir bedelini ödeyenin ayrıcalıklı yaşamasına olanak tanımalıdır.

Bedel nasıl ödenecektir? Doğal olarak Beledi hızmetler karşılığında alınan ücret ve vergiler artırılarak sağlanacaktır.

Şimdi bazı dostlar bana “Ne yani parasız insanlar yaşamasınlar mı?” diye gereksiz itirazda bulunacaklardır.

Ben diyeceğimi dedim. Anlayan da anladı umarım


VE ŞİİR…

Bu hafta değerli üstat ozan Bülent Feyzioğlu’na kulak verelim:

BIRAK…

sen
fazla mütevazı olma hayatta….
bırak!

Onlar
değil senin yanında !
gölgende ezilsinler.


ANLAYAMADIKLARIM: Geçitköy Su Tesislerinin üstünde göz haset mi var anlayamadım. Önce vana bozuldu sonra bölgede ciddi bir orman yangını çıktı. Zeytin yaprağı mı yaksak, yoksa kocaman bir nazarlık mı assak, anlayamadım ki…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar