1950 Enosis Plebisiti ne öğretti... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Poli

1950 Enosis Plebisiti ne öğretti…

Naim Pınar
Naim Pınar

İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle Kıbrıslı Elenler üzerinde mutlak hâkim olan Ortodoks Kilisesi adanın Yunanistan’a ilhakı için mücadelesini artırır. Yunanistan’da yaşanan iç savaşta komünistlere karşı Anglo-Amerikan desteğini yanına alan milliyetçilerin pozisyonunu iyi değerlendiren Kıbrıs Ortodoks Kilisesi enosis taleplerinin dozunu artırarak çeşitli eylem planlarını ortaya koyarlar. Öte yandan Komünist Rusya ile organik bağları olan AKEL, 1949’un son günlerinde BM Güvenlik Konseyi’ne yazdığı enosis mektubu ile süreci başatmış olur.  AKEL’in bu girişiminin duyulmasıyla Kıbrıslı Türklerin ileri gelenleri “Plebisit” işinde AKEL’in Rusya’dan destek alarak İngilizlere karşı ortak strateji belirlediklerini ortaya koyan bilgilendirme yazılarını günlük gazeteler aracılığıyla duyurmaya ve Kıbrıslı Türkleri uyarmaya başlarlar.

Başpiskopos, gerçekleştirilecek olan “Plebisit”te tüm Kıbrıslı Elenleri, gazetelere hergün verilen ilanlarla oy vermeye çağırır. Kıbrıslı Türk ileri gelenleriyse, Elenlerin enosis talepleri karşısında evvela 11 Aralık 1949’da Ayasofya (Selimiye NP) Meydanı’nda çok kalabalık bir protesto mitingi gerçekleştirirler. Daha sonra Türkiye’de Gençlik Teşkilatı ve Kıbrıs Türk Kültür Cemiyeti’nin başını çektiği bir dizi protesto mitingi tertiplenir. 1949-1950 yılları içinde Kıbrıslılar milliyetçiliğin kıskacında hizipleşirken Kıbrıs karanlık günlere doğru yönelmiş/yöneltilmiştir. Kıbrıs Ortodoks kilisesi ve Kıbrıslı Elenlerin tüm siyasi partileri 1950 Plebisiti için canla başla çalışmışlardır.


İkinci Dünya Savaşın’dan hemen sonra AKEL’in görüşü, İngiliz Sömürge Hükümetine önce muhtariyet teklifiyle gidilmesi yönünde ağırlık kazanmıştı. Kıbrıslı Elen milliyetçilerinin bunu vatan hainliği olarak göreceği değerlendirmesini yapan AKEL polit bürosu daha sonra “Muhtariyet-Enosis” sloganlarını öne çıkartmıştır. Kıbrıs Komünist Partisi – AKEL Genel Sekreterliği yapmış ve kendisini “Türklerin büyük bir dostu” olarak tanımlayan Ortak Vatan’a hep inanmış Plutis Servas, AKEL’in yönelmiş olduğu enosis kararına gerçek manada tepki göstermiştir. O günün Elen Solu içerisindeki enternasyonal görüşe sahip üç-beş kişiden biri olan Plutis Servas, “Enosis” mevzu bahis olunca Kıbrıslı Türklerin neler hissedeceğini görmüştü. Daha sonra AKEL’den adeta kovulan Plutis Servas, AKEL’in “Enosis” kararını Ortak Vatan adlı kitabında şöyle yorumlayacaktı: “Akel yetkililerinin gerçekleşmeyecek rüyalara tutsak kalmaya devam etmesi, muhtariyetin, çıkış kapısı olarak tanımlanmasına sebep olmuştu. Ancak millet hainliği ile suçlanmamak için de slogana “Muhtariyet-Enosis” terimlerini eklemek mecburiyetini hissetmişlerdi. Böylece bu “Muhtariyet-Enosis” Sloganı başka herşeye göre çıkış yolu olarak görülebilirdi. Bu kurtulmak için tutulan çürük bir tahtaya benziyordu.”1

O günlerde Kıbrıslı Türklerin en çok takip ettiği gazetelerden biri olan Hür Söz’den de Plutis Servas’ın aslında faşist Yunan hükümeti aleyhine yapmış olduğu nutukların etkili olduğunu görmekteyiz. Yunanistan’da yaşanan iç çatışmalar milliyetçiler lehine cereyan etmekteydi fakat Atina hükümeti bütçede devamlı açık veriyordu. Kıbrıs Kilisesi ekonomik olarak zorda olan “Anavatanlarına” yardım için bağış toplamak maksadıyla çeşitli yerleşim yerlerinde toplantılar düzenliyordu. İşte bu toplantıların biri de Plutis Servas’ın 1943-1949 yılları arasında Belediye başkanlığını yapmış olduğu Limasol’da gerçekleşmişti. Burada Servas’ın yapmış olduğu ateşli konuşma sayesinde faşist Yunan hükümetine bağış yapmayı Limasol Elenleri red etmişti. Fakat o günlerde toplumlara hakim olan milliyetçi ruhla Hür Söz Gazetesi bu olayı Moskova yanlısı bir  Kıbrıslı Elen’in bu ağır sözlerine papazlar ses çıkarmıyorsa “Plebisit” işinde Komünist Rusya’nın da parmağı vardır diye yorumlamıştır.

Limasol’daki hadisede kilise mensuplarının orada olmalarına rağmen Servas’ın Yunan hükümeti aleyhine ve komünizm yanlısı konuşmalarına sesiz kalmalarını Hür Söz ilk sayfadan söyle veriyordu: “… Bugün Kıbrıs Rumları, mukadderatlarını İngilizlerden ayırmak kaygısıyla Moskova ajanlarının verdiği direktif yüzünden Yunanistan’a ilhak fikrini desteklemektedirler. (…) Ortodoks aleminde Fenerden sonra bir ehemmiyet taşıyan ve bu sebeple Atina üzerinde nüfus sahibi olan Kıbrıs kilisesi ilhakı ve plebisiti sadece bir “Rumluk” ve “Yunanlılık” meselesi olarak ele almamakta, bilakis bugün iç harplerle uğraşan Atina hükümetine bir de Kıbrıs meselesi yüklemeyi, öteden beri güttüğü Moskova’ya bağlılık siyasetinin menfaatiyle ilgili görmektedir. Kıbrıs kilisesinin Moskova ile ilgisi bugün su götürmez bir gerçektir. Bunun yanında Kıbrıslı Rumların anavatanlarına bağlılık derecesini geçenlerde Limasol’da olan bir hadise de pek güzel göstermektedir: Hazinesi bir hayli açık vermiş olan Atina hükümetine bağışta bulunmağa davet edilen Limasollular, bir komünist tahrikçisinin verdiği nutuk üzerine bu bağışı reddetmişler ve toplantıda bulunan kilise mensupları bu sözleri sükutla karşılamışlardır. Bu tahrikçi, şehrin eski Belediye reisi olan Moskova’da sureti mahsusada yetiştirilen Pulidi Servadır.” 2

Kıbrıs Elen solunun en güçlü temsilcisi olan Akel’in ideolojik olarak 1950 enosis için Plebisit’e destek vermesindeki yaklaşımın altında en mahsumane şekliyle İngiliz Sömürge Yönetimi’ni adadan atmak yatıyor olsada, bu adadaki iki halktan biri olan Kıbrıslı Türklerin belleğinde Kıbrıslı Türk kimliğini yok sayan bir hareket olarak ve varlıklarına tehtid olarak yerleşmiştir. Daha 1949 yılının son ayında Kıbrıslı Türkler enosise karşı tepkilerini hem basın, hem İngiliz Hükümeti nezdinde hem de Türkiye hükümetine yapılan çeşitli temaslarla ortaya koymuştur.

15 Ocak 1950 Plebisit’ine giden süreçte 11 Aralık 1949 günü İstiklal Gazetesi, Kıbrıslı Türkleri “Plebisit”e karşı organize edilen mitinge şu cümlelerle çağırmaktaydı: “Bugün Lefkoşa’da Ayasofya’nın (Selimiye NP) geniş meydanında tertip edilecek büyük miting, Sen Sinod meclisi başkanı Başdespotun gelecek ayın 15’inde yaptıracağı plebisite bir karşılık teşkil edecektir. Halkımızın da gördüğü vechile, gazetemiz durmadan plebisit aleyhinde neşriyat yapmakta ve varlığımıza karşı büyük bir tecavüzlük teşkil edecek olan plebisiti baltalayarak şikâyetlerimizi hükümete sunmakta devam ediyoruz. Şikâyetlerimize ilaveten halkımız namına en yüksek makamlara en uygun bir zaman da olmak üzere müteaddit telgraflar gönderilmiş ve haklarımız müdafaa edilmiştir. Yazı sahasında plebisit aleyhine yapılan şiddetli şikâyetlere ilaveten bugün yapılacak miting halkın iştirak ve isteğiyle meydana gelmiş olacaktır. Çok yerinde olan böyle bir toplantıya teşebbüs, buradaki Türk varlığını sezdirebilecek en doğru siyasi bir harekettir. Böyle siyasi bir mitinge müsaade etmekle hükümet Türk haklarına ve kelam hürriyetine önem verdiğini göstermiş olmaktadır. Buna karşılık olarak hükümete karşı içten gelen saygı duyguları beslediğimizi bu vesile ile izhar eylemekle gazetecilik vazifemizi yapmış olduğumuza inanıyoruz. Biz. Hükümete bu sütunlarda samimi sempatilerimizi izhar eylerken bugünkü mitingin Türk ilhak aleyhtarlığının en canlı bir şekilde olmak en olgun ve dolgun bir tezahürü olduğunu belirtmek isteriz. Biz, Türkler, sulhsever insanlar olduğumuz için taşkınlıktan daima sakınıyoruz. Meşru yollardan yürüyerek haklarımızı aramanın yollarını seçebilecek kabiliyetteyiz. İcap ettiğinde bu olgunluğumuzu da göstermekten geri kalmayacağız. Hadiseler lehimizedir. Bu adanın tarihi sahibi bizleriz. Bu noktayı belirtecek olan hatipleri bugün mitinge giderek dinlemek hepimizin de borcumuzdur.” 3 1949 yılının son günlerinde cereyan eden olayları ve Plebisite karşı Kıbrıslı Türklerin duruşunu yansıtan dönemin bir diğer gazetesi ise bu büyük protesto mitingini manşetten resimlerle vermekteydi. 13 Aralık 1949 tarihli Hür Söz Gazetesinde, Kıbrıslı Türklerin bir tehlike anında yek pare hareket edeceğini tüm cihana duyurduğunu yazılmaktaydı. Ayrıca bu mitingde alınan kararları da “Karar Sureti” başlığı altında gazete ön sayfadan veriyordu: “ 11 Aralık 1949 tarihinde Lefkoşa’da miting tertip etmiş olan 15.000 Kıbrıs Türkü 85.000 Kıbrıs Türküne tercüman olarak aşağıdaki kararı vermiştir:

1-Adamızın Yunanistan’a ilhak edilmesi hakkındaki arzuları her zaman olduğu gibi gene şiddetle protesto ederiz.

2- Böyle bir ilhakın, tahakkuk ettiği takdirde, Kıbrıs’a iktisadi buhran, ırki ve içtimai iğtişaş ve dâhili harp getireceğine ve bu suretle adanın ve belki de sair Orta Şark memleketlerinin sulh ve sükûnunu ihlal eyleyeceğine kaviyyen kaniiz.

3- Adanın selameti, ekalliyetlerin himayesi ve Akdeniz’in muvazene ve müdafaasının Kıbrıs’ta istatükonun devamını istilzam eylediğine ve binaenaleyh Kıbrıs’ta Plebisit yapılmasına bir lüzum ve fayda melhuz bulunmadığına kaniiz.

4- Şayet İngiltere Hükümeti kendiliğinden bu adadan çekilecek olursa; o zaman adanın eski sahibi ve en yakın komşusu olan ve adayı en iyi bir şekilde muhafaza ve müdafaa edecek yegâne Yakın Şark Devleti olan Türkiye’ye iade edilmesini talep eyleriz.

5-  İşte bu kararı Milletler Meclisine, İngiltere Hariciye Nezaretine, İngiltere Müstemlekât Nezaretine, İngiltere Amale ve Muhafazakâr Partilerine, Kıbrıs Valisine, Türkiye Dışişleri bakanlığına, Türkiye Halk ve Demokrat partilerine, Ankara’daki Kıbrıs Türk Kültür Derneğine, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliğine ve Royter ve Anadolu Ajanslarına, Londra Halkevine, Amerika’daki Türk yardım cemiyetine ve yine Amerika’da Birleşmiş Milletlerdeki daimi Türk Delegesine bildirmek üzere Kıbrıs Milli Türk Birliği sekreteri Dr. Fazıl Küçük’e salahiyet ita eyleriz. Bundan maada icabında Türkiye ve İngiltere’ye veyahut her ikisine de davamızı takip için bir heyet gönderilmesi icap ettiği takdirde mevcut Kıbrıs Türk Federasyonu’na bu heyeti seçmek salahiyetini vermiş bulunuyoruz.”4 Yazının altında imza yerinde “ Lefkoşa’da Ayasofya Meydanında toplanmış bulunan 15 binden fazla Türk halkı” yazmaktaydı. “Plebisit”e karşı toplumsal bir konsensüs oluşmuştu. Kıbrıslı Türklerin açısından hissedilen güvensizlik, korku ve istikbal kaygısıyla dönemi domine eden milliyetçi hayati ruhiye birleşince Kıbrıslı Türkler istemeden de olsa İngiliz Sömürge Hükümetine sarılarak Türkiye’nin konuya alakadar olmasını talep etmiştirler.

15 Ocak 1950 Plebisit’inde dünya siyasetinde yaşanan iki kutuplu şekillenişin parmağı olduğu aşikardır. O günlerin yükselen milliyetçi bağnazlığı adada huzurun giddikçe bozulmasına sebebiyet verecektir. 12 Ocak 1950’de gazetelerde Kıbrıslı Türklere Kıbrıslı Elenler tarafından Plebisit için yapılan baskıları da anlatan haberler yayınlanmaktaydı. Hür Söz gazetesinde “Limasoldan” başlığı altında yayınlanan iç haberlerde durumu şöyle anlatılıyordu: “ Papazlar Dolaşıyor: Rum papazları ev ev dolaşarak Plebisit formlarını Rum halkına imzalatıyor. Bazı Rum kadınlarının da Türk evlerine yanlışlıkla (!) gidip bu formları imzalatmağa çalıştıkları alınan bazı malumattan anlaşılmaktadır. Plebisit formlarını imzalamayan Türkler İşten kovuluyor mu?: Kasabamızda çalışan bir Türk işçisi yanımıza gelerek, kendisine verilen bir formayı imzalamadığı için işten dururulduğunu söylemiştir. Bu formanın Plebisit forması olduğunu işçi iddia etmektedir. Bu işçinin bir Rum zengini yanında çalıştığı ayrıca verilen malumattan anlaşılmaktadır. Rum vatandaşlarımızı Türk işçilerini bu şekilde tazyik etmeleriyle Türklere Plebisit formlarını imzalatacaklarını zannediyorlarsa çok yanılıyorlar. Hakiki Türk kanına sahip her vatandaş işini kaybedebilir, sefalet çekebilir fakat hiçbir zaman milletine ihanet etmez. Bunu Rum vatandaşlarımız böyle bilsinler.” 5

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 1950 Plebisit’i ve Kıbrıslı Elenlerin enosis talepleri üzerine birçok kez çağrıda bulunan Kıbrıslı Türk ileri gelenleri döneme hakim olan milli ruhla akla hayale sığmayacak işlerde yapmışlardır. O günlerde Kıbrıslı Türkler bir yandan kimliklerini nasıl koruyacaklarının yollarını ararken diğer yandan da Türkiye hükümetinin dikkatini Kıbrıs’a çekmek için çok ilginç bir olaya imza atmışlardır. Bu ilginç girişimin sonuç vermemesi üzerine Kıbrıslı Türk ileri gelenleri Türkiye’deki lobisini kullanarak TBMM’ne konuyu taşımıştır. Hür Söz Gazetesinin manşetten verdiği haberde, hem Kıbrıslı Türklerin o günlerdeki milliyetçilik anlayışını hem de Türkiye’nin Kıbrıs Meselesine bakışını görmekteyiz: “TBMM’nin 23 Ocak 1950 oturumunda söz alan Manisa milletvekili Cevdet Kerim İncedayı, Kıbrıslı gençlerin bir şişeye sızdırdıkları kan ile Cumhuriyet’in 10. Yıldönümü münasebetiyle Atatürk’e gönderilmiş topraklar hakkında Meclisten izahat istemiştir. Bunun üzerine söz alan Dış İşleri bakanımız (Necmettin Sadak NP) , Kıbrıs gençlerinin bir şişeye sızdırdıkları kanın ve diğer aziz hatıraların zayedildiğini söyleyerek, Kıbrıs hakkında izahatta bulunmuş ve Kıbrıs Meselesi diye birşey olmadığını söylemiştir. İngiltere’nin adayı elinden çıkaracağına dair en küçük bir belirtinin mevcut olmadığına işaret eden bakan, Kıbrıs’ın idaresinde herhangi bir değişikliğin vuku bulmayacağını söyleyerek vatandaşların müsterih olmalarını tavsiye etmiştir. Bundan sonra yine söz alan Cevdet Kerim İncedayı Kıbrıslı gençlerin kanları ile cumhuriyetin 10. Yıldönümünde Atatürk’e armağan edilmiş olan toprakların Atatürk’ün kabrinin temeline konulmanın yerinde olacağını belirttikten sonra Kıbrıs meselesine temas ederek, İngiltere adadan çekildiği taktirde, adanın eski ve meşru sahibi Türkiye’ye verilmesinin lazım geldiğini kesin olarak beyan etmiştir.”6

Kıbrıslı Türkler, 15 Ocak1950 Plebisit’inde bu hislerle Kıbrıslı Elenlerin enosis talebine karşı mücadele etmişlerdir. 1950 Plebisit’inin gerçekleşmesinde siyasi açıdan Kıbrıslı Türklere yönelik etkin rol üstlenen Akel, çeşitli bildiriler yayınlayarak “Enosis”e destek olmuştur. Burada Akel’in İngiliz Sömürge İdaresine karşı Kıbrıslı Türkleri mücadele etmeye çağırması, Kıbrıslı Türkler açısından tehtid olarak görülmüştür. Akel’in yapmış olduğu Plebisit propagandası Kıbrıslı Türklerin daha çok statüko yanlısı yani İngiliz Sömürge İdaresine yakın durmaya itmiştir. Kıbrıslı Elen solunun o günlerde yürüttüğü politika Kıbrıslı Türklerin ileri gelenleri tarafından gazetelerde samimiyetsizlik ve tehditkar olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir: “… Birkaç gün evvel de AKEL merkez heyetinin bir ilanı gözümüze çarptı. Aziz Türk kardeşler diye başlayan bu tebliği okuyunca pek şaştık. Şimdiye kadar bizleri kardeş tanımayan en büyük düşman olarak gören Rumlar, şimdi nasıl olurda bizi işbirliğine davet ediyorlar? Bizi, kendileri ile birlikte İngilizleri bu adadan çıkarmak için savaşa davet ediyorlar. Fakat hayır kiriyeler (beyler NP). Sizinle hiçbir suretle işbirliği yapmayacağız. Arzu ederseniz siz bu adadan çıkıp gidebilirsiniz. Yoksa geliniz beraber çalışalım, İngilizleri buradan atalım. Sonra siz rahat edeceksiniz, size bunu yapacağız, şunu vereceğiz diyerek bizi aldatacaklarını sanıyorlarsa cidden aldanıyorlar. Bizim böyle boş ve zırva şeylerle uğraşmağa vaktimiz yoktur. Biz Kıbrıs Türkü Osmanlı devleti torunları, Atatürk ve İnönü evlatları, daima haklı ve esaslı davalar üzerinde işlemeğe alışmış bir milletiz. Öyle boş ve hayal olan şeylerle uğraşmak asil Türk milletine yakışmaz. Onun için biz, haklı davamızda daima ısrarla duracağız: “İngiliz İdaresi devam ettikçe itirazımız yoktur. Eğer İngiltere Kıbrıs’ı terk edecek olursa Ayandreya burnunun bir ok gibi işaret ettiği eski sahibi Türkiye’ye”7

Akel’in Plebisit propagandasına karşı bir başka haber ise “Tilki-Karga HİKAYESİ !ile Akel Türk Halkını İkna Edemez !” başlığıyla yayınlanmıştı: “Plebisit münasebetiyle AKEL Komünist partisi tarafından çıkarılan bir mesaj ! bize tilki-karga hikayesini hatırlattı. Dün akşam Lefkoşa’da meçhul şahıslar eli ile dağıtılan bu varakparelerde Kıbrıs Türklerinin,  Rum halkının ilhak mücadelelerini baltalamaması tavsiye edilmekte idi. Akel’in tavsiyesi, vait ve hatta tehdit dolu bu mesajına kapılarak avlanacak tek bir ırkdaşımızın bulunacağını düşünenler aldanıyorlar. Kıbrıs komünistlerinin, “YUNANİSTAN’A İLHAK” parolası arkasında ne gibi menfur emeller ve siyasi entrikaların gizli olduğunu her Türk öğrenmiştir. Sayın halkımızın bu gibi propaganda vasıtalarını nefretle karşılayacağından emin bulunuyoruz. KAHROLSUN İLHAK VE PLEBİST” 8

Kıbrıslı Türklerin 15 Ocak 1950 Plebisti’nden anladığı açık şekilde etnik kimliklerini hiçe sayan rakip bir milliyetçi saldırı altında olduklarıydı. Bugün Kıbrıs Meselesi’nin çözümü için masada olan iki halk vardır. Geçen hafta Güney Kıbrıs ElenYönetiminin meclislerinden geçen yasa bizlerde acı hatıralar yaratmaktan başka birşeye hizmet etmemektedir. İki toplumun geçmişiyle yüzleşip barışması açısından 15 Ocak 1950 enosis Plebisiti’nin okullarda ve tüm tarih kitaplarında tarih bilimi açısından okutulmasında bence bir mahsur yoktur. Burada üzerinde hassasiyetle durulması gereken bu ülkede iki halk ve iki ekonomi olduğu olgusudur. Bir de niyet önemlidir tabi ki. Eğer siz bunu Kıbrıslı Elen çocuklara okutarak 67 yıl evvel yaptığınız hatanın adamızı kana boğduğunu anlatacaksanız elbette sorun yoktur. Yok eğer buna mukabil 1974’ü de siz neden silmiyorsunuz veya KKTC’nin kuruluşunu neden kutluyorsunuz derseniz kanımca hatalı bir değerlendirme yapmış olursunuz. Zira 15 Ocak 1950 Plebisit’iyle düşlediğiniz “Enosis” yüzünden zirve yapan milliyetçi fikirler önce EOKA’nın doğmasına sonra da 15 Temmuz 1974’ün yaşanıp adanın Taksim edilmesine sebebiyet vermiştir. Öte yandan Kıbrıslı Türklerin bir kabile değil bir halk olarak bu toprakların ortağı olduğu gerçekliğini göz ardı etmemek gerek. O nedenle Kıbrıslı Türklerin yaşamlarını sürdürecekleri bir devlet organizasyonunu kurmaları kaçınılmazdı. Daha da önemlisi15 Kasım 1983 KKTC’nin kuruluş bildirgesi yeniden birlikte yaşamaya açık bir pencere bırakmaktadır. Fakat 15 Ocak 1950 Plebisit ile ortaya konulan “Enosis” talebi adanın geri dönülmez bir şekilde ayrılığa gitmesine sebebiyet vermektedir. Burada sap ve saman bazen karıştırılmaktadır. Kıbrıslı Türkler olarak “Plebisit” vakasından buyana 67 yılda demokrasi anlayışımızı, enternasyonel değerleri Kıbrıslı Elenlere göre çok daha ileri taşımış durumdayız.  2002 Annan Planı’nda geleceğimizi birlikte birleşik bir ülkede görmek arzusunda olduğumuzun tesciliydi.  Fakat o gün yine 1950’deki gibi Akel’in kritik dönemlerdeki yanlış/yanılmış politikaları yüzünden Kıbrıslı Türklerde büyük hayal kırıklığı yaratmıştır. Bugün, geleceğimiz açısından AKEL’in ELAM vekillerinin 15 Ocak 1950 “Plebisiti”ni yad edme yasasına hayır demesi oldukça önemlidir. Kıbrıslıların bir çözümden daha önce sanırım bir “Barış”a ihtiyaçları vardır. Bu konuda iki halkın aydınlarına çok iş düşmektedir. Kendisini her zaman Türklerin en büyük dostu olarak tanıtan ülkemizin ortak ışığı Plutis Servas’ın şu sözleri umarım her iki halka da rehber olur: “Milli hayallerin canlı tutulması nedeniyle yaşanmış gerçeklerin idrakine varılmazsa, benzer acıların çekilmesine devam edilecektir.”

DİPNOTLAR

1 Servas, Plutis,Ortak Vatan, Galeri Kültür Yayınları, Birinci Baskı, Lefkoşa, 1999, Sayfa:119

2 Hür Söz Gazetesi, “Moskova Ağızlı Palikaryalar Bilmelidir ki.. Kıbrıs Yunanistan’a verilemez !”, 14 Ocak 1950, Sayfa:1, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs.

3 İstiklal Gazetesi, “Hadiseler- Büyük Miting”, 11 Aralık 1949, Sayfa: 3, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs.

4 Hür Söz Gazetesi, “Karar Sureti”, 13 Aralık 1949, Sayfa:1, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs.

5 Hür Söz Gazetesi, “Limasoldan”, 12 Ocak 1950, Sayfa 4, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs.

6 Hür Söz Gazetesi, Kıbrıs Meselesi Büyük Millet Meclisinde, 24 Ocak 1950, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs

7 HÜR Söz Gazetesi, Plebisit Sayıklaması, 15 OCAK 1950,  Sayfa:2, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs

8 Hür Söz Gazetesi, Tilki-Karga HİKAYESİ, 12 Ocak 1950, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar