11 Senelik Başbakan kafayı yemiş olamaz - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Türkiye

11 Senelik Başbakan kafayı yemiş olamaz

TÜRKİYE KENDİ HAVZASINDA ETKİN OLMAK İSTİYOR…
Türkiye bölgesel bir güç olmak istiyor. Bölgesinde en etkili ülke haline gelmek istiyor. Bu bölge Uzak Doğu’yu, Balkanlar’ı hatta Afrika’yı içine alıyor. Kendi medeniyet havzasında etkili bir güç haline gelmek istiyor. Buna hem potansiyel olarak hazır, hem kültürel bir zemini var, hem bunun yumuşak bir dinamiği var. Türkiye bu anlamda hem kendini güçlendirmek hem de bölgeyi kalkındırmak istiyor
 BÜROKRATİK VE ASKERİ VESAYET KALKTI…
Yeni anayasa ve demokratikleşme Türkiye’nin iç sistemini konsolide etmek için ortaya koyduğu bir projedir. Bunlar belli başlı ilerliyor. Anayasa uzlaşma komisyonu mart ayı itibarı ile bir yere gelecek, ondan sonra da Başbakan da söyledi zaten, “ya halledeceğiz ya halledeceğiz” diye. Reformlar uygulandı. 2000 yılından itibaren çok şey söylendi. Bir liste yapsak sayfalar dolar. Türkiye’de hem yargısal, hem askeri, hem bürokratik vesayeti ortadan kaldıran, halkın temel özgürlüklerini güçlendiren adımlar atıldı
-11 SENELİK BAŞBAKAN KAFAYI YEMİŞ OLAMAZ…
Türkiye küresel bir oyuncu olmak istiyor. Hatırı sayılır,  sözü dinlenir bir güç olmak istiyor. Bunun için de hedefleri var. Gerektiğinde BM ile gerektiğinde NATO’yu karşısına alarak, gerektiğinde Avrupa’yı hırpalayarak kendisine bir yer açmaya çalışıyor. Türkiye’nin bu gücü var. Yoksa 11 senelik Başbakan kafayı yemiş değil yani. NATO’ya kafa tutarken veya İsrail’e kafa tutarken ya da BM’nin rejimini temelden eleştirirken bir güce dayanırsın, yoksa insanın ağzını yırtarlar. Türkiye ne Başbakanlar gördü.

Stratejik Düşünce Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Bolat ile Havadis’in Ankara Bürosu’nda uzunca sayılabilecek bir görüşme yaptık. Stratejik Düşünce Derneği merkezi Ankara’da olan bir dernek. Aylık yayınladıkları bir dergileri var. Stratejik Düşünce Derneği, sürekli gerçekleştirdiği toplantı, seminer ve araştırmalarla Türkiye’nin temel sorunlarına çözümler öneren önemli bir enstitü. Aydın Bey özellikle Orta Doğu ve Afrika’yı yakından bilen ve Türkiye’nin bu bölgelere dönük ortaya koyduğu açılım ve siyasetlerle ilgili düşünceleri olan biri. Kendisine Arap Baharı’nı, Suriye’de yaşananları ve Kürt sorununu sordum. Bugün ilk bölümünü okuyacağınız röportajımızda Aydın Bolat, Türkiye’de AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesi ile birlikte hem yargısal, hem askeri, hem bürokratik vesayeti ortadan kaldıran, halkın temel özgürlüklerini güçlendiren adımlar atıldığını söyledi.
Mete Tümerkan: İsterseniz önce “Arap Baharı”ndan başlayalım. Arap Baharı hangi noktaya geldi, bakıldığı zaman sonlandı mı? Mısır’da tartışmalar devam ediyor. Siz bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Aydın Bolat: Arap Baharı bir defa bölgenin kendi dinamikleri ile ilgili bir durum. Bunda dış etkenlerin rolü muhakkak var ama burada esas aslan payını bölgenin kendi dinamikleri ile icra etmek lazım. Ben bunu iki noktaya bağlıyorum. Birincisi, Orta Doğu bölgesinde bir sömürge dönemi yaşandı. Batılıların hakim olduğu bir dönem. Ardından sömürge sonrası dönem yaşandı. Osmanlının çözülüşünden sonra bu bölgede İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, daha sonra da Amerika devreye girdi. Ardından burada sömürgeciler kendi etkilerini bırakarak gittiler. Krallar, sultanlar, diktatörlerin dönemi yaşandı, artık onun da sonuna gelindi.
Mete Tümerkan: Bu gelişmeler Doğu Bloku’nun yıkılması ile paralel mi yaşanmalıydı sizce?
Aydın Bolat:
Yaşanabilirdi. Tarih bu bölgede biraz geç kaldı. İki kutuplu dünyanın çöküşünden sonra Doğu Avrupa’da yaşanan bu demokrasi dalgasının aslında bu bölgeye de ulaşması gerekiyordu. Batılılar bunu engelledi. Çünkü çıkarları devam ediyordu. Orada kendilerine bağlı yönetimler, kendilerine bağlı diktatörler üzerinden yönetimlerini sürdürebiliyorlardı. Dolayısı ile bunu engellediler. Yoksa oralarda da bu hareket yaşanabilirdi.
“Son dönemde Türkiye’nin bu bölgeye bir yaklaşımı var”
Doğu Avrupa bütünüyle Batı’ya kayarken, Sovyet Cumhuriyetleri ortaya çıkarken bu bölgede de bu dalga yaşanabilirdi. Bu geciktirildi. Ama işte bir yere kadar. Sonra bu buralarda dayanılamaz noktalara getirildi. Fakirlik, yoksulluk ve dikta rejimlerinin baskıları bir yerde yolun sonuna getirdi. İnsanların özgürlük talepleri yüksek bir noktaya geldi. Bu Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Suriye derken buralarda bir halk hareketleri ortaya çıktı. Bunun en son halkası Suriye’ye ulaşmış oldu. Bu bir demokrasi rüzgarıdır, halkın taleplerinin yarattığı bir fırtınadır. Dünyanın değişiminin bir yansımasıdır. Artık insanlar sosyal medya ile televizyon ile cep telefonu ile dış dünya ile daha yakından iletişim kurabiliyorlar. Son dönemde Türkiye’nin bu bölgeye bir yaklaşımı var. Türkiye’nin yoğun bir ilişkisi var.
Mete Tümerkan: Türkiye’nin bu bölge ile sosyal ve siyasal ilişkilerini geliştirmiş olması bölgeyi nasıl etkiliyor? Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aydın Bolat:
Türkiye kendi baharını 2000 yılından sonra yaşamaya başladı. Dolayısı ile Türkiye bunda mesafe aldı. Hem demokratikleşme yönünden adımlar attı, hem de dış politikasında yeni bir vizyon ortaya koydu. “Komşu ülkelerle sıfır problem” dedi. Kendi medeniyet havzası ile ilişkilerini güçlendirdi. Küresel güçlerle eşit ve dengeli ilişkiler kurdu. Biraz daha bağımsız politikalar uyguladı. Batıyla bağını kopartmadı ama batıdan farklılaşarak bağımsız politikalar ortaya koydu. Amerika’dan da farklı politikalar ortaya koydu.
“Bu güçlü çıkış oralarda büyük yankılar uyandırdı”
Mete Tümerkan: Türkiye’deki bu değişiklik Arap ülkelerinde nasıl algılandı?
Aydın Bolat: İşte
bu dönemde Türkiye’nin özellikle Orta Doğu’ya, kendi medeniyet coğrafyasına yönelik açılımları ortaya çıktı. Özellikle “one minute” ve “Mavi Marmara” olayı en kritik sembol olaylar oldu. Bu olaylar hem büyük yankılar uyandırdı, hem de kendi liderliklerini eleştirmek ve sorgulamak adına bir fırsat yarattı. “Bakın işte Erdoğan İsrail’e karşı, Batı’ya karşı böyle çıkış yapıyor” denildi. Bu güçlü çıkış oralarda büyük yankılar uyandırdı. Türkiye’de yaşanan bu süreç, Erdoğan, Abdullah Gül ve Davutoğlu üçlüsünün bu bölgedeki çalışmaları, verdiği mesajlar değişik bir hava meydana getirdi. Türkiye bir yerde şöyle algılandı, hem İslami eğilimleri olan, hem de İslam ile demokrasiyi bir arada yaşatarak kalkınabilen bir model rolü çizdi. Bu çok önemsendi. Çünkü onlar daha önce Türkiye’yi tamamen batının kumpasında olan hatta laikliğinden dolayı İslam’dan uzaklaşmış, gavurlaşmış gibi algıladılar.
Özellikle Türk dizilerini es geçmemek lazım”
Mete Tümerkan: Türkiye’nin bu yeni imajı Arap ülkelerinde Türkiye’ye bakışı mı değiştirdi?
Aydın Bolat:
Evet… Yeni imaj, yeni vizyon buralarda farklı algıların doğmasına neden oldu.  Dolayısı ile Türkiye sosyal kültürel ilişkilerini güçlendirdi. Ticaretini özellikle bu bölgelere kaydırdı. İkili ilişkilerini güçlendirdi, stratejik antlaşmalarını çoğalttı. Bölgeye olan ticaret daha iyi bir noktaya geldi. Batı ile mukayese edilmeyebilir ama ticaret hacminde %30’ların üzerinde bir oranlara ulaştı. Dış politika bağlamında oralarda elçiliklerini çoğalttı.  Bunlar orada Türkiye’ye karşı bir ilgi uyandırdı. Özellikle Türk dizilerini es geçmemek lazım. Benim de çalışmalarım sayesinde uğradığım Ortadoğu bölgelerinde en az dört beş tane Türk dizisi yayında. Oralarda bu diziler büyük bir kesim tarafından izleniyor. Bu diziler belli bir politika gütmeden yapılmamış olabilir ama orada nihayet bir Türkiye fotoğrafı var. Boğaz’daki yalılar, insanların yaşantıları, oradaki ilişkiler, orada büyük bir heyecan uyandırdı. Sonuç olarak Türkiye’nin demokrasi içerisinde ve Müslüman kalarak kalkınan bir ülke modeli çizmesi oralarda çok olumlu tesirler meydana getirdi.
“Suriye’de işin içine silah karışınca olay koptu”
Hem İslam işbirliği çerçevesi içerisinde, hem Arap hem de Afrika Birliği içerisindeki bu proaktif çalışmalar birçok şeyi değiştirdi. Nihayet vizelerin kaldırılması Türkiye’ye rahat geliş gidişler, “Türkiye’de var bizde neden olmasın” diye bir havayı otomatikman tetikledi. Türkiye de bu süreçlerde bilindiği gibi hep hakların, halkın taleplerinin yanında yer aldı ve oralarda bu devrimler esnasında halkın yanında yer aldı. Türkiye oradaki süreçlere bu bağlamda destek oldu, arka çıktı. Hala da sürdürüyor. Bunun karşılığını Mısır’da da Tunus’ta da Libya’da da aldı. Oraların halkı bunu gayet doğru okudu. Suriye için olay biraz farklılaştı. Suriye’de Türkiye Esad’la bu işi götürmeye çalıştı. Ona da çok değişik öneriler sundu. Barış içerisinde kansız bir geçiş için destek vereceğini söyledi. Ortak komiteler kuruldu, çalışmalar sürdürüldü, fakat bir türlü oradaki rejim o güveni halka veremedi. Belki bir günde bile olabilirdi bu olaylar ama Kral Abdullah’ın verdiği güveni Esad vermedi. Ürdün’de Kral Abdullah onun başaramadığını başardığı için biraz daha yumuşak bir geçiş yaşanıyor. Ama Suriye’de işin içine silah karışınca olay koptu, başka bir noktaya savruldu.
“Türkiye kendini öne koydu”
Mete Tümerkan: Türkiye’nin Suriye’ye dönük izlediği politikayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aydın Bolat: 
Türkiye Suriye’de şuna dikkat etti; buraya NATO ve Batı girmesin, çünkü Suriye bizim 910 km sınırımız olan bir ülke, akrabalıkları çok fazla olan bir ülke. Buraya Libya’daki gibi bir NATO saldırısı ya da bir Batı işgali yaşanmasın diye Türkiye önlem aldı. Türkiye kendini öne koydu. Hatta Türkiye “bu bizim iç meselemizdir” diyecek kadar ön aldı. Oradaki halkı mülteci olarak kabul etti. 250 binin üzerinde mülteci Türkiye’ye gelmiş durumda. Suriye’nin içerisinde de kalanlara, onların ihtiyaçlarına yardım kuruluşları ile seferber oldu. Hala da onlar için bir cankurtaran durumunda.
Mete Tümerkan: Türkiye’nin bölgedeki hedefi nedir? Nereye varmak istiyor?
Aydın Bolat:
Burada tarihin ve zamanın bir rolü var. Türkiye bu süreci kendisine en az zarar verecek şekilde yönetmeye çalışıyor. Bunların hepsinin sebebi Türkiye’dir denemez. Dolayısı ile yaşanmış olaylar tarih ve zaman devam ediyor. Türkiye buralarda demokrasinin güçlenmesini, halkın taleplerinin yerini bulmasını, buraların barış ve istikrara ulaşmasını arzu ediyor. Kendi bölgemizde bu barışa dayalı işbirliklerin güçlenmesini Türkiye istiyor.
“Osmanlı vizyonu içinde olması mümkün değil”
Mete Tümerkan: Bu konuda Türkiye’ye dönük “Yeni Osmanlıcılık” tarzı eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
Aydın Bolat:
Türkiye proaktif olarak bu olaylara müdahil oluyor. Bu bölge için konuştuğumuz zaman Türkiye ve İran var. Biraz yukarı çıkarsanız Rusya var. Dolayısı ile Türkiye buradaki değişimi yönetmekte ve dolayısı ile burada barış ve istikrar için bir sonuç ortaya koymak istiyor. Yoksa düşünüldüğü gibi Türkiye’nin bir zamanların Osmanlı vizyonu içinde olması mümkün değil. Türkiye değişen Orta Doğu’da etkili olmak istiyor. Bölgenin değişimini yönetmek istiyor.
Mete Tümerkan: Kürt meselesindeki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Aydın Bolat:
Türkiye’de bu konu ile ilgili bir süreç başlatıldı ve devam ediyor. Türkiye’nin politikasını şöyle özetlemek gerekiyor. Türkiye evinin içini temizlemek istiyor, bunun için demokratik bir reform var. Daha çok demokrasi ve yeni bir toplumsal sözleşme ve Anayasa istiyor. Bütün bunları yaparken de Türkiye kendi iç sistemini konsolide etmek istiyor. Burada ortaya çıkan şey halk iradesidir. Halkın egemenliğidir. Eskiden olduğu gibi bürokratik bir esaret düzeninin ya da dışa bağımlı bir takım baskıların olmadığı, halkın iradesinin egemen olduğu bir Türkiye yaratmak istiyoruz.
“Bir liste yapsak sayfalar dolar”
Bütün olarak Kürt meselesi ile ilgili olabilir bu, aleviler ile ilgili olabilir, buralarda temel hak ve hürriyetleri güçlendirici demokratik reformları ileri noktalara taşımak için bir takım çabalar ortaya konuluyor. Türkiye yargıda da, eğitimde de reformlar yapıyor. Sosyal bir takım konularda da açılımlar yapıyor. Bir defa bunu anlamak lazım. Yeni anayasa ve demokratikleşme Türkiye’nin iç sistemini konsolide etmek için ortaya koyduğu bir projedir. Bunlar belli başlı ilerliyor. Anayasa uzlaşma komisyonu mart ayı itibarı ile bir yere gelecek, ondan sonra da Başbakan da söyledi zaten, “ya halledeceğiz ya halledeceğiz” diye. Reformlar uygulandı. 2000 yılından itibaren çok şey söylendi. Bir liste yapsak sayfalar dolar. Hem yargısal, hem askeri hem bürokratik vesayeti ortadan kaldıran, halkın temel özgürlüklerini güçlendiren adımlar atıldı.
“Türkiye bölgesel bir güç olmak istiyor”
Kürt meselesini bu çerçevede ele almak lazım. Kürt meselesi Türkiye’nin büyük bir ayak bağı. İç barışını sağlama noktasında Kürt meselesi önemli bir handikap. Türkiye’nin bunu çözmesi gerekiyor. Ama Türkiye’nin bundan sonraki hedeflerinde, bölgesel hedefleri var. Türkiye bölgesel bir güç olmak istiyor. Bölgesinde en etkili ülke haline gelmek istiyor. Bu bölge Uzak Doğu’yu Balkanlar’ı hatta Afrika’yı içine alıyor. Kendi medeniyet havzasında etkili bir güç haline gelmek istiyor. Buna hem potansiyel olarak hazır, hem kültürel bir zemini var, hem bunun yumuşak bir dinamiği var. Türkiye bu anlamda hem kendini güçlendirmek hem de bölgeyi kalkındırmak istiyor.
“11 senelik Başbakan kafayı yemiş değil”
Bunun ardından Türkiye küresel bir oyuncu olmak istiyor. Hatırı sayılır,  sözü dinlenir bir güç olmak istiyor. Bunun için de hedefleri var. Gerektiğinde BM ile gerektiğinde NATO’yu karşısına alarak, gerektiğinde Avrupa’yı hırpalayarak kendisine bir yer açmaya çalışıyor. Türkiye’nin bu gücü var. Yoksa 11 senelik Başbakan kafayı yemiş değil yani. NATO’ya kafa tutarken veya İsrail’e kafa tutarken ya da BM’nin rejimini temelden eleştirirken bir güce dayanırsın yoksa insanın ağzını yırtarlar. Türkiye ne Başbakanlar gördü.
“Türkiye’nin geldiği nokta belli”
Mete Tümerkan: Türkiye’nin bugün geldiği bu noktayı siz Başbakan Erdoğan’ın liderliğine mi bağlıyorsunuz?
Aydın Bolat:
Bu Erdoğan’ın kişiliğinin ötesinde Türkiye’nin geldiği bir güçtür, bunu böyle görmek lazım. Onun liderliğini herkes teslim ediyor. Dünya’da 11 yıldır iktidarda olan kaç tane lider var. Ekonomide sağladığı bir ivme var. Hem ticaret hacmi, hem de Türkiye’nin milli rezervi itibarı ile, şu anki kalkınma hızıyla Türkiye’nin geldiği nokta belli. Türkiye’nin bu hedeflerinde daha güçlü olması için, yani bölgesel iddialarında daha güçlü olması için, küresel rolünde daha proaktif olması için ayak bağından kurtulması gerekiyor.
Yarın: “Anadolu bir aşure kazanıdır”


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar